Yunan Heykeltıraş Pheidias Kimdir sorusuna yanıt arayacağız. Antik Yunan heykeltıraşlığı bin yıl boyunca takdir görmüştür. Bugün bu eserler dünya çapındaki müzelerin salonlarını doldurmaktadır ve birçoğu anında tanınabilir niteliktedir. Tanrı ve tanrıçaların, kahramanların, atletlerin ve savaşçıların bu sayısız tasvirleri arkeologlar, tarihçiler, sanatçılar ve diğerleri tarafından incelenmiş, kopyalanmış, tartışılmış ve romantikleştirilmiştir. Peki ya onları yapan sanatçılar? Pheidias, Antik Dünya’nın en önemli heykeltraşlarından birindir. Hadi onun hayatına ve eserlerine göz atalım!
Bu yazı TheCollector sitesindeki makaleden çevrilmiştir.
O Dönemler Antik Atina’da Neler Oluyordu?
MÖ 5. yüzyıl yaygın olarak antik Atina’nın Altın Çağı olarak kabul edilir. Atina halkı demokrasiyi denerken, şehrin oyuncuları kendilerini Aristophanes‘in iğneleyici komedilerine, Euripides‘in sürükleyici trajedilerine kaptırırken ve Sokrates bilgeliğin doğasını keşfederken, şehrin kendisi de dönüşüme maruz kalmıştır. Romalı yazar Plutarkhos‘a göre şehir görkemli bir başkalaşım geçirdi. Normalde kentin dönüşümünden en çok sorumlu tutulan kişi, Atinalı devlet adamı Perikles‘tir. Ancak şüphesiz tüm yeteneklerine rağmen, o bir sanatçı değildi. Atina’nın güzelleştirilmesi sorumluluğu heykeltıraş Pheidias’a düştü.
Ne yazık ki, Pheidias‘ın biyografisi hakkında çok az şey bilinmektedir. Daha ziyade, antik çağ boyunca ve sonrasında kopyalanan eserleri ve iktidarla olan ilişkisi üzerinden hatırlanmaktadır. İkinci durumda, Perikles ile olan ilişkisi kesinlikle eleştirmenlerin dikkatini çekmiş gibi görünmektedir. Plutarkhos, “Perikles’in Hayatı” isimli kitabında Pheidias’ın Atina altınını zimmetine geçirmekle suçlandığını belirtmektedir.
Pheidias’ın Ünlü Eserleri
Pheidias’ın sanatsal kariyeri başından beri Atina ile yakından ilişkiliydi. Marathon Savaşı’ndaki (MÖ 490) Yunan zaferinin anısına yapılan heykel çalışmalarından sorumluydu. Bu anıtlar arasında Delphi‘de dikilen ve Atinalı devlet adamı Militiades‘in bir tasvirini de içeren heykeller vardı. Ancak Pheidias en ikonik eserini Atina’da üretmiştir. Delos Birliği‘nden (aslında Atina’nın diğer Yunan devletleri üzerindeki deniz hegemonyasıydı) Atina’ya haraç şeklinde para akarken, Perikles Pheidias’ı Atina Akropolü için eserler yaratmakla görevlendirdi.
Heykeltıraşın yeni eserlerinin kentin Yunan dünyasındaki ve dışındaki önde gelen şehir konumunu daha iyi temsil edeceği umuluyordu. Pheidias’ın Atina’daki eserleri arasında kentin koruyucu tanrısı olan tanrıça Athena‘nın iki devasa heykeli de bulunuyordu: Athena Promachos ve Athena Parthenos. Promachos, Propylaea (Akropolis’in anıtsal giriş kapısı) ile Parthenon arasında duran, tanrıçanın bronzdan yapılmış devasa bir tasviriydi.
İkisinden daha küçük olan Athena Parthenos aslında Parthenon‘un içinde yer alıyordu. Dışarıdaki bronz heykelin aksine Parthenos, altın ve fildişinden yapılmıştı. Yaşlı Plinius‘un betimlemesine göre, heykelin yüksekliği (muhtemelen kaide dahil) yaklaşık 12 metre idi. Bu da heykelin Parthenon yapısının içindeki çok geniş bir alanı doldurduğu anlamına geliyordu. Tanrıça sağ elinde Zafer Tanrıçası Nike‘nin bir heykelini tutuyordu. Sol elinde ise Theseus‘un (Atina Kralı) Amazonlarla savaşırken tasvir edildiği bir Amazonomachy ile süslenmiş kalkanını ve mızrağını tutuyordu.
Plutarkhos’a göre, Pheidias kalkanın üzerindeki sahneye kendisini ve Perikles’i bile oydurmuştur! Akropolis‘in başka bir yerinde, Parthenon’un inşası mimarlar Ictinus ve Callicrates’in sorumluluğunda olmasına rağmen, Pheidias’ın yine de ünlü friz de dahil olmak üzere yapının heykel dekorasyonunu denetlediği yaygın olarak kabul edilmektedir.
Dünya’nın 7 Harikası’ndan Birini Yapıyor…
Pheidias, Atina’yı tüm antik kentlerin en ikoniklerinden biri haline getirme çabalamıştır. Fakat, antik Yunanistan’ın en önemli heykeltıraşlarından biri olarak mirasını Olympia‘da sağlamlaştırmıştır. Mora Yarımadası‘ndaki bu Panhelenik kutsal alanda tanrıların kralı Zeus’un bir tapınağı bulunuyordu. Her ne kadar birçok modern okuyucu Olimpia kutsal alanını M.Ö. 8. yüzyıldan beri burada düzenlenen atletizm yarışmaları olan Olimpiyat Oyunları ile ilişkilendirse de, burası bir zamanlar Antik Dünyanın Yedi Harikası‘ndan biri olan Zeus’un Olympia’daki heykeline de ev sahipliği yapıyordu. Heykelin görkemi o kadar etkileyiciydi ki, M.Ö. ikinci yüzyılda Makedonya’yı fetheden Romalı general Aemilius Paullus -Livy’ye göre- heykeli görünce heyecandan öylesine kendinden geçmişti ki sanki tanrının kendisini görmüş gibi hissetmişti!
Olympia’daki Zeus heykeli yaklaşık M.Ö. 435 yılında tamamlanmıştır. Pheidias’ın Atina’daki daha önceki heykelleri gibi, onun Zeus tasviri de mermerden değildir. Altın ve fildişinden yapılmıştı. Bu heykeller arasında başka benzerlikler de vardı. Örneğin coğrafyacı Pausanias, Zeus’un da -Pheidias’ın Athena’sı gibi- elinde kanatlı bir Nike olduğunu ve heykelin üzerine yerleştirildiği podyumun Athena’nın kalkanına çok benzeyen bir Amazonomachy ile süslendiğini anlatmıştır.
Ayrıca birkaç önemli farklılık da vardı. Örneğin, Zeus figürü oturur pozisyondaydı. Tanrıların kralı, yeterince uygun bir şekilde, sedir ağacından yapılmış büyük bir tahtın üzerine oturtulmuştu. Bu taht fildişi, altın, değerli taşlar ve abanozla süslenmişti. Aynı zamanda çok büyüktü; Zeus figürünün boyu yaklaşık 12,5 metreydi. Strabon, heykele bakan birinin Zeus’un aniden tahtından kalkması halinde tapınağın çatısını uçuracağı izlenimine kapıldığını öne sürmüştür.
MS 5. yüzyılda Zeus heykeli, Yedi Antik Harikanın birçoğu gibi (Büyük Piramit hariç) kaybolmuştur. Ancak Pheidias’ın Olympia’daki kendi atölyesinin kalıntıları korunmuştur.