Telefos – Bergama Zeus Sunağı

Mitolojik Hikayeler Telefos Bergama Zeus Sunağı
Spread the love

Telefos, Yunan mitolojisinde, Herakles ve Auge’nin oğlu olarak bilinir ve Mysia’nın kralıdır. Truva Savaşı’na giden Akhalar tarafından yanlışlıkla saldırıya uğrayan şehri savunurken Akhilleus tarafından yaralanır, ancak daha sonra bu yaranın Akhilleus tarafından iyileştirildiğine dair bir kehanet ile önemli bir simge olur. Telefos, ayrıca efsanevi kahramanlar ve liderlerin çeşitli maceralarında ve mitlerinde kritik bir rol oynar, özellikle Truva Savaşı’nın öncesinde ve sırasında birçok önemli etkileşimde bulunur.

Bergama deyince hepimizin aklına Bergama Sunağı ve Berlin’deki Pergamon Müzesi gelir. Hemen düşünürüz, koca koca taşları nasıl taşımışlardır diye. Sonra da kızarız, böyle önemli tarihi eserleri nasıl kaçırır götürürler diye. Kimisi daha ileri gider birkaç küfür sallar ortaya.

Ama sorarım size, kaçınız Telefos’u tanıyorsunuz? Bergamalıların atası Telefos’u? Bergama Sunağındaki frizlerin sahne sahne hayatını anlattığı Telefos’u? Azra Erhat der ki, bu hikayeler ve eserler ancak biz öğrendikçe bizim olurlar. Çok da haklıdır bence. Anadolu’da yaşamış her uygarlık iç içe geçmiş, birbirlerine kültürden tutun da genlerini bile aktarmışlardır. Telefos, alelade bir Anadolu kahramanı değil, bizim de kahramanımızdır. Onu tanıdığımız gün belki de Bergama Sunağının hangi ülke sınırlarında olduğu önemini yitirip de bizim mirasımız olacaktır.

Telefos Heykelleri
Telefos Heykelleri

Telefos’un uzun hikayesi, birçok antik yazar tarafından ele alındığı gibi, heykelcilik ve çanak çömlekte de sık sık karşımıza çıkmaktadır. Bergamalılar, ünlü sunaklarını yaparken, soylarını dayandırdıkları Telefos’un uzun hikayesini, sunağın frizlerine kazıyarak ölümsüzleştirmişlerdir. Hikaye, çeşitli yazarlar tarafından ele alındığında farklı nüanslara sahip olsa da, tema genellikle aynıdır.

Yunanistan anakarasında Tegea isimli bir ülkenin kralı Aleus, kahinden, eğer kızının bir oğlu olursa dayılarını katledeceği kehanetini alır. Korkuya kapılan kral, kızını Athena Tapınağına rahibe olarak verir. Bir süre sonra, kente uğrayan Herakles, şenlikler esnasında Auge’yi fark eder. Kısa süre de kıza aşık olur. Bazı kaynaklara göre kıza tecavüz eder, bazı kaynaklara göre Athena Tapınağında beraber olurlar. Böylece Auge hamile kalır ve Athena Tapınağı’nda gizlice Telefos’u doğurur. Ne var ki olan biten kısa sürede açığa çıkar. Oğullarının öleceğinden korkan kral Aleus, kızını ve torununu öldürmeyi tercih eder. Bazı kaynaklar, kralın kızını ve torununu ahşap bir tabuta koyarak denize attığını anlatır. Bazı kaynaklar ise, onları bir denizciye öldürmesi için verdiğini belirtir. Ancak denizcinin emre itaat etmeyip kadını ve yeni doğmuş bebeğini sattığını anlatırlar.

İkinci hikayede, genellikle Auge bir dağda doğum yapar ve bebeğini dağda terk eder. Bir geyik, yeni doğmuş bebeği bulur ve emzirir. Her durumda, Auge ve Telefos, Misya kralı Teuthras’a katılırlar. Auge, kral ile evlenir ve Teuthras, Telefos’u evlat edinir. Yazarlar, Telefos’un gerçekten de dayılarını öldürdüğünden bahseder, ama bunu nasıl yaptığını hiçbiri anlatmaz. Bildiğimiz tek şey, Telefos dayılarını öldürdükten sonra, hiç konuşmadan Yunanistan anakarasıdan Misya’ya seyahat etmiştir.

Teuthras öldüğünde, Telefos Misya tahtına geçer.

Ancak, ünlü Helen çoktan kaçırılmıştır ve Yunanlılar, Truva’ya dev bir orduyla yelken açmışlardır. Ne var ki, Yunanlılar, Truva’yı Telefos’un ülkesi sanarlar ve Telefos’a saldırırlar. Telefos, kahramanca Yunan ordusunu püskürtür. Ne zamandır kendisine yeterince tapınmadığı için Telefos’a kin güden Dionysos, bir asma dalını Telefos’un yoluna çıkarır ve Telefos tökezleyerek yere düşer. O esnada, ünlü Akhilleus arkasındadır ve Telefos’un uyluğuna bir mızrak saplayarak onu yaralar. Bergamalılar, Yunan Ordusunu def etmeyi başarmışlardır ama kralları Telefos ağır bir şekilde yaralanmıştır.

Derler ki Telefos, amazon Hiera ile evlidir ve karısı da kadınlardan oluşan ordusu ile bu savaşa katılmıştır. Bergama Sunağının frizlerinden biri Hiera ve kadınlardan oluşan orduyu anlatır.

Savaş sonrası, Telefos’un yarası iyileşmez ve ona korkunç acılar getirir. O zamanlar herkesin yaptığı gibi bir kahine danışır. Telefos’un yarasını iyileştirebilecek tek şey yarayı açanın kendisidir. Telefos, bir dilenci kılığına girer ve Yunanistan’a Akhilleus’u bulmak üzere uzun bir seyahate çıkar. Yunan ordusunun komutanı Agamemnon’un sarayına vardığında, Agamemnon’un yeni doğmuş oğlu Orestes’i kaçırır ve öldürmek ile tehdit eder. 

Bir kargaşadır kopar. Telefos yeni doğmuş bebeği kaçırarak, tehlikeli bir oyun oynamaktadır. Sonunda, Telefos’un bir barbar değil de, Herakles’in oğlu yani bir Yunanlı olduğu açığa çıkar. Telefos, soyu dolayısıyla Yunanlıdır ama ruhu Misya’ya yani Anadolu’ya aittir. Bu yüzden bebeği, babasına teslim eder. Korkunç ağrılar çeken Telefos, Truva’ya ve Anadolu’ya bir zarar gelmesini istememektedir. Çektiği ızdıraba dayanamayan Telefos, anlaşmayı kabul eder: Yunanlıların onu iyileştirmesi karşılığında Telefos da Truva’ya kadar onlara rehberlik edecektir. Akhilleus’un mızrağının ucundaki pas, Telefos’un şifası olur. Böylece Telefos, alır Yunan ordusunu arkasına ve Truva’ya götürür onları. Kendisi de üzgün ve buruk bir halde memleketi Misya’ya döner. Söz verdiği üzere, bu savaşta ne Truva’ya yardım edecek ne de Yunanlılara yardım edecektir. 

Akhilleus, Telefos'u iyileştirirken
Akhilleus, Telefos’u iyileştirirken

Telefos’u oğlu Euryplus, babası ölünce yerine geçer ve hala devam etmekte olan Truva Savaşı’na Truvalılara yardım etmek için katılır. Ne var ki aynı şekilde, Akhilleus da ölmüş, Akhilleus’un oğlu Neoptolemos, babasının yerine Yunan saflarında yerini almıştır. Mitolojinin ironisi bu ya, Telefos’un oğlu Euryplus, Akhilleus’un oğlu Neoptolemos tarafından, babasını yaralayan ve iyileştiren mızrak ile öldürülür. Ancak kısa ömründe, Bergama Kentini kurmak için fırsat bulmuştur bile.

Anadolu, Yunan kavimlerince işgal edildikten sonra kurulan kentler, kendi soylarını Yunanlılara dayandırmak için çeşitli çabalara girmişler ve kendilerine bazen yeni kahramanlar yaratıp bazen de var olan kahramanlarının hikayelerini asimile etmişlerdir. Telefos da muhtelemen onlardan biridir. Hemen birçok mitolojik hikayede yakalanabilecek motifler onun hikayesinde de mevcut. Dedesi tarafından istenmeyerek tabuta konularak denize atılmış, veyahut annesi tarafından bir dağda terk edilince yabanıl bir geyik tarafından emzirilmiştir. Hakkında söylenen tüm kehanetleri yerine getirmiş, dayılarını katletmiştir. Anadolu kültürüne uygun bir şekilde Amazon-vari karısı ile omuz omuza Yunanlılara karşı savaşmıştır. Bağların yeşerdiği Misya’nın yerel tanrısını gücendirdiği için, Akhilleus tarafından yaralanmıştır. Soyunun Yunanistan’a dayandığı ortaya çıktığında, tamamen Yunanlılara destek olmayı reddetmiştir. Onlarla göğüs göğüse Truvalılara karşı savaşmak, kendi öz vatanına ihanet etmektir. Telefos, bu yüzden Yunanistan’ın değil, Bergamalıların atası olarak kabul edilmiştir. Adına destanlar yazılan bu kahramanın hikayesi de yine kendi kentinin duvarlarına kazınmış, binlerce yıl sonra bugüne, yani bizlere ulaşmıştır.

Telefos, kısacası bizimdir. Ve onu tanıdıkça, daha çok “Bizim Telefos” olacaktır.

Önerilen makaleler