Hephaistos, Yunan Mitolojisine göre, tanrıların demircisiydi. Ancak görevinden mi bilinmez, tanrıların en çirkini olarak anılırdı. Yine de tanrıların en güzeli ile evlenmeyi başarmıştı.
Yunan mitolojisinde tanrılar yüce, seçkin bir gruptu. Ancak grup içinde bile tanrılar kendilerini yabancı gibi hissedebilirlerdi. Yunan demirci, ateş ve zanaat tanrısı Hephaistos bunlardan biriydi.
Diğer tanrıların aksine, Hephaistos‘un görünüşü kusursuz değildi. Çocukken, “çirkin” olduğu için Olimpos’tan aşağı fırlatıldı. Ancak düşüşün verdiği hasar Hephaistos’un şeklini daha da bozdu. Onarılamaz bir şekilde sakat kaldı ve sakatlığı, karısı Afrodit de dahil olmak üzere diğer tanrılar tarafından reddedilmesinin çoğu zaman haksız bir temeli oldu.
Peki, Hephaistos kimdi? Efsaneleri nelerdir? Diğer tanrılar için hangi muhteşem eserleri yaptı? Daha fazlasını keşfetmek için okumaya devam edin.
Becerikli Bir Tanrı Hephaistos
Hephaistos‘un büyük bir yeteneği vardı: hayal edilebilecek her şeyi yapabiliyordu. O ateşin, demirciliğin, zanaatın ve yaratılışın tanrısıydı. O olmasaydı, tanrılar en büyük güç sembollerine bile sahip olamazlardı. Tanrıların kralı Zeus‘un kudretli şimşeği olmazdı. Tanrısal ikizler Apollon ve Artemis‘in muhteşem okçuluk takımları olmazdı. Bilgelik ve savaş tanrıçası Athena‘nın meşhur mızrağı olmazdı. Gezginlerin tanrısı Hermes‘in kanatlı miğferi ve ona bu kadar çevik olma gücünü veren sandaletleri olmazdı.
Aynı zamanda Kiklopların Demir Ocağı’nın da yöneticisiydi. Burası genellikle sıcak lavın kullanıldığı bir yanardağın içinde olarak tasvir edilir. Onun yönetimi altında Kikloplar tanrılar için daha da fazla mucize yarattılar. Bunlar arasında Zeus ve Athena‘nın sırayla kullandıkları Aegis adlı taşlaştırıcı kalkan da vardı. Bu kalkanın ortasına bir gorgonun -bazılarına göre ölümsüz Gorgon Medusa’nın- yüzü yerleştirilmişti. Gözlerine bakmak düşmanın kalbine korku salar ve kaçarlardı.
Tanrının elinden çıkan eserler arasında kahramanlar için zırhlar ve silahlar, krallar için saraylar, tanrılar için evler ve gerçekmiş gibi görünen heykeller vardı. Temelde insan şeklinde ilkel robotlar olan otomatlar da dahildi. Hephaistos’un yarattıkları harikaydı. Polymêtis “birçok zanaatın ustası”, Klytomêtis “becerisiyle ünlü” ve Aithaloeis Theos ” kurum tanrısı” lakaplarını onun için kullandı.
Aşil’in Kalkanı ve Zırhını Yaptı
Hephaistos tarafından işlenen bir başka ünlü eser de Aşil’in kalkanı ve zırhıydı. Aşil, Troya Savaşı’nda Yunanlılar için savaşan ölümlü bir kahramandı. O kadar güçlü bir savaşçıydı ki “Akhaların (Yunanlıların) en iyisi” olarak adlandırılmıştı.
Hephaistos’a, Akhilleus‘un annesi Thetis, oğlu için daha önce yapılmış olanlardan daha muhteşem bir zırh yapması için yalvardı. Bu eser zamanının çok ötesindeydi. Sanatçıların kalkanla ilgili betimlemeleri kalkanın yüzeyinde hareketli bir görüntü olduğunu anlatır. Hareketli resimler ya da animasyon, binlerce yıl sonra ortaya çıkacak bir icattı.
Kalkanın üzerindeki imgeler, eski Yunanlıların bildiği şekliyle hayatın ve dünyanın çeşitli yönlerini temsil ediyordu. Savaş ve barış, uygarlık ve vahşi doğa, yaratılış ve kaos gibi. Roma mitolojisinde, Virgil Aeneid’de benzer bir sahne yazmıştır. Hephaistos, Venüs‘ün oğlu Aeneas için harikulade bir zırh yaratır.
Hephaistos ve Thetis’in Dostluğu
Hephaistos, Thetis’in zırh isteğini kabul etmişti çünkü başkaları, özellikle de kendi annesi Hera ona sırtını döndüğünde ona karşı nazik davranmıştı. Hephaistos doğduğunda, şekil bozukluğu olduğu için Hera onu Olimpos’tan atmıştır.
Hephaistos karısına bu hikâyeyi, Homeros‘un destanı İlyada‘da anlatır:
Bu pasaj, annesinin reddiyle incinen Hephaistos’un yalnızlığını gözler önüne sermektedir. Diğer tanrılar olmadan tek başına kalmış, yarattıkları üzerinde çalışmıştır. Sadece Eurynome ve Thetis’in ara sıra yaptığı ziyaretler yalnızlığını hafifletir.
Hephaistos Nasıl Doğdu ve Nasıl Bir Görünüşü Vardı?
Peki Hephaistos neye benziyordu? Ve bu efsanede o doğduğunda neler oldu?
Cennet Kraliçesi, Evlilik Tanrıçası ve Hephaistos’un annesi Hera, Zeus Athena’yı Hera olmadan kendi başına doğurduğunda öfkelenmiştir. Zeus’un yardımı olmadan bir çocuk doğurmaya kararlı olan Hera kendini hamile bırakmıştır. Kaynaklar bunun nasıl gerçekleştiği konusunda net değildir. Bazıları otlarla, bazıları da güçlü bir tanrıça olarak saf iradesiyle olduğunu söyler. Hephaistos doğduğunda bir deformitesi vardı. Bu deformitenin ne olduğuna dair farklı yorumlar vardır. Bazıları sakat bir ayak, bir başkası garip şekilli bir kafa, diğerleri ise kambur bir sırt olduğunu söyler. Her durumda, Hera onun ailesinin mükemmel imajına uymadığına inanıyordu.
Efsanenin bir uyarlamasında Hera şöyle der:
Antik Yunan toplumunda, bazı şehir devletlerinin sağlıksız veya deforme olmuş çocukları dağlardan attığına inanılması dikkat çekicidir. Özellikle antik Sparta‘daki Yunanlıların, “zayıf halkaları” olmayan “en güçlü” ırkı yetiştirmek istedikleri için bunu yaptıkları söylenir. Ancak, Spartalılar kendi tarihlerini yazma eğiliminde değillerdi ve bu yüzden buna hemen inanılmamalıdır.
Sanat eserlerinde Hephaistos genellikle dağınık sakallı ve bazen de demirci şapkası altında uzun saçlı olarak tasvir edilir. Yanında genellikle bir çift maşa, bir örs ve bir çekiçten oluşan aletleri bulunur.
Hephaistos’un Gönül İlişkileri
Olimpos’tan kovulduktan bir süre sonra, Hephaistos geri döndü. Aklında özenle hazırlanmış bir planla, hem Hera’dan intikam almak hem de güzel Afrodit’le evlenmek için işe koyuldu.
Hephaistos da diğer birçokları gibi Afrodit‘in cazibesine ve güzelliğine kapılmıştı. Bu yüzden onu karısı olarak almak istiyordu. Hephaistos, reddedilme korkusuyla Afrodit’in babası Zeus’tan doğrudan Afrodit’i istemek yerine, annesi Hera’yı esir aldı. Hera’nın serbest bırakılması karşılığında Afrodit’i talep etti.
Zeus isteksizce kabul etti. Böylece Afrodit, Hephaistos ile evlendirildi. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Afrodit bu hileden memnun değildi. Çünkü Savaş Tanrısı Ares ile birlikteydi. Bu, birçok ilişkinin yaşandığı çok mutsuz bir evliliğe yol açtı. Sonunda, Hephaistos Afrodit’ten boşandı.
Hephaistos da Athena’ya hayrandı. Zanaat ve yaratıma duydukları ortak ilgi nedeniyle aralarında bir bağ olduğuna inanıyordu. Ancak Athena bakire bir tanrıçaydı. Bu nedenle asla seks yapmamaya yemin etmişti. Hephaistos ona yaklaştığında, reddedildi. Böylece Hephaistos, Athena’ya tecavüz etmeye kalktı. Ama Athena, ondan kurtulmayı başardı. Boğuşmadan sonra Athena, kalçasına bulaşmış meniyi tiksintiyle silip yere atınca yeryüzü hamile kaldı. Daha sonra Atina kralı olacak Erichthonius‘u doğurdu.
Hephaistos pek çok kadının peşinden koştu ama nafileydi. Sonunda, bazı efsanelerde, Hephaistos Aglaea olarak da bilinen Kharis ile mutlu ve tatmin edici bir aşk yaşamayı başardı. Kharis üç Kharit’ten biriydi ve bu yüzden bir ihtişam, görkem ve süs tanrıçasıydı. Birlikte birçok kızları oldu.
Yalnız Bir Mucit
Hephaistos diğer ilahi akrabalarına kıyasla çoğu zaman takdir edilmemiş ve değersizleştirilmiştir. Görünüşü diğer tanrılar gibi mükemmel olmasa da, yetenekleri yanlış değerlendirilmemeliydi. Harikulade şeyler yaratma gücü ve uzmanlığı hem hayranlık uyandırıcı hem de korkutucu olabilirdi. Yunan efsanesine göre, insan ırkı yaratılışını ona borçludur.
Prometheus, ateşi çalıp insanlara verdiğinde; Zeus, Hephaistos’a yeni bir görev verdi. İlk kadın Pandora’yı yaratmak… Kısacası, yaratabileceği şeyler konusunda sınır yoktu.
Hephaistos dışlanmasına rağmen konumunun potansiyelini engellemesine izin vermedi. Gece gündüz zanaatı üzerinde çalıştı ve kendisini diğer ilahlar için vazgeçilmez kıldı. Sonunda mitler, Hephaistos ve zanaatları olmasaydı tanrıların insanoğlundan neredeyse hiç üstün olamayacağını göstermiştir. Hephaistos’un armağanları tanrıların yücelmesini sağlamış, insanlığa armağanları ise değerli ve paha biçilmez nimetler bahşetmiştir.
Kaynak için tıklayınız.