Yeraltı Dünyası, yaşayan birinin kolay kolay gidebileceği bir yer değildi. Oraya yapılan kahramanca yolculuklar, yaşayanların ülkesine tekrar ulaşıldığında her zaman kutlanacak bir şey değildi. Pek çok kahraman Yeraltı Dünyası‘ndan içeri girdiklerinden daha kötü bir durumda ayrıldı. Diğerleri ise daha fazla bilgi, özel bir hediye ya da bazen sadece sağ salim kurtuldukları için mutlu bir şekilde geri dönerlerdi. Ölülerin Efendisi Hades, Yeraltı Dünyası’ndan ayrılan ölü ruhlar konusunda oldukça katıydı.
Yeraltı Dünyası Nasıl Bir Yerdi?
Yunan Yeraltı Dünyası, eski Yunanlıların öldüklerinde ruhlarının gittiğine inandıkları diyardı. Her şey karanlık ve kasvetli değildi. Hayaletli bir mahkeme tarafından yargılandıktan sonra gidebileceğiniz farklı yerler vardı. Hades ve Persephone, Yeraltı Dünyası’nın kral ve kraliçesiydi. Her şeyin yolunda gittiğinden ve ruhların doğru bir şekilde yargılandığından emin olurlardı.
Ölümden sonra ruhunuz ilk olarak Yeraltı Dünyası’nın Styx Nehri adı verilen nehrine gelirdi. Eğer Yunan geleneklerine göre altın bir drahmi ile gömüldüyseniz, karşıya geçmek için Kharon adlı kayıkçıya ödeme yapardınız. Eğer paranız yoksa, ruhunuz sonsuza dek nehir kıyısında dolaşırdı.
Karşıya geçtikten sonra Yeraltı Dünyası’nın Kapıları’ndan geçmeniz gerekirdi. Bu kapılar Kerberos adındaki üç başlı vahşi ve dev köpek tarafından korunurdu. Kerberos yaşayan ruhları ölü ruhlardan ayırt edebilirdi, bu yüzden etrafından dolaşırken dikkatli olmalıydınız. Daha sonra Hades’in seçtiği mahkeme tarafından yargılanmak üzere sıraya girerdiniz. Mahkeme sonucuna göre, Elysium, Asfodel Çayırları ya da Ceza Tarlaları‘na ayrılırdınız.
Yunan Mitolojisinde Yeraltı Dünyası
Elysium, iyi insanların gitmeyi hedeflediği yerdi. Eğer zafer kazandıysanız, harika ve yardımsever bir insan olduysanız ya da şehirlerin gelişmesine yardımcı olduysanız, Elysium ile kutsanabilirdiniz. Kahramanlar, yaşamları boyunca elde ettikleri şöhret ve başarıları nedeniyle Yeraltı Dünyası’nın bu bölümünü doldururlardı.
Ortalama bir insan olarak, olağanüstü bir şey yapmadan hayatınızı sürdürürseniz, büyük olasılıkla Asfodel Çayırları‘na giderdiniz. Burası ruhların sonsuza dek dolaşabileceği dev bir buğday düzlüğüydü (bazı tanımlamalarda). Sonunda varılabilecek en kötü yer ise Ceza Tarlaları‘ydı. Burası özellikle suçlular için bir yerdi ve burada yaşamları boyunca işledikleri suçlar için cezalandırılırlardı.
Yeraltı Dünyası’nda geçilecek çok sayıda nehir vardı ve her biri kaçınılması gereken yeni bir tehlike barındırıyordu. Styx Nehri kayıp düşlerin ya da umutsuzluğun nehri olarak bilinirdi. Akheron Nehri acıların nehriydi. Eğer içine düşerseniz, tüm dertleriniz başınıza bela olur ve çıkamayacak derecede çaresiz kalırdınız.
Phlegethon Nehri ateş ve arınma nehriydi, Yeraltı Dünyası’nın en derin bölümüne açılıyordu: Tartaros‘a. Lethe Nehri unutkanlık nehriydi. Yeniden doğmayı seçen ruh, bu nehirde yıkanır; böylece geçmiş yaşamını unuturak dünyaya gelirdi. Cocytus Nehri ağlama nehriydi ve cezalandırılanların feryatlarını taşırdı.
Yunan Yeraltı Dünyası aynı zamanda sizi sonsuza dek uyutabilen Morpheus, cezalandırmakla görevli kırbaçlı yarasa benzeri figürler olan Erinyeler (Öfkeliler), acıların tanrıçası Achylus, et yiyen bir cin olan Eurynomos ve çok daha fazlası dahil olmak üzere birçok tanrıya ev sahipliği yapıyordu!
Tüm bunlardan kim sağ kurtulabilir ve yeraltına ziyareti hakkındaki hikayesini anlatacak kadar yaşayabilirdi?
Kaynak için tıklayınız.
1. Herakles
Yeraltı Dünyası’na giden en ünlü maceracılardan biri Herakles’ti. Herakles on ikinci görevinde üç başlı köpek Kerberos’u Yeraltı Dünyası’ndan almakla görevlendirilmişti. Köpeği, Kral Eurystheus‘a canlı olarak getirmeliydi.
Meydan okumaktan kaçınmayan Herakles, köpeği getirmek için hemen yola koyuldu. Ancak Herakles aşağı inmeden önce hazırlık yapması gerektiğini biliyordu. Ölüler diyarından geri dönmek duyulmamış bir şeydi. Yeraltı Dünyası’na iniş ve çıkış hakkında bilgi sahibi olduğunu iddia eden bir topluluk olan Eleusinian Gizemleri‘nin bilgisine başvurdu. Onlardan bazı ipuçları öğrendikten sonra Taenarum‘daki bir mağaradan Yeraltı Dünyası’na girdi.
Herakles, Yunan Yeraltı Dünyası’nda mücadele ederek Hades‘e ulaştı. Yolda sonsuz bir uykuya mahkûm olan Theseus‘a rastladı (bu hikâyeye daha sonra değineceğiz). Hades’ten Kerberos’u kısa bir gezintiyle yaşayanlar diyarına götürmeyi rica etti. Hades önce karşı çıktı ama sonunda Herakles, Kerberos’a zarar vermeyeceğine dair söz verdiği için kabul etti.
Herakles, Alkestis‘i ölümden döndürmek için Yeraltı Dünyası’na bir yolculuk daha yaptı. Alkestis, kocasının yerine ölmeye gönüllü olmuş onurlu bir kadındı. Herakles, Alkestis’i yas tutan ailesine geri vererek aileyi kendisine gösterdikleri nezaket için onurlandırmak istedi.
2. Theseus
Theseus’un miti, bir arkadaşına yardım ederken işlerin ters gitmesiyle ilgili bir öykü barındırır… Theseus ve Pirithoos çok iyi arkadaşlardı ve birbirlerine eş bulmaları için yardım etmeye karar verdiler. Ancak, akıllarında pek de iyi planları yoktu. Theseus, Spartalı Helen ile evlenmek istiyordu ve bu yüzden Pirithoos’un yardımıyla onu kaçırdı. Helen evlenecek yaşta olmadığı için, kızı, annesinin yanında bıraktı. Bu takdire şayan bir hareket değildi ve bir sonraki planları da öyle! Pirithoos gözünü Yeraltı Kraliçesi Persephone‘ye dikmişti.
İki arkadaş Yeraltı Dünyası’na gizlice girmeye ve Persephone’yi kaçırmaya karar verdiler. Bu korkunç bir plandı: Persephone zaten evli olmakla kalmıyordu, aynı zamanda bir tanrıçaydı ve ona kur yapma niyetinde olmadıkları açıktı. Ölümlülerin yaramazlıkları çoğu zaman tanrıların gözünden kaçmaz. Persephone’nin kocası Hades onların planını hemen anladı ve bu yüzden iki adam için düzmece bir karşılama töreni tertipledi.
Hades, Theseus ve Pirithoos’u oturmaya davet ettiğinde, anında taş koltuklarına yapıştılar. Bazı yazarlar etlerinin taşla bütünleştiğini, bazıları ise yılanların onları bağladığını söyler. Taş koltuklar aynı zamanda Lethe Nehri‘nden geldiğine şüphe olmayan güçlü bir unutkanlık büyüsüne sahipti ve böylece adamlar neden orada olduklarını ya da ne için geldiklerini unutmaya başladılar.
Bir süre sonra Herakles, Yeraltı Dünyası’na geldi (Kerberos’un peşindeydi). Theseus’u serbest bırakmayı başardı, ancak Pirithoos’u serbest bırakmaya çalıştığında, yer muazzam bir şekilde sallanmaya başladı. Bu, Hades’in bir uyarısıydı – besbelli ki Pirithoos’un cezası tanrıya yaptığı hakaretten dolayı kalıcı olacaktı. Neyse ki Helen de içinde bulunduğu durumdan kurtulmuştu.
3. Psykhe
Psykhe efsanesinde, Psykhe tanrıça Afrodit‘i kızdırmıştı. Bu nedenle aşk ve güzellik tanrıçası Psykhe’ye ceza olarak bir dizi zor ve tehlikeli görev verdi. Psykhe bu görevleri tamamlamayı başarmıştı, ancak Afrodit’in son verdiği görev imkansız gibiydi. Ona ,Yeraltı Dünyası’na gidip Kraliçe Persephone‘nin huzuruna çıkarak Afrodit’in güzellik iksirini istemesi emredilmişti. Bu iksir daha sonra yukarıdaki dünyada Afrodit’e iade edilecekti.
Psykhe, Yeraltı Dünyası’na girmenin tek yolunun ölmek olduğuna inanıyordu. Tam kendini yüksek bir kuleden aşağı atmak üzereyken kule canlandı ve onunla konuştu. Psykhe’ye Taenarum’da Yeraltı Dünyası’na bir giriş olduğunu söyledi ve Psykhe’nin hazırlanabilmesi için onu Yeraltı Dünyası’ndaki tehlikeler konusunda uyardı.
Artık hazırdı ve başarılı olmaya kararlıydı. Psykhe Yeraltı Dünyası’na girdi. Birçok ölü ruh, yardım için ona geldi; ama Psykhe onların çağrılarına direndi ve yoluna devam etti. Bu tuzaklar Psykhe’yi görevinden uzaklaştırabilir ve Yeraltı Dünyası’nda sonsuza dek kaybolabilirdi. Nehri geçebilmesi için kayıkçıya ödeme yaptı. Sonra şaraba batırılmış iki kek hazırladı; Kerberos‘a bir tane yedirdi, böylece Kapıları güvenle geçebilecekti. Daha sonra, kendisine iksiri vermeyi kabul eden Persephone’yi buldu. Geri dönerken, Psykhe üç başlı köpeğe ikinci keki yedirdi ve kayıkçıya ücretini ödedi.
Canlılar dünyasına geri döndüğünde, Psykhe kendini kaybetti ve kutuyu açtı. Ancak, güzellik iksiri yerine Psykhe’ye sonsuz bir uyku büyüsü yapıldı. Sonunda sevgilisi Eros, Psykhe’yi buldu ve büyüsüyle onu uyandırdı. Psykhe daha sonra Olimpos‘a götürüldü ve burada zorluklara katlandığı için ölümsüzlükle ödüllendirildi.
4. Odysseus
Odysseus, eve dönüş yolunu ararken tanrıça Kirke’ye konuk oldu. Onun adasında bir süre kalıp tanrıça ile aşk yaşadıktan sonra, adamlarının ısrarı üzerine eve dönüş yoluna devam etmeye karar verdi. Kirke, Odysseus’u geleceğini öğrenmek için Hades’e gitmeye ve kör bilici Teireias’ı bulması konusunda ikna etti. Odysseus, Kirke’nin talimatları ile Hades’e varmayı başardı. Tıpkı tanrıçanın tarif ettiği gibi, bir adak töreni gerçekleştirerek, Hades’teki ruhların dışarı çıkmasını sağladı. Adağın kanından içen ruhlar, Odysseus ile konuştu. Odysseus ilk Teiresias’ın kanı içmesine izin verdi ve geleceğini ondan öğrendi. Sonra gelen diğer ruhların teker teker içmesine izin verdi ve onların hikayelerini dinledi. Bu ruhların arasında nice kahramanlar ve kahraman eşleri vardı.
5. Orpheus
Yeraltı Dünyası’na yapılan yolculuklar üzücü olabilirdi. Çoğu zaman, kahramanlar içeri girdiklerinden daha büyük bir üzüntüyle ayrılırlardı. Orpheus da onlardan biriydi. Yunan Yeraltı Dünyası’na yaptığı yolculuğu aşkı tetiklemişti. Düğün gününde karısı Eurydike zehirli bir yılan tarafından ısırılmış ve ölmüştü.
Umutsuzluğa sürüklenen Orpheus, müzik aletini aldı ve ölüler diyarına gitti. Orpheus lir çalmakta ustaydı ve ona eşlik eden büyüleyici bir sesi vardı. Yeraltı Dünyası’nın derinliklerine doğru inerken içtenlikle kederli bir melodi çalıyordu. Müziği ile etkileyerek, bütün zorlukları atlattı.
Hades ve Persephone‘nin ayaklarına kapanarak sevdiğinin geri dönmesi için yalvardı.
Kral ve Kraliçe, özellikle de Orpheus’un müziğinden çok etkilendiler ve Orpheus’un Eurydike’yi Yeraltı Dünyası’ndan çıkana kadar arkasına bakmaması şartıyla evine götürmesine izin verdiler. Orpheus çok sevindi! Tırmanışına geçti ama Eurydike’in güvenliği için giderek daha fazla kaygılanmaya başladı. Son anda Orpheus arkasına baktı ama iş işten geçmişti. Eurydike’in ruhu Yeraltı Dünyası’nda sonsuza dek kayboldu.