Yunan Mitolojisinde Tufan Mitleri, tıpkı semavi dinlerdeki gibi insanların günahlarına öfkelenen tanrıların, insan soyunu yok etmesini konu alır. En ünlü tufan öyküsü, Deukalion Miti olarak bilinir. Öte yandan, lokal bir alanda etkili olmuş başka tufan mitleri de mevcuttur.
Mitler insan kültürünün önemli bir parçasıdır ve inançlarımız, değerlerimiz ve dünya anlayışımız hakkında fikir verir. Kültürler arasındaki mitlerde bulunan en yaygın temalardan biri büyük bir tufan hikayesidir. Tufan mitleri, antik Yakın Doğu ve Akdeniz’den Amerika, Asya ve Afrika’ya kadar dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda kültürün folklor ve mitolojisinde bulunur. Bu hikayelerin ayrıntıları büyük ölçüde farklılık gösterir. Lakin, genellikle selin ilahi veya doğaüstü bir nedeni, küçük bir grup insan veya hayvanın bir tekne veya sal üzerinde hayatta kalması ve sular çekildikten sonra yeni bir dünya veya medeniyetin ortaya çıkması gibi bazı ortak unsurları paylaşırlar. Bu mitler binlerce yıldır insanları büyülemiştir. Bugüne kadar yaratıcı edebiyat, sanat ve film eserlerine ilham vermeye devam etmiştir.
Deukalion Tufanı
Deukalion, titan Prometheus’un oğludur. Prometheus, ilk insanı yaratıp, onlara ateşi verdiği için Zeus tarafından cezalandırılmıştır. Zeus, Hephaistos’a, Pandora isminde bir kadın yaratmasını emreder. Pandora’yı, Prometheus’un kardeşi Epimetheus ile evlendirirler. Onların birlikteliğinden Pyrrha doğar.
Deukalion ve Pyrrha evlenirler. Ancak Zeus bir tufan planlamaktadır. Bunu bilen Prometheus, Deukalion’a bir sandık inşa etmesini ve içine girmelerini öğütler. Babasının talimatlarını yerine getiren Deukalion, karısı ile birlikte sandığın içine girer. Tufan meydana geldiğinde,Isthmos ve Peloponez dışında bütün Yunanistan yok olur. Dokuz gün dokuz gece sürüklenen Deukalion ve Pyrrha, Parnassos Dağı’na sürüklenirler. Sonunda, yağmur dinince karaya çıkarlar.
Bibliotheka’ya göre Zeus’a adak adayıp ne yapmaları gerektiğini öğrenirler. Metamorfozlara göre dünyada sadece iki kişinin kaldığını gören tanrılar üzülür ve tufanı durdururlar. Deukalion ve Pyrrha, tanrıça Themis’e adak sunarlar ve nasıl dünyada insan soyunu çoğaltacaklarını sorarlar. Themis “arkalarından Büyük Ana’nın kemiklerini atmalarını” söyler. Deukalion, Büyük Ana’nın toprak kemiklerinin ise taş olduğunu anlar. Böylece Deukalion’un omzu üzerinden attığı taşlar erkeklere, Pyrrha’nın attıkları ise kadına dönüşür.
Deukalion ve Pyrrha’nın soyundan, Yunanistan’ın ana kavimleri meydana gelir.
Baukis ve Philemone
Bu öyküden özellikle Ovidius, ünlü Metamorfozlar hikayesinde bahseder. Zeus insanları sınamak için Hermes ile birlikte yeryüzüne iner ve ihtiyar kılığına girerler. Ancak ziyaret ettikleri köyde, her kapı tarafından geri çevrilirler. Onları sadece yaşlı ve fakir Baukis ile Philemone, canı gönülden ağırlar. Neye sahiplerse misafirleri ile paylaşırlar. Bunun üzerine Zeus, onların hemen dağa çıkmalarını öğütler. Hemen ardından tufan göndererek, bütün köyü yok eder. Sonra Baukis ve Philemone’nin evini bir tapınağa dönüştürüp, ne dilerler ise yerine getireceğine söz verir. Tufandan kurtulan Baukis ve Philemone, tapınakta rahip olmak ve aynı anda ölmek isterler. Zeus, dileklerini yerine getirir. Çift uzun süre birlikte yaşar ve ölüm zamanları geldiğinde, birlikte ıhlamur ağacına dönüşürler.
Dardanos Tufanı
Oldukça az kaynak Dardanos Tufanından bahseder. Bu yüzden az bilinen bir mittir.
Zeus ve Ülker Yıldızı Elektra’nın Dardanos ve Iaison adında iki oğlu vardır. Bu iki kardeş Arkadya’nın kralıdır. Tufan meydana geldiğinde, Dardanos ve Iaison, bir sal inşa ederek tufandan kaçmayı başarırlar ve Samotraki Adası’na ulaşırlar. Fakat Dardanos, bu adayı verimsiz bulur ve karşı kıyıya, yani Çanakkale’ye yelken açar. Böylece Troya soyunu başlatır.
Neden Tufan Mitleri Yaygındır?
Seller yaygın bir doğal afettir. Çünkü şiddetli yağış, kar erimesi, fırtına dalgası, baraj veya set arızaları veya tsunami gibi çeşitli doğal faktörlerden kaynaklanabilir. Ayrıca, seller hem gelişmiş hem de gelişmemiş bölgelerde meydana gelebilir. Etkileri ise geniş çaplı ve yıkıcı olabilir. Eski zamanlarda birçok insan yerleşimi ulaşım, sulama ve diğer amaçlar için nehirlerin ve diğer su kütlelerinin yakınında bulunuyordu. Bu durum, onları sellere karşı özellikle savunmasız hale getiriyordu.
Seller, antik çağlar da dahil olmak üzere insanlık tarihi boyunca yaygın bir doğal afet olmuştur. Aslında, seller birçok eski kültürde genellikle ilahi bir ceza biçimi olarak görülmüş ve büyük sel hikayeleri çeşitli toplumların mitolojilerinde ve dini metinlerinde yer almıştır.
Yunan Mitolojisindeki Tufan hikayelerini – büyük çaplı ve küçük çaplı olanları – yukarıda ele aldık. Bu tarz mitlere rastlamak doğal afetlerin sıklığını düşündüğümüzde şaşırtıcı değildir. Doğal afetlerin tanrıların gazabı olduğuna inanıldığı için de bu mitleri türetilmesi olağandır.
Gılgamış Destanı ve Deukalion Tufanı
Deukalion‘un tufan hikayesi Gılgamış Destanı‘ndan birkaç yüzyıl öncesine dayanmasına rağmen, çeşitli faktörler nedeniyle Gılgamış hikayesi kadar iyi bilinmemekte veya popüler değildir.
Bunun nedenlerinden biri, Gılgamış hikayesinin antik Mezopotamya şehirlerinin kalıntılarında keşfedilen bir dizi kil tablet üzerinde korunmuş olması ve bu sayede dünyanın bilinen en eski edebiyat eserlerinden biri haline gelmesidir. Çivi yazısıyla yazılmış olan bu tabletler, yıllar boyunca akademisyenler tarafından kapsamlı bir şekilde incelenmiş ve çevrilmiştir. Bu da hikayenin popülerleşmesine yardımcı olmuştur.
Gılgamış’ın hikayesinin daha iyi bilinmesinin bir başka nedeni de fanilik, arkadaşlık ve bilgi arayışı gibi bir dizi tema ve fikri ele alan daha karmaşık ve incelikli bir hikaye olmasıdır. Gılgamış’ın karakteri de, öncelikle tufandan kurtulmadaki rolüyle hatırlanan Deukalion’a göre daha gelişmiş ve çok boyutludur.
Ayrıca, Deukalion’un tufan hikayesi daha kapsamlı bir mitolojinin parçasıyken, Gılgamış’ın hikayesi epik bir masal olarak kendi başına öne çıkmaktadır. Bu durum, içinde yer aldığı daha geniş mitolojinin derinlemesine anlaşılmasını gerektirmediğinden, insanların Gılgamış hikayesini hatırlamasını ve takdir etmesini kolaylaştırabilir.
Genel olarak, Deukalion’un tufan hikayesi Yunan mitolojisinde önemli bir mit olsa da, çeşitli tarihsel, edebi ve kültürel faktörler nedeniyle Gılgamış’ın hikayesi kadar yaygın olarak bilinmez.
Akademisyenlere göre Gılgamış Destanı muhtemelen MÖ 2150-1400 yılları arasında, Mezopotamya’nın erken hanedanlık döneminde yazılmıştır. Hikaye daha sonra sözlü olarak aktarılmış ve sonunda Eski Babil döneminde (M.Ö. 2000-1600) kil tabletlere yazılmıştır.
Öte yandan, Deukalion’un tufan efsanesinin antik Yunanistan’da ortaya çıktığı düşünülmektedir. Genellikle M.Ö. 8. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Ancak bazı akademisyenler bu mitin Yakın Doğu’daki daha eski tufan hikâyelerinden etkilenmiş olabileceğine inanmaktadır.
Bu tarihlere dayanarak, Gılgamış Destanı’nın Deukalion’un tufan efsanesinden çok daha eski olduğu açıktır. Bununla birlikte, iki hikayenin farklı kültürel geleneklerden geldiğini ve birbirinden bağımsız olarak gelişmiş olabileceğini unutmamak önemlidir. Ayrıca, her iki hikaye de yüzyıllar boyunca revizyona ve yeniden yorumlanmaya maruz kalmış, bu da kökenlerini ve tarihsel bağlamlarını daha karmaşık ve tartışmalı hale getirmiştir.