Medea ile Ariadne: Aşk, İhanet ve İntikam

Mitolojik Hikayeler Ariadne
Share the article 👇

Medea ile Ariadne miti, birçok açıdan benzerlik gösterirler. Ünlü iki kadın karakterin öyküsü, kadınlar için uyarıcı niteliktedir. Size biçilen görevleri yerine getirin! Daha fazlasını istemeyin!

Mitolojik Hikayeler, üretildikleri kültürle ilgili bizlere çok önemli bilgiler verir. Yunan mitolojisi, hem döneminin kültürüne dair önemli ipuçları barındıran, hem de evrensel boyutta mesajlar içeren sürükleyici öyküleri barındırır. Bu öyküleri mercek altına alıp incelediğimizde ise, bizi oturup düşünmeye sevk eden yepyeni fikirlere kapılırız. Medea ile Ariadne mitleri, ünlü Yunan mitleridir ve erkek kahramanların gölgesinde kalmamış iki kadın figürü içerir. Mitlerin anlatım şekli, kahraman erkeklere ve onların macerasına odaklı olsa da iki kadın karakterimizin bu mitlerdeki yeri birbirine paralellik gösterir.

Medea ile Ariadne, aşık oldukları adam için babalarına ihanet etmiş, kahramanın görevini tamamlaması için elzem bilgileri vermiş ve sonunda sevdikleri adam tarafından ihanete uğramışlardır. İkisi de Yunan toplumu için yabancı ve istenmeyen gelindir. Dışlanmalarına rağmen verdikleri mücadele ile anlatılageldikleri mitleri, basit bir macera yolculuğundan öteye taşımışlardır. Her ikisinin öyküsünü gelin birlikte inceleyelim.

1. MEDEA

Medea, Gürcistan’da bulunan Kolkhis ülkesinin prensesidir. Üçlek formu ile tanınan tanrıça Hekate‘nin hizmetkarıdır ve yetenekli bir cadıdır. Onun hikayesi, Jason ve Argonotlar‘ın Altın Post‘u almak için yaptıkları yolculukla başlar. Yanında Yunanistan’ın en ünlü kahramanları ile gelen Jason, postu Medea’nın babasından talep eder; buna karşılık kral, Jason’a bir takım imkansız görevler verir. İlk önce, burnundan alev püskürten öküzlerle tarlayı sürmeli, sonra ejder dişlerini bir tohum gibi tarlaya ekmelidir. Ardından, dişlerin dönüştüğü askerlerle savaşmalı ve yenmelidir. Son olarak, postu koruyan ejderhayı öldürmelidir. Kısacası, Jason bu görevleri yerine getirirken kesinlikle ölecektir.

Ancak, tanrıların yardımı ile şans yüzüne güler ve prenses Medea, ona aşık olur. İlk önce, bir kadından yardım alarak görevleri yerine getirmeyi gururuna yediremeyen Jason, sonunda kıza evlenme sözü verir ve Medea’nın yardımını almayı kabul eder. Medea, hazırladığı iksirler ve verdiği taktikler ile Jason’un postu almasını sağlar. Ardından, babası ihanetini anlamadan önce, Argonotların gemisine binerek kaçarlar. Medea, gemiye binmeden önce üvey erkek kardeşini de yanına almıştır ve babasını geride bırakmak için kardeşini öldürüp parçalarını denize atar. Çok sevdiği oğluna uygun bir cenaze töreni düzenlemek isteyen kral, oğlunun parçalarını denizden toplamak için kaçmalarına izin verir. Medea, aşkı için babasına ihanet etmiş ve kardeşini katletmiştir.

Ama bu henüz bir başlangıçtır…

Aradan yıllar geçer. Medea ve Jason evlenmiş, iki tane de oğulları olmuştur. Fakat Jason, Korinth ülkesinin kralı olmak için ülkenin prenses ile evlenmeye; kısacası Medea’yı terk etmeye karar verir. Artık bu bardağı taşıran son damladır. Medea, aşkı için ülkesini terk etmiş, babasına ihanet etmiştir. Sevgisi uğruna yaptıkları yüzünden, halk bu yabancı kadını hiç sevmemesine ve dışlamasına rağmen Medea, her şeye kocası için katlanmıştır. Başka bir kadınla evlenmeyi kabul etmesi, Medea’yı geri dönüşü olmayan bir yola sürüklemiştir. Artık, intikam zamanıdır. İlk önce kocasının evleneceği prensese zehirli hediyeler göndererek onu öldürür. Ardından, kocasına verebileceği en büyük zararı verir – oğullarını öldürür ve kocasının soyunu kurutur.

Medea, aşkı için ihanet etmiş ama aşkı tarafından ihanete uğrayınca, korkunç bir intikam aldığı için nesillerce anlatılmış unutulmaz bir karakterdir. Onun öyküsü, intikamının zalimliği yüzünden olsa gerek bu ürkütücü eylemi ile ünlenmiş ve en bilinen karakterler arasında yerini almıştır.

Ayrıca bakabilirsiniz:

Medea ile Ariadne
Medea

2. ARIADNE

Ariadne, Girit Adası’nın kralı Minos‘un kızıdır. Minos’un karısı, bir boğa ile çiftleşince, altı insan üstü boğa olan canavar Minotor‘u doğurmuştur. Yani, Minotor ve Ariadne kardeştir. Canavar büyüyünce, onu boyunduruk altında tutabilmek için Labirent yaptırılmıştır ve canavarı beslemek için, yenildikleri savaşın ödemesi olarak Atina her yıl yedi kız ve yedi erkek evladını göndermek zorundadır. Öksüz olarak büyümüş Theseus, yıllar sonra babasının Atina kralı olduğunu öğrenmiş ve babası tarafından kabul görmüştür. Fakat, başka bir ülkeden geldiği için Atina halkına kendisini kanıtlaması ve ilerideki krallığını garanti altına alması şarttır. Bu yüzden, Atina prensi Theseus, bu katliama son vermeye karar verir ve haraç olarak gönderilen erkeklerden biri olarak Girit’e yelken açar.

Theseus, Girit’e sağ salim ulaşır, fakat Labirent‘e girdiğinde ne ile karşılaşacağını bilmediği gibi, oradan nasıl çıkacağını da bilemez. Tek bildiği, Labirent’e giren kimsenin dönemediğidir. Ama şanslıdır! Çünkü prenses Ariadne, görür görmez, uzak diyarlardan gelen bu adama aşık olur. Theseus, Ariadne’nin aşkını kullanarak, görevini yerine getirmelidir.

Ariadne, adamın içtenliğine inanır. Theseus, onunla birlikte kaçacağına söz verdiğinde, prenses gizli bilgiyi sevgilisi ile paylaşır: yanına bir ip almalıdır ve ip sayesinde çıkış yolunu bulacaktır! Dahası, Ariadne, sevgilisi Labirent’e girmeden önce, kardeşi Minotor’u öldürmesi için ona silah verir.

Theseus tahmin edildiği üzere görevi başarıyla tamamlar ve Ariadne’yi de yanına alarak hızla Girit’ten uzaklaşır.

Kısa süre sonra, Nakşa Adası‘nda demirlerler ve dinlenmek üzere karaya çıkarlar. Ariadne sabah uyandığında, uzaklaşan geminin yelkenlerini görür. Theseus, onu terk etmiştir! Aşkı uğruna ailesine ihanet etmiş, kardeşini öldürmesine yardım etmesine rağmen, kuş uçmaz kervan geçmez bir adada sevdiği adam tarafından terk edilmiştir!

Ariadne, umutsuzluk ve çaresizlik içinde ufukta yok olan yelkenliyi seyreder. Ama hikayesi burada bitmez, şarap tanrısı Dionysos, Ariadne’yi görür görmez aşık olur ve Nakşa Adası’na gelerek, Ariadne ile evlenir. Onu bir tanrıça mertebesine yükseltir ve yıldızlar arasına yerleştirir.

Ayrıca bakabilirsiniz:

Medea ile Ariadne
Ariadne

Medea ile Ariadne Mitlerinin Perde Arkası

Mitler bize dümdüz hikaye anlatmazlar, yazıldıkları dönemle ve çıktıkları kültürle ilgili çok önemli bilgiler de verirler. Yunan Mitolojisi’nde Medea ile Ariadne’nin hikaye örüntüsü görüldüğü üzere oldukça benzerdir. Peki bize ne anlatır bu mitler?

Muhtemelen, kız çocuklarına uyarıcı bir işlev görürler. Bildiğimiz üzere, ataerkil Yunan toplumu, kadınları küçük bir odaya tıkarak, toplum sahnesinden silmeyi tercih etmiştir. Kadınlar, babalarının seçtiği erkeklerle evlenmek zorunda ve evlendikten sonra çocuk doğurarak topluma sağlıklı erkek bireyler kazandırma görevini yerine getirmelidirler. Bir erkeğe aşık olmak şöyle dursun, aşık oldukları erkeklerle beraber olmak bile zordur. Bu anlattıklarım aslında, çok uzak geçmişin sıkıntıları değil, bizim anne babalarımızın dönemine kadar uzanan, uzun soluklu karanlık çağın gerçekleridir. Hepimiz biliriz.

Yunan mitlerinde, müthiş aşklardan bahsedilmez; aksine erkeklerin kahramanlık öykülerine ve onların beraber olduğu, aldattığı, ihanet ettiği kadınlara odaklanır. Zeus, beğendiği prensesle beraber olur, prenses hamile kalır ve babasından korkar, çocuğunu terk eder ya da çocuğunu büyütür ve önemli bir kahramanı yetiştirdikten sonra, sahneden iner. Çoğu mitteki ortak örüntü budur. Ancak bazı mitler, bu görevlerini yerine getirmeyi reddeden kadınların başına neler geleceği konusunda uyarıcıdır.

Medea ile Ariadne mitleri bu noktada ele alınması gerekir. Her iki karakterde, bir tanrının göz koyduğu prensesler değildir. Ülkelerine ziyarete gelen yabancı bir adama görür görmez aşık olurlar. Bu yüzden, babalarına ihanet etmek pahasına yabancı adamlara yardımcı olurlar. Sonunda onlarla birlikte kaçarak, kendilerinin yabancı olacağı bir ülkeye gitmeyi göze alırlar. Fakat, hayalperest kızlarımız, bu adamlarla sonsuza dek mutlu yaşayacaklarını hayal ederken, onların ihaneti ile alt üst olurlar. Babasına, efendisine karşı gelerek, bir birey gibi seçimini yapan kadınların sonu işte budur!

Medea ve Ariadne’nin kendi öyküsünü yazma deneyimi hüsranla sonuçlanır. Çünkü babalarının onlar için seçtiği bir erkekle ya da bir kahramanın ya da tanrının seçtiği kadın olmakla yetinmemişlerdir. Aşkın onları ele geçirmesine izin vermişler ve yeteneklerini kullanarak sevdiği adamların görevlerini yerine getirmeye yardım etmişlerdir. Kahramanlar, bir kadından yardım almayı erkekliklerine yediremese de görevlerini başarıyla tamamlamak onlar için elzemdir. Bu yüzden, kadınların aşkını kullanmayı tercih etmişler ve onlara ihanet ederek, kahramanlık öykülerini tamamlamışlar ve böylece erkek olduklarını kanıtlamışlardır.

Yüzlerce yıl boyunca, onların öyküsü kadınları hep uyarmıştır! Kendilerine yazılan kaderin dışına çıkmaya kalkarlarsa, toplum dışı edileceklerdir. Bu yüzden, babasının seçtiği damatla evlenmelidir ve bir an önce çocuk doğurmalıdır. Yetenekli olmaları onların lanetidir. Bir kadın evini çekip çevirmek dışında başka bir meziyete sahip olmamalıdır. Aksi halde bir cadı ya da fahişe olmaktan ileri gidemeyecektir. Kısacası kadınların başkaldırısı, sadece toplum adetleri tarafından değil, yarattıkları mitlerle de önlenmeye çalışılmıştır.

Fakat, Medea ve Ariadne’nin öyküsü, 21.yüzyılın kadınları tarafından değiştirilecektir. Bugün Medea, yetenekleri sayesinde başarılı bir farmasisttir. Kendi seçtiği erkekle evlenebilir ve ihanete uğrarsa, kapana kısılmış hissetmez. Toplum istese de istemese de ona yer açmak zorundadır. Evlatlarının velayetini alıp, onları büyütebilecek güce sahiptir. Ariadne ise başarılı bir dansçıdır. Girit’in kumsallarına yeni ayak basmış bir adama aşık olur ama onun geleceğe dair planlarının bir parçası olmadığını anladığında, Ariadne adamı terk ederek kariyerine odaklanır ve bir tanrı tarafından kurtarılmasına ihtiyacı olmaz.

İşte böyle yeni mitler ürettiğimizde belki 22. yüzyılda, bu konuları daha fazla tartışmayacağız. Bir nesil önce aşık olmadan evlenmiş ebeveynlerin çocukları olmayacağız çünkü. Bizim Medea ve Ariadne’miz bize hep tekrar tekrar başlamayı öğretecek, bunu yaparken de toplum tarafından dışlanmaya korkmayacaklar; aksine bizzat toplum tıpkı erkekleri desteklediği gibi kadın kahramanlarımızı da destekleyecek.

Bu mitleri ne zaman üreteceğiz? Belki üretmemize gerek bile yoktur, çünkü gerçek öyküleri yaşayan kadınlarımız gün geçtikçe artmaktadır. Tek ihtiyacımız olan toplumla çatışıp kazanan kadınlar değil, toplumun desteklediği kazanan kadınlardır. İşte o zaman bir devri kapatacağımız kesindir.

Önerilen makaleler