Münih Gezi Rehberi, benim gibi kültürel gezilerden hoşlananlar için hazırlandı. Münih kaç günde gezilir diye sorarsanız, bu sorunun cevabı sizin gezme stilinize göre çok değişir. Eğer ben müzeye girmeyeceğim, şehirde takılacağım diyorsanız, diğer birçok sitede yazdığı gibi iki gün yeterli olacaktır. Ama müzelere girecekseniz ve hakkını verecekseniz bence dört-beş gün ayırılması şart.
- 1. Gün: Rezidenz Museum, şehir merkezi ve İngiliz Bahçesi
- 2. Gün: Sammlung Schack, Baverian National Museum, Museum of Five Continents
- 3. Gün: Glyptothek, Staatliche Antikensammlungen, Staatliches Museum Ägyptischer Kunst ve Alte Pinakothek ve Museum für Abgüsse Klassischer Bildwerke München
- 4. Gün: NS-Dokumentationszentrum München, Pinakothek der Moderne ve Lenbachhaus
- 5. Gün: Nymphenburg Sarayı, Museum of Man and Nature ve Botanik Bahçesi
- 6. Gün: Neuschwanstein Şatosu
- 7. Gün: Dachau Concentration Camp Memorial Site
Bu plan bile oldukça fazla yürümek, aç kalmak ve zaman gerektiren bir rota olacaktır. Ancak size gezebileceğiniz alanlar hakkında rota oluşturmak açısından fikir verecektir. Münih gezilecek yerler listesi anlayacağınız üzere oldukça uzundur. Ama şu konuda temin edeyim, müzelerin hepsi birbirinden başarılı ve kültürel açıdan değerliler.
Münih Şehiriçi Ulaşım
Münih şehiriçi ulaşım, bir hayli büyük ve karmaşık metro hattından oluşuyor. Biz Munich City Pass almak gibi bir hataya düştük ve dürüst konuşmak gerekirse parasını pek çıkaramadık. Örneğin iki günlük alırsanız, birçok müzenin girişi ve M1 zone‘unda ulaşum 64,90 € gibi bir fiyata geliyor. Sadece ulaşım almayıp, sadece müze girişi satın alırsanız, iki günlük fiyatı 46,90 € fiyatına geliyor. Fiyatlarını buradan inceleyebilirsiniz.
Ulaşım fiyatları zone zone değişmektedir. Bu yüzden iyi bir plan yapmak, ekonomik açıdan şart gibi. Örneğin M1 zone’unda günlük bilet fiyatı 8,80 €’dur. Nymphenburg Sarayı ve Olimpiyat Parkı gibi lokasyonlar bu zone içerisinde kalmaktadır. Tek yön bilet fiyatı ise 3,70 €’dur. Bilet fiyatlarını buradan inceleyebilirsiniz. Ayrıca, buradan gitmek istediğiniz ve bineceğiniz lokasyonları girerek yolculuk planlaması vs bilet fiyatını görüntüleyebilirsiniz. Benim önerim, ihtiyaç olduğunda günlük bilet almanız yönünde olacak.
Müze konusuna gelirsek, öncelikle birçok devlet müzesinin pazar günü girişi 1 € olduğunu göz önünde bulundurun. Bir günde ziyaret etmek istediğiniz müzelerin giriş fiyatı ve Münih City Pass‘in avantajını karşılaştırarak karar verin. Biz, 2 gün Münih City Pass aldık ve fiyatının hakkını veremedik, kısacası zarar ettik.
Münih şehiriçi ulaşım ağı oldukça gelişmiş. Özellikle 16 numaralı tramvay ile birçok önemli lokasyonu ziyaret edebiliyorsunuz.
Ancak daha da önemlisi birden fazla yeri ziyaret edecekseniz ya da uzun süre kalacaksanız Deutcshland Ticket alarak sadece 50 Euro‘ya birçok ulaşım aracına (şehirlerarası dahil) binebilirsiniz.
Bavyera Tarihi
Bence gezmeye başlamadan önce biraz Bavyera tarihi okumanızda fayda var. Çünkü, Münih, Bavyera eyaletinde yer almaktadır. Bir zamanlar krallık olan eyaletin başkenti ise tahmin edileceği üzere Münih’tir.
Bavyera (Bayern), Almanya’nın en büyük ve tarihi açıdan zengin eyaletlerinden biridir. Tarihi, Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetiyle başlar ve Orta Çağ boyunca çeşitli feodal devletlerin oluşumuyla devam eder. Bavyera, özellikle Wittelsbach Hanedanı döneminde önem kazanmıştır, bu hanedan 1180’den 1918’e kadar bölgeyi yönetmiştir. 19. yüzyılda, Bavyera Krallığı Alman Konfederasyonu’nun ve daha sonra Alman İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. Bavyera, kültürel kimliği, geleneksel festivalleri (en ünlüsü Oktoberfest) ve tarihi yapıları ile dikkat çeker.
Wittelsbach Hanedanı, Orta Çağ’dan 20. yüzyıla kadar Avrupa’da etkili olmuş bir Alman soylu ailesidir. 1180’den 1918’e kadar Bavyera’yı yönetmişler, ayrıca bir dönem Palatinate Elektörlüğü ve diğer bölgelerde de hüküm sürmüşlerdir. Wittelsbachlar, Orta Avrupa tarihinde önemli bir rol oynamış ve kültür, sanat ve mimaride önemli izler bırakmışlardır. Ayrıca, Avrupa’nın diğer kraliyet aileleriyle evlilik yoluyla bağlantıları sayesinde kıta genelindeki siyasette etkili olmuşlardır. Hanedanın son üyesi, Bavyera Kralı Ludwig III’tür ve Wittelsbachlar, Bavyera’nın 1918’deki monarşi sonrası dönemine kadar hüküm sürmüştür.
Elektör, Kutsal Roma İmparatorluğu’nda imparatoru seçme hakkına sahip yüksek rütbeli soylulara verilen bir unvandır. Maximilian I Joseph, 1756’da doğmuş ve 1825’te ölmüştür. Bavyera Elektörlüğü’nün başındayken 1805’te Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart‘ın desteğiyle Bavyera Krallığı’nı kurmuştur. Böylece Bavyera’nın ilk kralı olmuştur. O, Bavyera’da modernleşme ve reform hareketlerini başlatmış, hukuk ve yönetim sistemlerini iyileştirmiş ve halk için önemli adımlar atmıştır. Maximilian I Joseph döneminde Münih Residenz önemli bir yeniden inşa sürecinden geçmiş ve şehirdeki birçok önemli yapı onun döneminde inşa edilmiştir.
Maximilian I Joseph’tan sonra gelen önemli bir kişi, oğlu ve halefi Kral Ludwig I‘dir. 1825’ten 1848’e kadar Bavyera Kralı olarak hüküm sürmüş olan Ludwig I, sanat ve mimariye büyük önem vermiş ve Münih’in “Sanatların Şehri” olarak gelişmesine katkıda bulunmuştur. Ludwig I, özellikle Yunan ve Roma mimarisinden esinlenerek şehirde birçok anıtsal yapı inşa ettirmiştir. Onun döneminde en önemli olay Lola Montez skandalıdır. Lola Montez, 1840’ların ortalarında Münih’e gelmiş ve kısa sürede Ludwig I’in sevgilisi ve etkili bir saray figürü olmuştur. Onun krallık üzerindeki etkisi ve skandal yaratan davranışları, kamuoyunda büyük rahatsızlık yaratmış ve 1848 devrimleri sırasında halkın hoşnutsuzluğunu tetiklemiştir. Bu durum, Ludwig I’in tahttan feragat etmesine yol açmıştır.
Ludwig I’den sonra Bavyera tahtına çıkan en önemli kişi, oğlu Kral Maximilian II Joseph‘tir. 1848’den 1864’e kadar hüküm süren Maximilian II, Bavyera’nın liberalleşmesi ve modernleşmesi için çaba göstermiş, eğitim ve bilim alanlarında önemli reformlar yapmıştır. Sanata ve bilime verdiği destekle tanınan Maximilian II, aynı zamanda Almanya’nın birleşmesi sürecinde etkin bir rol oynamıştır.
Kral Maximilian II Joseph’den sonra Bavyera tahtına oğlu Kral Ludwig II çıkmıştır. “Kuğu Kralı” ve “Masal Kralı” olarak da bilinen kral, olağandışı kişiliği ve büyük, masalsı şatoları inşa ettirme tutkusuyla tanınır. Ludwig II, kamu işlerinden uzak durmuş ve sanat ile mimariye büyük ilgi göstermiştir. Neuschwanstein Şatosu en ünlü yapısıdır ve Disney’in Uyuyan Güzel Şatosu’na ilham kaynağı olmuştur. Ancak, bu pahalı projeler ve Ludwig’in gizemli özel hayatı, onun akıl sağlığına ve tahttan indirilmesine yönelik tartışmalara neden olmuştur. 1886’da Starnberger Gölü’nde ölü bulunması, bugün bile çözülememiş bir gizem olarak kalmıştır. Ludwig II’nin hayatı ve ölümü, hâlâ spekülasyon ve ilginin konusudur.
Bavyera tarihinde dikkate değer önemli bir kişilik, II. Dünya Savaşı sonrasında ön plana çıkan Franz Josef Strauss‘tur. Strauss, 1961’den 1988’deki ölümüne kadar Bavyera’nın Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) partisinin lideriydi ve 1978’den 1988’e kadar Bavyera Eyalet Başbakanı olarak görev yaptı. Strauss, Bavyera’nın ve daha geniş anlamda Batı Almanya’nın siyasi ve ekonomik gelişiminde önemli bir rol oynadı ve Alman siyasetinde etkili bir figür olarak kabul edildi.
Daha çok Avusturya ile ilgili olan Sissi (İmparatoriçe Elisabeth of Austria), Bavyera Düşesi olarak doğmuştur. Avusturya İmparatoru Franz Joseph ile evlenen Elisabeth, halk arasında ‘Sissi’ olarak bilinir. Olağanüstü güzelliği ve bağımsız ruhuyla tanınan Sissi, saray hayatının katı kurallarına uymakta zorlanmış ve trajik bir şekilde öldürülmüştür. Hayatı, romantizm ve trajedi ile doludur.
1- Rezidenz Museum ve Max-Joseph-Platz
Öncelikle şunu söyleyeyim, girişini bulmakta biraz zorlanabilirsiniz. Sarayın bahçesinden değil, cadde üzerindeki bir kapıdan giriş yapacaksınız. Saray bahçesini ise bilet almanıza gerek kalmadan, kısa bir yürüyüş yaparak keşfedebilirsiniz.
Bu müze o kadar büyük ve etkileyici ki, biz son 1 saatinde giriş yaptığımızda bütün görevliler bize “yarın da gelirsiniz, olsun” şeklinde yorum yaptılar. Gerçekten hakkıyla bir gününüzü alabilecek kadar büyük bir müze. 3 kısımdan oluşuyor: Hazineler, saray ve tiyatro. Hazineler salonu görece küçük, maksimum yarım saatte birçok eseri ziyaret edebilirsiniz. Tiyatroya ise 15 dakikalık sürelerde girebiliyorsunuz. Saray kısmı ise belki de girmediğimiz kısımları barındıracak kadar büyük. En önemli ve güzel kısmı ise Antiquarium adı verilen bir salon.
- Bilet ve giriş saatlerine ulaşmak için tıklayınız. 17 € vererek bütün bölümlerine girebilirsiniz. Önceden bilet almanızı öneririm. Yoğun zamanlarda içeriye girmek için uzun bir sıra olabiliyor. Haftanın her günü 10:00-17:00 arasında ziyarete açıktır.
- Biz almadık ama sesli rehber almak mantıklı bir seçenek olabilir gibi. Müzenin bölümleri ile ilgili kısa bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
- Bence en az yarım gününüzü ayırmanız gereken bir yer. Aynı gün hemen karşısındaki Theatine Church ve yan tarafındaki Saray bahçesini de ücretsiz ziyaret edebilirsiniz.
Münih Konutu, 1508’den 1918’e kadar Bavyera düklerinin, seçmenlerinin ve krallarının hükümet merkezi ve ikametgahı olarak hizmet vermiştir. 1385 yılında şehrin kuzeydoğu köşesinde bir kale (Neuveste ya da yeni kale) olarak başlayan yapı, yüzyıllar boyunca yöneticiler tarafından muhteşem bir saraya dönüştürülmüş, binaları ve bahçeleri şehrin içine doğru uzanmıştır.
Rönesans ile başlayıp erken Barok ve Rokoko dönemlerinden Neoklasizme kadar uzanan bir dönemi kapsayan odalar ve sanat koleksiyonları, Wittelsbach hanedanının seçici zevkine ve siyasi hırsına tanıklık etmektedir.
Konutun büyük bir kısmı İkinci Dünya Savaşı sırasında yıkılmış ve 1945’ten itibaren kademeli olarak yeniden inşa edilmiştir.
Girişteki Herkül Heykellerini gördünüz mü? Hangi hikayeleri anlattığını çıkarabildiniz mi?
Münih Rezidenz Müzesi’ndeki Antiquarium, Almanya’nın en büyük ve en eski Rönesans salonlarından biridir. 16. yüzyılda Dük Albrecht V tarafından antik heykellerin sergilenmesi için yaptırılmıştır. Zengin süslemeli tavanı ve duvarlarıyla dikkat çeker. 1580-1584 yılları arasında, Antiquarium’un zemin katındaki salon bir festival ve ziyafet salonuna dönüştürüldü ve bugün hala korunan resim yapılmaya başlandı. İkinci Dünya Savaşı sırasında tonoz, ortasından patlayan bir bomba ile tahrip olmuştur. Sonraki yıllarda tonozun içine nüfuz eden nem, tavan resmini ciddi şekilde tahrip etmiştir. Salon daha sonra restore edilmiştir.
Diğer bir önemli bölüm ise Atalar Galerisi‘dir. Karl Albrecht 1726’da Elektör olduktan sonra, saray mimarını derhal atalarından kalma bir galeri tasarlaması için görevlendirdi. Bu galeriyle, hanedanın rütbesine ve bağlantılarına dikkat çekmeyi hedeflemiştir. Karl Albrecht, 1742’de başarıyla ilerlettiği imparatorluk tahtı iddiasını buradan türetmiştir.
2- Sammlung Schack
Münih’teki Sammlung Schack, 19. yüzyıl Alman resimlerine adanmış önemli bir müzedir. Bu müze, Alman şair, edebiyat tarihçisi ve sanat koleksiyoncusu Adolf Friedrich von Schack’ın çabalarıyla kurulmuştur.
Adolf Friedrich von Schack, 2 Ağustos 1815’te doğdu ve 14 Nisan 1894’te vefat etti. İlk olarak hukuk okuyan Schack, Mecklenburg devlet hizmetine girdi ve sonra Berlin’deki Kammergericht’e atandı. Ancak resmi işlerden sıkılıp istifasını verdi. İtalya, Mısır ve İspanya’da yaptığı geniş seyahatlerin ardından, 1855’te Münih’e yerleşti. Burada, Anselm Feuerbach, Moritz von Schwind, Arnold Böcklin ve Franz von Lenbach gibi sanatçıların Romantizm başyapıtlarını içeren önemli bir resim koleksiyonu oluşturmaya başladı.
Sammlung Schack Koleksiyonu, özellikle 19. yüzyıl Alman resimlerine odaklanmasıyla önemlidir. 267 eserden oluşan koleksiyon, Schack’ın ölümünden bu yana değişmeden kalmıştır. Koleksiyon, masalları, mitleri ve özlem yerlerini sergileyen olağanüstü bir resim yelpazesini içerir. Bu eserlerin çoğu, izleyicileri Romantizmin görsel dünyalarına ve duyumlarına daldıran gerçekçilikten bilinçli olarak uzak durur. Koleksiyon ayrıca, ortaçağ Almanya’sının efsaneleri ve destanlarından motifleri içeren manzara ve tarih resimlerini de içerir. Koleksiyonda Giorgione, Titian, Tintoretto ve Veronese gibi Venedikli sanatçıların 16. ve 17. yüzyıl başyapıtlarının kopyaları da bulunur. Koleksiyondaki dikkate değer başyapıtlardan bazıları Arnold Böcklin’in “Villa am Meer II,” Anselm Feuerbach’ın “Paolo und Francesca” ve Moritz von Schwind’in “Die Morgenstunde”udur.
- Bilet ve giriş saatlerine ulaşmak için tıklayınız. Pazartesi ve salı kapalıdır. Pazar günü girişi 1 Euro‘dur.
- Minimum 1-2 saat süre ayırmalısınız.
Müze iki kattan oluşmaktadır. Üst kattaki salon görece daha küçüktür. Ancak üst katta sergilenen iki önemli eser Leo Von Klenze‘ye ait Akropol isimli eser ile Anselm Feuerbach‘ın Medea isimli eserleri görülmeye değerdir. Kocasından intikam almak için çocuklarını öldürmesi ile ünlü Medea, çocuklarını öldürmeden önceki bir anda resmedilmiştir. Akropol’de ise o kadar çok detay mevcuttur ki, dikkatli olmak gerekir. Aşağıdaki meydanda havari Aziz Pavlus, bir insan topluluğuna vaaz vermektedir örneğin. Alt kattaki salonlarda bulunan Yaşlı Friedrich Preller‘e ait Odysseus Kalypso Adası’ndan Ayrılırken eseri ve Leucothea fırtınada Odysseus’a Görünür isimli eserler de mitolojideki önemli konulardan biri anlatmaktadır. Bunun için Odysseus’un Maceraları isimli yazıma göz atabilirsiniz.
Gleichen Kontunun Dönüşü ve Demirci Wieland efsaneleri bence araştırıp öğrenmeniz gereken güzel Ortaçağ hikayelerindendir ve müzede ilgili eserler sergilenmektedir.
Moritz von Schwind‘in “Gleichen Kontu’nun dönüşü” (1864) adlı eseri, bir Alman şövalyenin çarpıcı hikayesini anlatır. Bu ortaçağ efsanesine göre, bir haçlı seferi sırasında esir düşen Gleichen Kontu, yıllarca bir Sultan tarafından esir tutulur. Sultan’ın kızı ona aşık olur ve serbest bırakmak için onunla evlenmesini şart koşar. Kont, zaten evli ve iki çocuk babasıdır, ancak Papa’dan özel izin alarak Sultan’ın kızıyla ikinci evliliğini yapar ve onu Thüringen’e geri getirir.
Wieland efsanesi, Alman folklorunda ünlü bir demirci ve kahramanın hikayesidir. Kral Nidung tarafından esir alınan ve ayak bilekleri kesilen Wieland, demircilik becerileriyle kendine kanatlar yapar. Kralın kızını kaçırarak ve kralın oğullarına zarar vererek intikamını alır ve bu kanatlarla özgürlüğüne uçar.
3- Bavarian National Museum
Müze, Kral Maximilian II tarafından, dedesinin ulusal müze hayalini gerçekleştirmesi için kurulmuştur.
Almanya’nın en büyük müzeleri arasında yer almaktadır. Müzenin koleksiyonlarının tarihsel çekirdeğini, Wittelsbach Hanedanı tarafından bir araya getirilen ve hanedanın Avrupa çapındaki ilişkilerini yansıtan sanat eserleri oluşturmaktadır. Koleksiyonlar, kuruluşundan bu yana bağışlar ve satın almalar yoluyla sürekli olarak genişletilmiştir.
Orta Çağ’dan Rönesans, Barok, Rokoko ve Art Nouveau’ya kadar çeşitli dönemleri kapsayan koleksiyonlarda heykeller, tablolar, kuyumcu eserleri ve fildişi oymalar gibi Avrupa sanatının başyapıtları yer almaktadır. Porselenler, kostümler, mobilyalar, silahlar, müzik aletleri ve diğer türlerin yanı sıra koleksiyonlar, gündelik kültüre dair dikkate değer tanıklıklar da içermektedir. Doğuş sahneleri koleksiyonu, 17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan seçkin topluluklarıyla dünyaca ünlüdür.
Müze oldukça büyük. Her salonda, oradaki en önemli eseri anlatan tabletler yardımı ile önemli eserlere odaklanabilirsiniz. Özellikle fildişi eserler koleksiyonu, kesinlikle görülmeye değerdir. Bu eserlerde, genellikle Yunan Mitolojisinden ve Hıristiyanlıktan hikayeler alıntılanmıştır.
- Bilet ve giriş saatlerine ulaşmak için tıklayınız. Pazartesi kapalıdır. Pazar günü girişi 1 Euro‘dur.
- Minimum 2-3 saat süre ayırmalısınız.
- Ayrıca buradan eserleri online görütünleyebilirsiniz.
Benim müzede en çok ilgimi çekenlerden bir tanesi, silahlar salonunda bulunan bir Osmanlı Maske Vizörü oldu. Vizör, çengel burunlu ve ince bıyıklı bir Türk karikatürü imiş. 1529’da Viyana’yı kuşatan Türklerin oluşturduğu askeri tehdide yanıt olarak yaratılmış. Bir kostüm zırhının parçasıymış ve 1510-1530 yılları arasında popülermiş.
4- Museum of Five Continents
1862 yılında Almanya’nın ilk etnoloji müzesi olarak kurulmuştur. Afrika, Amerika, Asya, Avustralya, Okyanusya, Doğu ve Avrupa’dan medeniyetlerinden yani dünyanın beş kıtasından getirilmiş eserler sergilenmektedir.
- Bilet ve giriş saatlerine ulaşmak için tıklayınız. Pazartesi kapalıdır. Pazar günü girişi 1 Euro‘dur.
5- İngiliz Bahçesi
Şehir merkezinden kuzeydoğu şehir sınırlarına kadar uzanan büyük bir kamu parkıdır. 3,7 km2 alanıyla dünyanın en büyük kentsel kamu parklarından biridir. Adı, 18. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın başlarına kadar İngiltere’de popüler peyzaj tarzı olan, İngiliz bahçesi formuna atıfta bulunmaktadır. Burada güzel bir yürüyüşe çıkabilirsiniz. Kesinlikle uğramanız gereken yerlerden biridir.
Chinese Tower, Monopteros ve Japanese teahouse ziyaret edilmesi gereken noktalardandır.
6- New Town Hall ve Marienplatz
Münih’in Yeni Belediye Binası (Neues Rathaus), Marienplatz’da yer alan etkileyici bir yapıdır. Neo-gotik tarzda inşa edilmiş bu bina, Münih’in idari merkezidir. Özellikle kulesindeki Glockenspiel, belirli saatlerde hareketli figürlerle tarihi olayları canlandırır ve turistler için popüler bir cazibe merkezidir. Binadaki ejdarhayı bulabilecek misiniz?
Marienplatz, Münih’in merkezinde yer alan tarihi bir meydandır. Orta Çağ’dan beri şehrin kalbi olan bu meydan, birçok önemli olaya ev sahipliği yapmıştır. Özellikle 1638’de Veba Sütunu‘nun dikilmesi, meydanda gerçekleşen önemli tarihi olaylardan biridir. Marienplatz, çeşitli festival ve etkinliklerle Münih’in sosyal ve kültürel hayatının merkezinde yer alır.
7- Isar Gate ve Sendlinger Dor ve Siegestor
- Isar Gate (Isartor): Münih’in ortaçağ şehir surlarının bir parçası olan Isar Gate, 14. yüzyılda inşa edilmiş tarihi bir kapıdır. Üç kuleli bu yapı, Münih’in eski şehir surlarının günümüze kalan en etkileyici kalıntılarından biridir.
- Sendlinger Tor: Sendlinger Tor, Münih’in dört ana şehir kapısından biridir. 14. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olan bu kapı, Orta Çağ’dan kalan tarihi yapılardan biridir ve günümüzde popüler bir turistik cazibe merkezidir.
- Siegestor: Siegestor, Münih’te bulunan bir zafer takıdır. 19. yüzyılın ortalarında Bavyera ordusunun zaferlerini anmak için inşa edilmiş, ancak II. Dünya Savaşı’nda ciddi şekilde hasar görmüştür. Savaş sonrasında “Barış ve Uzlaşma” anıtı olarak yeniden inşa edilmiştir.
8- Münih Viktualienmarkt
Münih Viktualienmarkt, Münih, Almanya’da bulunan ünlü bir açık hava pazarı ve meydan alanıdır. Viktualienmarkt, Münih’in merkezine yakın bir konumda yer almaktadır ve şehrin tarihi ve kültürel bir simgesi haline gelmiştir. Pazar, taze meyve, sebze, çiçekler, et ürünleri, deniz ürünleri, baharatlar, peynirler, şaraplar, bira ve diğer yerel ve uluslararası ürünlerin satıldığı birçok tezgahtan oluşur.
Viktualienmarkt, 19. yüzyılda kuruldu ve o zamandan beri Münih’in yerel yaşamının merkezlerinden biri haline geldi. Burada geleneksel Bavyera ürünleri ve Alman mutfağından lezzetler bulabilirsiniz. Pazar aynı zamanda çeşitli restoranlar, biergartenlar ve kafe alanlarına da ev sahipliği yapmaktadır, bu nedenle ziyaretçiler farklı yemeklerin tadını çıkarabilir ve Münih’in atmosferini deneyimleyebilirler.
Viktualienmarkt ayrıca Münih’in önemli etkinliklerine ve festivallerine de ev sahipliği yapar. Özellikle yaz aylarında, bira bahçeleri ve açık hava etkinlikleri, bu meydanda yoğunlaşır.
9- Frauenkirche
Münih Frauenkirche, Münih, Almanya’da bulunan ünlü bir gotik tarz kilisedir. Münih’in simgelerinden biri olan bu kilise, Almanya’nın en büyük katedrallerinden biridir ve şehir merkezindeki Marienplatz meydanına yakın bir konumda bulunur. Frauenkirche’nin çatısında iki ikonik kubbe bulunur ve bu nedenle bazen “İkiz Kubbeli Kilise” olarak da adlandırılır.
Kilise, 15. yüzyılın ortalarında inşa edilmeye başlandı ve 20 yıl süren bir yapım sürecinin ardından 1494 yılında tamamlandı. Kilisenin içinde birçok tarihi eser ve sanat eseri bulunur.
Kilisenin kulelerine tırmanma fırsatı sunulmaktadır ve ziyaretçiler, kulelerin tepesinden Münih’in manzarasının tadını çıkarabilirler. Bu kulelerden birinde, “Teufelstritt” veya “Şeytanın Ayak İzi” olarak bilinen ilginç bir efsanevi motif de bulunmaktadır.
Efsane, kilisenin inşaatı sırasında meydana geldiği söylenen bir olayı anlatır. İnşaatın ilerlediği bir sırada kiliseye kule eklemeye karar verilmiş, ancak bu karar alındığında maddi kaynaklar tükenmişti. Kilisenin yapımı tamamlanamayacağı endişesi vardı.
Bu noktada, efsaneye göre, bir grup insanın kilise yapımına yardım etmeye karar veren bir yabancı adam ortaya çıkar. Bu yabancı, kilisenin kulelerini tamamlamak için gereken tüm malzemeleri ve kaynakları sağlar. Ancak, bu yardımın karşılığında, kilisenin inşaatında “Şeytanın Ayak İzi” olarak bilinen bir iz bırakma hakkını talep eder.
Kuleler tamamlandığında, bu gizemli yabancı ayak izini bırakır ve iz, kilisenin zemin taşlarının birinde bulunur. Ayak izi, bir insanın izi gibi görünmez ve sıradışı bir şekilde bükülmüş bir ayak izi olarak betimlenir.
Efsane, kilisenin kulelerinin tamamlanmasına yardım eden bu gizemli kişinin Şeytan olduğunu ve karşılığında kilisede kalıcı bir iz bıraktığını anlatır. Münih’de yaşayan insanlar bu izi görmek için kiliseyi ziyaret ederler ve bu efsanenin bir parçası olarak kilisenin tarihini ve kültürel önemini kutlarlar.
10- Karlsplatz
Münih Karlsplatz, genellikle “Stachus” olarak da bilinir ve Münih’in merkezinde bulunan ünlü bir meydan ve alanıdır. Karlsplatz, Münih şehir merkezinin batı tarafında, Hauptbahnhof (ana tren istasyonu) ile Münchner Altstadt (Eski Şehir) arasında yer alır. Karlsplatz, Münih’in ana alışveriş caddesi olan Neuhauser Strasse’nin başlangıç noktasıdır ve şehirdeki önemli caddelerin kesişim noktasıdır.
Karlsplatz’ın tarihi, 18. yüzyıla kadar gitmektedir. Bu meydan, adını Münih Dükü Karl Theodor‘dan almıştır. 1791 yılında meydanda bir sütun dikilmiştir ve bu sütun, birçok tarihi olayın ve kutlamanın merkezi haline gelmiştir.
Ayrıca, Karlsplatz’da yer alan ve meydanın simgesi haline gelen “Justitia” adlı adalet heykeli de bulunur. Heykel, adaleti temsil eder ve Münih’in sembollerinden biri olarak kabul edilir.
11- Glyptothek
Staatliche Antikensammlungen’in karşısında, Königsplatz’de yer almaktadır.
Glyptothek, Eski Yunanca “yontmak” anlamına gelen “glyphein” ve “depo” anlamına gelen “theke” sözcüklerinin birleşiminden oluşturulmuş, uydurma bir isimdir. Antik Yunan ve Roma heykelleri müzede sergilenmektedir. Bavyera kralı I. Ludwig, müzeyi kurmuştur. Çok kısa sürede, 1810-1820 yılları arasında koleksiyon oluşturmuştur. 1816-1830 yılları arasında saray mimari Leo von Klenze tarafından bina tasarlanmış ve inşa ettirmiştir. 2. Dünya Savaşı esnasında, müze kapatılmış ve eserler de bir manastırın deposunda korumaya alınmıştır. Bina, 1944’te bir hava saldırısı sırasında vurulmuş, 1960 yılında bina konsepti değiştirilerek (kum rengi duvarlar, büyük pencereler vb) bina yeniden inşa edilerek 1972 yılında ziyarete açılmıştır.
- Bilet fiyatları ve çalışma saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. Müzenin girişi pazar günleri 1€’dur. Pazartesi kapalıdır. Perşembe 20:00’a kadar açıktır.
- Minimum ayrılması gereken süre 1-2 saattir. Bakıp çıkacağım derseniz yarım saatinizi almayacak kadar küçük bir müzedir.
- Buradan uygulamasını indirerek hem eserler hakkında daha fazla bilgiye erişebilirsiniz hem de sesli rehber ücretsiz şekilde edinebilirsiniz.
Giriş ile birlikte 14 salondan oluşmaktadır. Her salonda, her bir eseri anlatan bilgilendirme tabletleri, koltukların yanında bulunmaktadır. Bununla daha efektif gezebilirsiniz. Salonlar şu şekildedir:
- Arkaik Kouroi Odası
- Faun Odası
- Diomedes Odası
- Mnesarate Odası
- Eirene Odası
- Avcı Rölyefi Odası
- Aigina Tapınağı Batı Alınlığı
- Sfenks Odası
- Aigina Tapınağı Doğu Alınlığı
- Büyük İskender Odası
- Roma Portreler Odası
- Apollon Odası
- Kuğulu Çocuk Odası
Ben size birkaç rehberi hemen kendi yazılarımdan sunayım.
- 5. odadaki Knidoslu Afrodit Heykeli [258] için: Çıplak Afrodit
- 5. odadaki Sappho Heykeli [476] için: Sappho Kimdir: Ünlü Kadın Şair
- 5. odadaki Genç Dionysos ve babacan Silenos [238] için: Silenos Kimdir
- 5. odadaki Leda ve Kuğu heykeli [499] için: Zeus’un Şekil Değiştirerek Kaçırdığı Ölümlüler
- 5. odadaki Niobe’nin ölü oğlu [269] ve Illeoneus [270] için: Niobe Ağlayan Kaya: Trajik Bir Mit
- Aigina Tapınağı alınlıkları için: Truva Savaşı Mitolojisi ve Tarihi
- Son odadaki İfigenya Lahdi için: İfigenya Tauris’te
- Son odadaki Ariadne ve Dionysos Lahdi için: Ariadne ve Theseus Miti
- Son odadaki Marsyas heykelini anlamak için: Mitolojik Müzik Yarışmaları
12- Staatliche Antikensammlungen
Müze hemen Glyptothek‘in karşısında, Königsplatz’de yer almaktadır. Koleksiyonda Yunan, Etrüsk ve Roma eserleri mevcuttur. 3 kattan oluşan binanın, üst katındaki ve alt katındaki salon görece küçüktür. En geniş olan zemin katta Yunan seramik eserleri sergilenmektedir. Üst katta Etrüsk eserleri, zemin katta ise bronzlar, takılar, hazineler ve camlar sergilenmektedir.
Klasik antik çağa tutkuyla bağlı olan Bavyera Kralı I. Ludwig (1786-1868) daha veliaht prensken hanedanın koleksiyonunu genişletmeye başlamıştı. Roma’daki sanat simsarına sadece olağanüstü kalitedeki eserleri satın alması talimatını verdi, çünkü koleksiyonunun Roma, Paris veya Londra’daki müzelerle eser sayısı bakımından asla yarışamayacağını biliyordu. Bu nedenle Eski Eser Koleksiyonları, en yüksek kalitede eşsiz, nadir nesnelerin zenginliği nedeniyle her alanda oldukça farklıdır.
Eğer mitoloji bilmiyorsanız, bu eserler size fazlasıyla sıkıcı gelecektir. Ne yazık! Lakin, bu eserlerin isimlerine bakarak, öyküleri araştırabilirsiniz!
- Bilet fiyatları ve çalışma saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. Müzenin girişi pazar günleri 1€’dur. Pazartesi kapalıdır. Çarşamba 20:00’a kadar açıktır.
- Minimum ayrılması gereken süre 1-2 saattir. Bakıp çıkacağım derseniz yarım saatinizi almayacak kadar küçük bir müzedir.
- Buradan uygulamasını indirerek hem eserler hakkında daha fazla bilgiye erişebilirsiniz hem de sesli rehber ücretsiz şekilde edinebilirsiniz.
Ben müzeyi gezerken size birkaç sır vereyim.
Örneğin Amazon seramiklerinde, Amazon kadınlarının kollarındaki ve bacaklarındaki dövmeleri fark ettiniz mi?
Ya da çılgın kadınlar Maenadları tanıyor musunuz? Şarap tanrısı Dionysos’un takipçisi olan bu kadınlar, şarapla sarhoş olup çılgınca dans ederler. Onu rahatlıkla ellerinde tuttukları ucuna kozalak takılmış sopalardan tanıyabilirsiniz. Ayrıca leopar desenli kıyafet giymeyi çok severler.
Psikolojide nam salmış herkesin bildiği Oidipus Kompleksi var ya? Hani babasını öldürmüş ve annesi ile evlenmiş o kral. İşte sfenksin bilmecesini çözmeye çalışırken Oidipus’u bulabilirsiniz.
Orfeus‘u biliyor musunuz? Karısı ölünce onu yeraltından kurtarmaya çalışmış ama başarısız olmuştur. Sonra ünlü müzisyen o kadar acıklı müzik yapmaya başlamış ve diğer kadınların aşkını reddetmiş ki, Maenadlar tarafından öldürülmüş. Elinde müzik aleti ile bir kadın tarafından öldürülmek üzere olan Orfeus’u bulabilir misiniz?
Güreşen bir kadınla bir adam görüyor musun? O ünlü kadın savaşçı Atalanta ve ünlü kahraman Aşil’in babası Peleus olacak.
13- Staatliches Museum Ägyptischer Kunst
Königsplatz’e yürüme mesafesinde bulunmaktadır. Koleksiyonun temeli 19. yüzyılın başlarına kadar uzanmaktadır. Bavyera Kralı I. Ludwig, henüz Veliaht Prens iken planladığı Glyptothek için anıtlar satın almaya başlamıştı. Münih’teki Mısır Sanatı Müzesi’nin mevcut koleksiyonunun ikinci ayağını Bavyera Bilim Akademisi tarafından satın alınan, çoğu tabut ve stellerden oluşan eserler oluşturmaktadır.
Sergi iki ana bölüme ayrılmıştır. İlk bölüm, Mısır heykellerinin çeşitli sanatsal ifade biçimlerine dair bir fikir vermektedir. Kronolojik olarak düzenlenmemiştir, ancak karşılaştırılabilir sergileri yan yana koyar ve ziyaretçileri bunları birlikte görmeye davet eder. Bu alan, sergiye gün ışığı sağlayan bir atriyumun etrafından dolanır ve Titus Sextius Africanus’un dikili taşıyla son bulur. Bu dikilitaş 5.80 metre yüksekliğindedir; orta bölümü 50 yılına tarihlenmektedir. Geri kalanı daha sonra eklenmiş ve birkaç kez restore edilmiştir. Mısır sanatının 5000 yıllık gelişimini gösteren bir galeri, koleksiyonun tematik bölümüne geçiş niteliğindedir. Çok daha küçük olan diğer odalarda ise temalara göre düzenlenmiş ilgili sergiler yer almaktadır. Bunlar arasında örneğin öbür dünya inancı, din, yazı ve metin ya da sanat ve zanaat yer almaktadır. Bu odalar dizisi, komşu bölgelerden, Nubia ve Antik Doğu’dan sanat eserleriyle son bulur.
- Bilet fiyatları ve çalışma saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. Müzenin girişi pazar günleri 1€’dur. Pazartesi kapalıdır. Salı 20:00’a kadar açıktır.
- Minimum ayrılması gereken süre 1-2 saattir. Bakıp çıkacağım derseniz yarım saatinizi almayacak kadar küçük bir müzedir.
Müzedeki en önemli eser Mısır Ölüler Kitabı‘dır. Ölümden Sonra Yaşam Kılavuzunun Eski Mısır dilindeki adı “Gündüz Dışarı Çıkma Kitabı” idi. Yeniden bir araya getirilen bölümlerden oluşan bir koleksiyondur. Ölüler Kitabı terimi, bölümlerin numaralandırılması gibi moderndir. Bölümlerin numaralandırılması, genellikle kırmızı mürekkeple her bölümün içeriğini veya anlamını özetleyen başlıklarla yapılmıştır. Resimler -kısa hikayeler- metinleri açıklar ve tamamlar. Ölüler Kitabı, ölen kişiyi yeraltı dünyası ile tanıştırmak ve onu tehlikelerden korumak için bir rehberdi. Ayrıca, onun için gerekli erzakın sağlanması da amaçlanmıştı. Son olarak, ruhun geçişi anlatılmaktadır. Ölülerin, Yargı Salonu ve Ölüler Diyarının Efendisi Osiris’in önünde yeryüzünde yaptıklarının hesabını vermesi gerekirdi. Başarılı olursa, uzuvlarının ve organlarının kullanımı geri iade edilirdi.
14- Alte Pinakothek
Königsplatz’e yürüme mesafesinde bulunmaktadır. Alte Pinakothek, Avrupa’nın en önemli sanat müzelerinden biridir. Müze, 14. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar olan döneme ait dünyanın en büyük Avrupa resim koleksiyonlarından birinin seçkin eserlerine ev sahipliği yapmaktadır. Sergilenen 700’den fazla tablo arasında Dürer ve Rubens’in çok sayıda önemli eserinin yanı sıra Rogier van der Weyden ve Memling, Raphael ve Titian, Altdorfer ve Cranach, Jan Brueghel the Elder ve van Dyck, Rembrandt ve Frans Hals, Poussin ve Murillo’nun önemli eserleri de yer almaktadır.
Müze iki katlıdır. İkinci katta 3 tane hol vardır ve bir sürü salondan oluşur. Zemin kattaki kalıcı sergi salonu görece küçüktür. Van Gogh, Monet gibi ressamların eserlerini içerir.
Üst kattaki eserler, özellikle Rubens‘in eserleri genellikle Yunan Mitolojisi temalıdır. Rubens’in Seneca’nın Ölümü isimli tablosu, hikayesi ile dikkate değerdir. Seneca, Roma İmparatoru Nero’nun danışmanıydı ve Nero’nun baskıcı yönetimine karşı duruş sergileyemedi. M.S. 65 yılında Seneca, idam edilmek üzere zorlandı ve intihar etti. Bu trajik olay, Seneca’nın Stoacı felsefesi ve ölümle ilgili düşünceleri ile yakından ilişkilendirilir. Seneca’nın ölümü, onun yaşam felsefesine dair düşünce ve yazılarının önemli bir parçasıdır.
Yunan Mitolojisi’ne göre İstanbul Boğazı’na Bosphorus yani İnek Geçidi adını veren ünlü İo Efsanesi hakkındaki Juno, Argos ve Io isimli eser de görülmesi gerekenlerdendir.
Her bir eserin ardındaki mitolojik hikayeyi bilirseniz daha çok zevk alacaksınız.
- Bilet fiyatları ve çalışma saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. Müzenin girişi pazar günleri 1€’dur. Pazartesi kapalıdır. Salı ve Çarşamba 20:00’a kadar açıktır.
- Minimum ayrılması gereken süre 2-3 saattir. Bakıp çıkacağım derseniz bile bir saatinizi alabilir.
- Eserleri online olarak buradan keşfedebilirsiniz.
15- NS-Dokumentationszentrum München
Königsplatz’e yürüme mesafesinde bulunmaktadır. NS-Dokumentationszentrum München (Münih Ulusal Sosyalizm Dokümantasyon Merkezi), Münih, Almanya’da yer alan önemli bir tarih ve bilgi merkezidir. Bu merkez, Nazi Almanyası dönemine odaklanan bir sergi ve belge koleksiyonu ile ziyaretçilere tarihsel bir bakış sunar. NS-Dokumentationszentrum, Nazi ideolojisi, dönemin olayları ve insan hakları ihlalleri hakkında detaylı bilgi sağlayarak, Nazizmin dehşet verici yönlerini anlamak ve anımsamak için bir fırsat sunar. Ayrıca, bu merkez, Nazi dönemi ve insanlık suçlarına karşı duyarlılığı artırmak ve gelecek nesillere bu tarihi dönemi öğretmek amacıyla eğitim ve kültürel etkinlikler düzenler. NS-Dokumentationszentrum München, tarih meraklıları, öğrenciler ve insan hakları savunucuları için önemli bir kaynaktır ve Münih şehrinin tarihsel mirasını anlama fırsatı sunar.
- Giriş ücretsizdir. Çalışma saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. Pazartesi kapalıdır.
16- Pinakothek der Moderne
Königsplatz’e yürüme mesafesinde bulunmaktadır. Pinakothek der Moderne, Almanya’nın Münih şehrinde yer alan önemli bir sanat müzesi ve kültürel merkezdir. 2002 yılında açılan bu modern sanat müzesi, çağdaş sanatın yanı sıra tasarım, grafik sanatlar ve mimarlık gibi farklı disiplinleri bir araya getirir. Pinakothek der Moderne, 20. ve 21. yüzyıl sanatının önemli eserlerine ev sahipliği yapar ve uluslararası düzeyde tanınmış sanatçıların çalışmalarını sergiler. Aynı zamanda tasarım objeleri, fotoğraf koleksiyonları ve mimarlık örnekleri gibi farklı sanat dallarına odaklanır. Münih’in sanatsal ve kültürel zenginliklerinden biri olarak kabul edilen bu müze, sanatseverler ve kültür meraklıları için vazgeçilmez bir ziyaret noktasıdır.
- Bilet fiyatları ve çalışma saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. Müzenin girişi pazar günleri 1€’dur. Pazartesi kapalıdır.
17- Lenbachhaus
Königsplatz’e yürüme mesafesinde bulunmaktadır. Lenbachhaus, Münih, Almanya’da bulunan önemli bir sanat müzesidir ve özellikle Alman İmpresyonizmi ve Dışavurumcu akımlarıyla ilişkilendirilen eserleri barındırır. Bu müze, Alman sanatçılarının eserlerine odaklanarak, özellikle Kandinsky, Münter ve diğer Dışavurumcu sanatçılar gibi isimlerin çalışmalarını sergiler. Lenbachhaus, aynı zamanda eski ve yeni sanatın harika bir birleşimini sunar; tarihi Lenbachvilla binası, modern sanat koleksiyonları için yeniden tasarlandı ve bu, ziyaretçilere sanatın farklı dönemlerini keşfetme fırsatı sunar. Müze aynı zamanda Münih’in sanatsal mirasının bir parçasıdır ve şehirdeki önemli sanat galerilerinden biridir.
- Bilet fiyatları ve çalışma saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. Müze, perşembe günleri 6-10 arasında ücretsizdir. Pazartesi kapalıdır.
18- Neue Pinakothek
“Goya’dan van Gogh’a” Neue Pinakothek’in sloganıdır. Avrupa’nın ilk çağdaş sanat müzesinin koleksiyonunda Klasisizm, Romantizm, Art Nouveau, Empresyonizm ve Nazarenlerin yanı sıra modernizmin büyük öncüleri Manet, Cezanne ve van Gogh’un önemli eserleri yer almaktadır. Neue Pinakothek’in galerisi kapsamlı yenileme çalışmaları nedeniyle halka kapalıdır. Alte Pinakothek’in zemin katında ve Sammlung Schack’ta 19. yüzyıl sanatının başyapıtlarından bir seçki sergilenmektedir.
19 – Museum of Man and Nature
Museum of Man and Nature (Mensch und Natur Museum), Almanya’nın Münih şehrinde yer alan önemli bir doğa tarihi ve antropoloji müzesidir. Nymphenburg sarayının sağ kanadında yer alır. Bu müze, insanların doğa ile olan ilişkisini, biyolojiyi ve evrimsel süreçleri inceleyen geniş bir koleksiyona ev sahipliği yapar. Doğanın çeşitliliği, fosiller, mineraller, biyolojik örnekler ve diğer doğa ile ilgili konuları ele alır. Müze, ziyaretçilere doğanın gelişimini ve insanın doğa üzerindeki etkisini anlama fırsatı sunar. Ayrıca interaktif sergiler ve etkinliklerle bilimsel eğitim ve keşif deneyimi sunar. Museum of Man and Nature, doğa bilimleri ve antropolojiye ilgi duyanlar için ilginç ve eğitici bir ziyaret noktasıdır.
Müzedeki en önemli parça, Lucy iskeleti olabilir. 1974 yılında keşfedilen ve Beatles’i Lucy In The Sky With Diamonds şarkısı üzerine Lucy adı verilen insan öncesi kadın iskeleti şüphesiz yüzyılın buluntusudur. Bu insanın evrimi hakkında uzun süredir tartışılan soruyu yanıtlamayı mümkün kılmıştır. Lucy’nin keşfinden önce, daha büyük bir beynin dik durmak için insan evrimindeki koşul olup olmadığı tartışma konusuydu. Lucy, şempaze beyni büyüklüğünde bir beyne sahipken, dik durmayı başarmıştı.
- Bilet fiyatları ve çalışma saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. Müzenin girişi pazar günleri 1€’dur. Diğer günler 3,5 €‘dur. Pazartesi kapalıdır.
- Minimum ayrılması gereken süre 1-2 saattir.
20 – Nymphenburg Sarayı
Nymphenburg Sarayı (Nymphenburg Palace), Almanya’nın Bavyera eyaletinin Münih şehrinde bulunan büyük ve tarihi bir saray kompleksidir. Sarayın tarihi, Bavyera seçkinlerinden biri olan Kurfürst (Elector) Ferdinand Maria’nın eşi Adélaïde de Savoie’a olan minnettarlığını ifade etmek amacıyla 17. yüzyılın ortalarında başlamıştır. Daha sonra saray, oğulları Kral II. Max Joseph döneminde genişletilmiş ve geliştirilmiştir.
Nymphenburg Sarayı’nın ana binası, iki büyük kanat ve aralarında geniş bir avlu ile karakterizedir. Sarayın iç mekanları, barok ve rokoko dönemi dekorasyonları ile zengindir. Sarayın güzel bahçeleri ve peyzajları da dikkat çeker ve bu bahçelerde çeşitli heykeller, fıskiyeler ve göletler bulunur.
Sarayın sağ kanadında Museum of Man and Nature yer alırken, sol kanadında Saray Arabaları sergilenmektedir.
- Bilet fiyatları ve çalışma saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. Haftanın her günü açıktır. Ancak resmi tatiller gibi bazı günler kapalı olabilir.
- Minimum ayrılması gereken süre 2-3 saattir.
Nymphenburg Sarayı, yazlık bir rezidans olarak kuruluşunu, uzun zamandır beklenen tahtın varisi Max Emanuel’in doğumuna borçludur. 1662 yılında Bavyeralı Elektor Ferdinand Maria ve eşi Savoylu Henriette Adelaide, yaklaşık on yıllık bir evlilikten sonra dünyaya gelmiştir.
Yeni bina için şehrin ve Residenz’in batısında, saray arazilerinin kenarında bir yer seçildi; bu yer o zamanlar hala Münih’in biraz dışında, açık kırsal alanlarla çevrili bir yerdi. 1664 yılında, Münih’in Theatine Kilisesi’ni de tasarlayan kuzeyli İtalyan mimar Agostino Barelli’nin planlarına göre inşaat başladı.
Başlangıçta, İtalyan tarzı “Nymphenburg yazlık konutu”, saray kilisesi, birkaç ek bina ve küçük, duvarlarla çevrili, geometrik bir bahçe ile çevrili güçlü bir kübik köşktü. 1679 yılına gelindiğinde saray kompleksi ilk haliyle neredeyse tamamlanmıştı.
Nymphenburg Sarayı bugünkü boyutlarına elektör Max Emanuel (1680-1726 yılları arasında hüküm sürmüştür) döneminde kavuşmuştur. Mevcut yapının her iki yanına, kuzey ve güneye iki ayrı kanat inşa edildi. Yapımına 1701 yılında başlanan kanatlar, galerilerle merkezi yapıya bağlanmıştır.
Karl Theodor 1792 yılında Nymphenburg saray parkını halka açtı.
On dokuzuncu yüzyılın başlarında Bavyera bir krallık haline geldiğinde, Nymphenburg önemli işlevini yeniden üstlendi. Maximilian I Joseph adıyla Bavyera’nın ilk kralı olan (1806-25 yılları arasında hüküm sürmüştür) Elektör Maximilian IV Joseph, bazı odaların yeniden tasarlanmasını ve asil Neoklasik mobilyalarla donatılmasını emretmiştir. Ayrıca, geometrik Fransız bahçeleri, İngiliz tarzında bir peyzaj bahçesine dönüştürüldü. Kral I. Maximilian Joseph 1825 yılında Nymphenburg’da öldü. Sonraki yıllarda saray Bavyera kraliyet ailesinin gözde ikametgahı olmaya devam etti.
Saraya girdiğinizde ve tavana baktığınızda kimleri tanıyabiliyorsunuz? Dikkatli bakın. Kafasında ve ayaklarında kanatları, elinde asası ile Hermes’i buldunuz mu? Tam ortada güneşi taşıyan Helios’u gördünüz mü? Elinde Medusa Kafasını yerleştirdiği kalkanı ile hemen alttaki Athena’yı bulun bakalım. Başka neler görüyorsunuz?
Saraydaki en çekici ve önemli yerlerden biri de Güzellikler Galerisi‘dir. Bavyera Kralı I. Ludwig emriyle, saray ressamı, bir ayakkabıcının kızından prensese kadar çeşitli sosyal sınıflardan 36 kadının portresini yapmıştır. Kadınsı güzellik ön plandaydı. Çünkü güzellik, ahlaki mükemmeliğin dışavurumu olarak algılanıyordu. Bu koleksiyon, Münih halkına açıktı ve Münih Rezidans’ında sergileniyordu. Rezidans 1944’te zarar görünce, resimler bu saraya transfer edildi. I.Ludwig kadın güzelliğine o kadar takıntılıydı, Lola Montez isimli bir kadınla yaşadığı aşk yüzünden tahttan feragat etmek zorunda kalmıştı. Bakın bakalım hangileri prenses olabilir acaba?
Odalardan birinde dev bir kadın portresi var. Ben onun tanınmaya değer olduğunu düşünüyorum. Marie Leopoldine of Austria-Este, 18 yaşında iken, Bavyera Elektörü Karl Theodor ile evlenmiş ve bu evlilikle Bavyera’nın taht varisi üretme görevi üstlenmiştir. Ancak, kocasına itaat etmeyi reddettiği söylenir. Karl Theodor’un ölümünden sonra, genç ve kendine güvenen dul, Wittelsbach Palatinate-Zweibrücken ailesinin yararına olacak şekilde imparatorluk tahtının varisliği konusunda müzakerelerde bulunmuştur. Bu sayede Bavyera’da popüler hale gelmiş, başarılı bir emlak sahibi ve borsa spekülatörü olarak kariyer yapmış ve dönemi için oldukça bağımsız bir kadın olarak bilinmiştir.
Müzenin Arabalar Koleksiyonu daha küçük bir alanda muhafaza edilmektedir. Kombine bilet aldıysanız burayı da ziyaret edebilirsiniz. Burada sergilenen kızaklar, yapılan geçit törenlerinde kullanılmaktaydı. Özellikle Karnaval zamanı Saray sosyetesinin en görkemli eğlencelerinden biriydi. Münih Sarayı, düzenli olarak 6 Ocak Üç Kral Günü’nde ve Karnaval zamanında atlı kızak gezileri düzenlerdi. Sarayın hanımefendileri ve beyefendileri, kostümler giyip, maskeler takardı. Daha sonra Münih Rezidans Sarayı’nda maskeli balo yaparlardı. Bu kızakları ve kızaklarda sanatsal formda işlenen temaları inceleyebilirsiniz.
21 – Botanical Garden Munich-Nymphenburg
Münih-Nymphenburg Botanik Bahçesi, Münih’te Nymphenburg Sarayı’nın yakınlarında bulunan geniş ve çeşitli bitki koleksiyonlarına sahip bir botanik bahçesidir. Yaklaşık 22 hektarlık bir alana yayılan bu bahçe, 1914 yılında kurulmuş ve ziyaretçilere binlerce bitki türünü hem açık havada hem de seralarında gözlemleme imkanı sunar. Dört büyük serası, tropikal ve subtropikal bitkilerden kaktüslere kadar farklı iklim bölgelerinin florasını sergiler. Bahçe, bilimsel araştırmaların yanı sıra eğitim ve dinlenme amaçlı bir yer olarak da hizmet vermektedir.
- Kış mevsiminde Botanik Bahçesini ziyaret tamamen ücretsizdir. Saraydan yaklaşık 15 dakika yürüme mesafesindedir. Tabelalar takip edilerek rahatlıkla bulunabilir.
- Normal zamanda, bilet fiyatlarına ve ziyaret zamanlarına buradan ulaşabilirsiniz.
22 – Deutsches Museum
Deutsches Museum, Münih, Almanya’da yer alan dünyanın en büyük ve etkileyici bilim ve teknoloji müzelerinden biridir. 1903 yılında kurulan bu müze, bilim ve teknoloji alanlarına ilgi duyan ziyaretçilere zengin bir deneyim sunar. Binlerce sergi öğesi içeren koleksiyonu, bilim, mühendislik, astronomi, fizik, kimya, ulaşım ve daha birçok alandaki teknolojik gelişmeleri kapsar. Deutsches Museum, bilimsel prensipleri anlamak ve uygulamak isteyenler için etkileşimli sergiler sunar ve düzenlediği özel sergiler, seminerler ve etkinliklerle bilim ve teknolojinin güncel yönlerini ele alır. Almanya’nın teknolojik ve bilimsel başarılarının bir yansıması olan bu müze, bilim ve teknoloji meraklıları için ilham verici bir destinasyon olarak kabul edilir ve Münih şehrinin kültürel zenginliklerinden biridir.
- Bilet fiyatlarına ve ziyaret zamanlarına buradan ulaşabilirsiniz. Her gün 09:00-17:00 arasında ziyaret edilebilir. M1 zone’un dışındadır.
23 – Olimpiyat Parkı ve BMW Museum
Olimpiyat Parkı (Olympiapark): Münih, Almanya’da bulunan Olimpiyat Parkı, 1972 Yaz Olimpiyatları için inşa edilmiştir. Bu büyük park, olimpiyat sporlarının yanı sıra konserler, etkinlikler ve festivaller için bir mekan olarak da kullanılır. Olimpiyat Kulesi (Olympiaturm) ve yüzme stadyumu gibi önemli yapıları içerir. Ayrıca parkın içinde, spor müzesi, çocuk oyun alanları, göl ve yeşil alanlar da bulunur. Olimpiyat Parkı, spor ve eğlence sevenler için popüler bir ziyaret noktasıdır.
BMW Museum: BMW Museum, Alman otomobil üreticisi BMW’nin tarihini ve ürünlerini sergileyen bir müzedir. Münih’teki BMW dünya merkezinin bir parçası olarak hizmet verir ve ziyaretçilere markanın otomobil tarihini ve gelişimini gösterir. Müzede, BMW’nin efsanevi otomobilleri, motorları ve yenilikçi teknolojileri sergilenir. Ayrıca otomotiv tutkunları için ilgi çekici interaktif sergiler ve tarihi belgeler sunar. BMW Museum, Münih’teki otomobil kültürünün bir parçasıdır ve otomotiv tutkunları için mutlaka görülmesi gereken bir yerdir.
24 – Altes Schloss Schleißheim
Altes Schloss Schleißheim, Almanya’nın Bavyera eyaletinin Münih şehrine yakın bir konumda bulunan tarihi bir şatodur. Bu şato, Bavyera’daki barok dönem mimarisinin güzel bir örneğini temsil eder. Altes Schloss Schleißheim, Elektor Max Emanuel tarafından 17. yüzyılın sonlarında inşa ettirilmiştir. Şato, ihtişamlı bahçeleri ve göletleri ile çevrili olup, iç mekanları da dönemin zarafetini yansıtmaktadır. Altes Schloss Schleißheim, sanat ve tarih meraklıları için önemli bir turistik cazibe merkezi olarak kabul edilir ve ziyaretçilere tarihi bir yolculuk sunar.
25- Dachau Concentration Camp Memorial Site
Dachau Concentration Camp Memorial Site, Almanya’nın Bavyera eyaletinde yer alan ve Nazi Almanyası’nın II. Dünya Savaşı sırasındaki toplama kamplarından biri olarak kullanılan Dachau Toplama Kampı’nın anısına oluşturulan bir anıt ve müze kompleksi olarak hizmet vermektedir. 1933 yılında açılan Dachau Toplama Kampı, Nazi rejimi tarafından siyasi mahkumlar, Yahudiler, homoseksüeller ve diğer “düşmanlar” için kullanılmıştır. Bu tesislerdeki dehşet verici koşullar ve insan hakları ihlalleri, II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan dehşetin sembollerinden biri olmuştur. Bugün Dachau Concentration Camp Memorial Site, tarih ve insan hakları eğitimi için bir merkez olarak hizmet verir ve ziyaretçilere Nazi dönemi toplama kamplarının korkunç gerçeklerini anlama fırsatı sunar.
- Giriş ücretsizdir. Her gün 09:00-17:00 arasında ziyaret edilebilir. M1 zone’un dışındadır. Bu yüzden doğru ulaşım bileti aldığınızdan emin olun. Belki Altes Schloss Schleißheim ile aynı gün gidilebilir.
26- Neuschwanstein Şatosu
Bavyera kralı II. Ludwig tarafından yaptırılan bu masal şatosu, Münih’e yakın bir lokasyonda yer alır. Otobüsler aracılığı ile gelebileceğiniz gibi araba kiralayarak da ulaşabilirsiniz. Her gün 09:00-18:00 arasında ziyarete açıktır. Merkezden yukarıya at arabaları, elektrikli otobüsler aracılığıyla ya da 20-30 dakika yürüyerek ulaşabilirsiniz. Müzenin biletlerini önceden almanız daha iyi olur ve İngilizce turlar mevcuttur. Birçok kişi müzenin çok kasvetli olduğunu belirtmiş.
Şatonun girişinde bir alanda hediyelik eşya dükkanları, locker room, ücretsiz tuvalet ve küçük bir terasta şato manzarasının fotoğrafını çekme fırsatınız mevcut. Yine kalenin yanındaki bir yoldan Marienbrücke isimli köprüye giderek, kalenin en fotojenik fotoğraflarını çekebilirsiniz. Ancak kış aylarında, kar yağışından dolayı buraya gidişi kapattıklarını ekleyelim.
Aşağıdaki kasabada, Museum of the Bavarian Kings ve Hohenschwangau Şatosu‘da ziyaret edilebilecek diğer turistik noktalardan.
Hohenschwangau Şatosu, 19. yüzyılın başlarında Bavyera Kralı Maximilian II tarafından yeniden inşa edilen tarihi bir yapıdır. Ortaçağ’dan kalma bir kalenin harabeleri üzerine kurulan şato, Kral Ludwig II’nin çocukluğunu geçirdiği ve daha sonra Neuschwanstein Şatosu‘nu inşa ettirdiği yere yakındır. Hohenschwangau, Alp göllerinin manzarasına hakim bir tepede yer alır ve Ludwig II’nin babası tarafından romantik bir tarzda restore edilmiştir. Bu şato, Ludwig II’nin hayatında ve Neuschwanstein’ın hikayesinde önemli bir rol oynamıştır.
Bonus
- Museum of Urban and Contemporary Art (MUCA)
- German Hunting and Fishing Museum
- Kunsthalle der Hypo-Kulturstiftung
- Toy Museum Munich
- Museum Reich der Kristalle
- Alter Botanischer Garten
- Maximiliansplatz
- Wiener Platz
- Maximilianeum
- Maximiliansanlagen
- Museum Villa Stuck
Münih Yeme İçme Rehberi
Münih’te ne yenir diye soracak olursanız, bizce en zor soru budur. Çünkü Münih restoranlarında yer bulmak, özellikle haftasonu oldukça zor!
Öncellikle, pretzel adını verdikleri simit benzeri bir yiyecek ile kahvaltınızı yapabilirsiniz. Almanya’nın birçok yerinde satılan bu lezzeti kesinlikle denemelisiniz. Süpermarketlerden, fırınlara hemen hepsinde mevcuttur.
Akşam yemeği içinse öncellikle şinitzel geliyor tabi ki! Bunun için kesinlikle Andy’s Krablergarten isimli restorana gitmelisiniz. Hem en uygun fiyatlı hem de herkesin onaylayacağı üzere en lezzetli şinitzeller orada yapılıyor. Domuz ve hindiden yapılan şinitzellerin boyutu dev gibi. Kolaylıkla bir tanesi iki kişiyi doyurabilecek büyüklükte. Ancak rezervasyon almıyorlar ve yoğun olduğu zamanlarda sıra beklemeniz oldukça olası. Burası şehir merkezine yakın konumda olduğu için yürüyerek ulaşabilirsiniz de.
Münih’te ne yenir sorusunun diğer bir yanıtı ise tabi ki hamburger! Almanya’nın genelinde zincir olan Hans im Glück ve yine şehirde birden fazla lokasyonda bulunan Ruff’s Burger‘i tercih edebilirsiniz. İki restoran da fiyat/performans mekanıdır.
Ayrıca bir nevi erişte olan spaetzle‘yi deneyebilirsiniz. Steinheil 16 isimli mekan bunun için güzel bir fırsat olabilir. Biz burada oturmak istedik ama dolu olduğu için vazgeçmek zorunda kaldık. Onun yerine Münih’e çok uzak bir yerde bu lezzeti deneme şansımız oldu ve oldukça beğendik. Ayrıca, balkabağı çorbası da yanına güzel gidebilir.
Ayrıca apfelkücherl geleneksel Alman tatlısıdır ve denemeniz gereken lezzetlerden biridir.