Roma Gezi Rehberi | Roma 4 Günlük Gezi Rehberi

Roma Gezi Rehberi | Roma 4 Günlük Gezi Rehberi
Share the article 👇

Roma Gezi Rehberi Roma Gezi Rehberi

Roma 4 Günlük Gezi Rehberi

Roma, zamanın düz bir çizgi olmadığını fısıldıyor kulağınıza. Sokaklarında yürürken hissediyorsunuz: burada tarih sadece kitaplarda değil, kaldırımlarda, çeşme başlarında, bir kahve fincanının buğusunda yaşıyor. Bu şehir, geçmişle bugünün zarif bir dansa tutuştuğu yer.
Aşk, sanat ve tarih kokan sokaklarıyla Roma… Yüzyıllar öncesinin ihtişamını bugünün enerjisiyle harmanlayan bu büyüleyici şehirde geçirdiğimiz dört gün, ömür boyu hatırlayacağımız bir deneyime dönüştü.
Her sokağı bir roman, her çeşmesi bir şiir, her lezzeti bir hikâye.

İstanbul’dan kalkan uçağımız Roma Fiumicino Havalimanı’na indiğinde, havadaki ılık esinti adeta bir hoş geldin öpücüğüydü. Havalimanından şehir merkezine ulaşımımızı otobüsle sağladık; yaklaşık 45 dakika sonra Roma Termini’deydik. Ardından metro ile Barberini’ye geçtik.
Otelimiz, Barberini istasyonunun hemen yanında, Trevi Çeşmesi’ne sadece 6 dakikalık yürüyüş mesafesindeydi. Bu merkezi konum sayesinde şehri doya doya yürüyerek keşfetme şansı yakaladık.

Konakladığımız butik otel, klasik İtalyan zarafetiyle dekore edilmişti. Penceremizden Arnavut kaldırımlı sokakları ve karşı apartmanın taş balkonlarına asılmış çiçekli saksıları izlemek, her sabaha şiir gibi başlamak demekti.

Roma Seyahatimiz: Tarihin Kalbinde 4 Günlük Masalsı Bir Kaçamak

Roma’nın Ritmiyle Tanışmak

İlk yürüyüşümüz bizi Trevi Çeşmesi’ne götürdü. Henüz akşam karanlığı bastırmamıştı. Çeşmenin güçlü su sesi, etraftaki kalabalığın mırıltılarını bastıracak kadar hakimdi. Omzunun üzerinden dilek atmak bir gelenekse, biz de ritüelin hakkını verdik. Kim bilir, bir gün yine geliriz diye…

Bu ilk temasın ardından Pantheon’un görkemli sütunlarının gölgesine sığındık. İçerideki kubbe, yukarıdan süzülen ışıkla birlikte bir mabedin ötesinde bir iç huzur sunuyordu. Şehir, bize yavaşça kendini anlatıyordu.
İspanyol Merdivenleri’nde ise gün batımına yetiştik. Elimizde dondurmamız, merdivenlerde otururken insanlar izlemek, şehri sindirmenin en tatlı yollarından biriydi.

Sanatla Yoğrulmuş Bir Gün: Vatikan

Roma’nın kalbinde yer alan ama kendi sınırlarına sahip olan Vatikan, bir devletten çok bir duygu gibi. Sabah erkenden girdiğimiz müzelerde Rafael’den Boticelli’ye, Caravaggio’dan Michelangelo’ya uzanan büyüleyici bir zaman tünelindeydik.
Sistine Şapeli’ne adım attığımız an, kalabalığın içindeki sessizlik adeta kutsal bir yankı gibiydi.

Aziz Petrus Bazilikası’nda ise gözlerimiz kubbeye takıldı. Sonra da cesaretle o kubbeye tırmandık. Ve yukarıda bizi Roma’nın sonsuz manzarası karşıladı.
Tiber Nehri’nin kenarında yürümek, küçük kitapçılara göz atmak ve Piazza Navona’da kahve içmek… Her detay, günün bir parçası değil; birer mücevheri gibiydi.

Tarihin Kalbine Yolculuk: Antik Roma

Kolezyum’un önünde durduğumuzda, taşların dili varmış gibi hissettik. İçeri adım attığınızda yalnızca bir yapı değil, bir zaman kapsülüne giriyorsunuz.
Gladyatörlerin dövüştüğü arenada dolaşırken kalbiniz hızlı atıyor. Çünkü orası sadece tarih değil, yaşanmışlık dolu.

Kolezyum’un ardından Roma Forumu’na geçtik. Kalıntılar arasında yürürken, antik Roma’nın siyasi, dini ve sosyal yaşamının tam ortasındaydık.
Palatino Tepesi ise bu yaşanmışlığın üzerine kurulmuş bir düş gibiydi. Şehir ayaklarımızın altında, zaman ise elimizden akıp geçiyordu.

Tabağımızdaki Roma: Lezzetin Tarihle Buluşması

Roma’da her yemek bir seremoni. Öğle vakti Kolezyum’un arkasındaki küçük bir restoranda, odun fırınında pişmiş Napoliten pizzalarla tanıştık. Kenarları çıtır çıtır, ortası tam kararında pişmiş… Sade ama lezzeti derin.

Akşam yemekleri ise ayrı bir şölene dönüştü. Trastevere bölgesindeki dar sokaklarda kaybolup, ahşap masalı bir trattoria’ya oturduk.
Cacio e Pepe, ev yapımı şarap ve sıcacık ekmeklerle… Orada yediğimiz yemekten çok, hissettiğimiz samimiyeti hatırlayacağız belki de.

Two Size’da yediğimiz tiramisu ve Giolitti’den aldığımız gelatolar ise Roma’nın tatlı vedalarıydı.
Her lokma, her yudum… Bir şehri anlamak için önce damağınıza dokunmalı belki de.

Roma’dan Kalanlar

Bu dört günün sonunda Roma bize yalnızca mekanlar değil, hisler bıraktı. Yalnızca fotoğraflar değil, hafızaya kazınmış bakışlar, sesler, kokular…

Roma, geçmişle bugünün el ele yürüdüğü bir şehir. Her sokağı bir roman, her çeşmesi bir şiir, her lezzeti bir hikâye.
Ve biz, o hikâyenin içine düşmüş iki gezgindik.

Seyahat kategorisindeki diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.

Yazarı instagram üzerinden takip etmek için tıklayınız.

Önerilen makaleler