Tahtakuşlar Köyü

Mitolojik Hikayeler Tahtakuşlar
Share the article 👇

Tahtakuşlar Köyü, Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı, zeytin ağaçları ve mitolojik efsaneleriyle ünlü, tarihi ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken bir Ege köyüdür. Köy, özellikle Kazdağları’nın eteklerinde yer alan konumuyla huzurlu bir kaçış noktası sunarken, aynı zamanda zengin flora ve faunası ile doğaseverler için cazibe merkezidir. Yöresel mimariye sahip taş evleri, el işi dokumaları ve geleneksel yaşam tarzını koruyan sakinleriyle ziyaretçilerine samimi bir köy deneyimi yaşatır.

ULAŞIM

Kazdağlarının eteklerinde bulunan Tahtakuşlar köyüne İzmir-Çanakkale yolundan 3–4 km içeride yaklaşık 10 dakikalık araba mesafesindedir. Yolları eski ve dar olduğu için dikkatli kullanmanızı tavsiye ederim. Bu köyden Çamlıbel Köyüne bağlantı vardır.

TARİHÇE

Tahtacılar, Alevi inançlı Türkmen topluluğudur. Şamanizm, temel olarak sihir ve büyüye dayanan eski bir Türk inancı, herhangi bir kurucusu ya da kutsal kitabı yok. Kökenleri 3bin yıl öncesine kadar uzanıyor. Türklerin İslamiyet öncesi inandıkları bir inançtır. Tahtacıların geleneklerinin şaman dinine dayandığı düşünülmektedir.

Tahtacı köylülerinin 800 yıldır yaşattıkları geleneklerinin kökeninde Şamanizm inancı olduğu sanılıyor. Tahtacı Türkmenleriyle ilgili araştırmalar yapan Yazar Mustafa Selim Kudar, geleneğin Şamanlardan kaldığını söyledi. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Kudar, geleneğin kutup yıldızının hareketlerine göre yapıldığına dikkat çekerek, şöyle dedi:

“Şamanizm’e göre yapılan kurban ayin töreni. Kurban adak töreninde Mayıs ayında toprak anaya, Ağustos ayında ana tanrıya kurban kesilir. 12. asırda geçen bir efsane ama bana göre daha eski de olabilir. Sarıkız (kurban kesilen yer) tapma yeri değil tapınma yeri. Şamanların ana tanrıya kurban kesme yerleri olarak biliniyor. Kutup yıldızına dünyanın en yakın olduğu tarih Ağustos ayı. Ağustos ayının 15 ile 25’i arası orada Sarıkız törenleri yapılır. Ayın evrimi yani dolunay olma zamanı 14–24 Ağustos arası. Bu tarihlerde köylüler çıkar buraya. 10 gün içinde kutup yıldızının en yakın olduğu tarihlerde kurbanlarımızı sunma tarihidir. Anlamı enerjinin çıkış noktasıyla gitsin tanrıya ulaşsın diyedir. Ana teması budur” dedi.Kudar, Alevi Türkmenlere son yıllarda Yörüklerin de katıldığını ifade ederek, “10 yıldır Yörük Türkmenler de özlerine dönme için oraya gidiyorlar. Sarıkız sadece Alevilere has değil Yörük kızı olduğu da söyleniyor. 10 yıl öncesine kadar sadece Türkmenler yaşatıyordu ama Yörükler de baktılar ‘güzel bir iş, özümüze dönelim, sahiplenelim’ duygusuyla onlar da başladı. Şimdi onlar da bir hafta on gün kalıyorlar. Oraya çıkıyorlar, dinleniyorlar, hazıklıklarda oluyor, birbirleriyle kaynaşıyorlar eski yaşantılarını yaşatıyorlar. Çadırlarda kendi geleneklerini yaşatıyorlar, birlik beraberlik aşılanıyor. Günümüzde herkes çalışıyor orası bir nevi buluşma yeri oluyor. Ay tanrısına, ana tanrı dediğimiz tanrıya kurban kesiyoruz”

Kudar, geleneğin geçmişinin 800 yıldan eski olduğunu savunarak, “Dağda mezarlığımız vardı bir taş getirdik, 850 yıllıktı. O tarihlerde burada Türk olmaması gerekir. Ormanda üç mezarlığımız var en azından 2–3 bin yılın üzerinde, kazayağı dediğimiz damgamız var. Arkeologlar 850 yıl dediler” şeklinde konuştu.

TAHTAKUŞLAR ALİBEY KUDAR ETNOGRAFYA MÜZESİ

Eski öğretmen Alibey Kudar burada etnografya müzesi kurmuştur. Girişi öğrenci 2TL, Yetişkin 4TL’dir. Köyün girişinde binası bulunmaktadır.

Müzede Türkmen kültürü, şaman inancı, dondurulmuş hayvanlar, kütüphane, çeşitli yöresel eşyalar sergilenmektedir.

Müzedeki en ilgi çekici konuğu ise, 360 kilogram ağırlığı ve 197 santimetrelik boyutuyla dünyanın en büyük deniz kaplumbağasıdır. Genellikle tropikal bölgelerde yaşayan bu kaplumbağa, Güney Amerika sahillerinden yolunu şaşırıp Ege sahillerine gelerek 16.10.1997’de balıkçı ağlarına takılarak ölmüştür. Burhaniye sahillerinde bulunarak, 17.10.1998 tarihinde müzeye devredilmiştir. Tamamen etobur olan kablumağa, deniz anası, ahtapot, yengeç,balık vb. deniz canlılarıyla beslenir.

Dev Kaplumbağa
Dev Kaplumbağa

Şaman kültürüne ait çeşitli eşyalarda bu müzede satışa sunularak üzerine açıklamalar yazılmıştır. Benim en çok ilgimi çekenlerden biri yabani ot tohumundan yapılmış kolyedir. Geleneklere göre anne bu kolyeyi takar ve çocuk bu kokuyu annesinin kokusuyla özdeştirir. Anne bir yere giderken kolyeyi çocuğa takar. Böylece çocuk kokuya alıştığından annesi yanında olduğunu düşünür ve ağlamaz.

Yine müzde yörede takılan kolyeler ve anlamlarını açıklayan yazılar mevcuttur. Örneğin karanfil kolye evlenmek isteyenler ve yeni gelinler tarafından kullanılırken, yabani hurma çekirdekli kolye kız çocuğu doğduğunda eve bereket getirdiğini göstermek için takılırmış. Buradan da kadının bu toplumda önemli bir yere sahip olduğunu görebiliriz.

Evi kötülüklerden korur, bolluk bereket verir
Evi kötülüklerden korur, bolluk bereket verir

Müzedeki bilgilendirmelerden hoşuma giden bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum, Örümcek Nine. Gece ağını örüp çalışan tek canlı örümcek gücünü aydan alığı için evlere şekilsel örümcek ağı yapılarak şaman evlerinde duvarlara asılır. Örümcek Nine masalları, çocuklara ve gelecek kuşaklara doğa sevgisi ve saygısı öğretilmek için anlatılırmış. Örneğin bir çocuk bitki toplarken köküne zarar verirse onu gören büyüğü “Örümcek nine seni görseydi kızardı doğaya öyle zarar verme.” diye uyarırmış. Araştırmalarıma göre Örümcek Nine aslında bir Kızılderili Tanrısı imiş.

Müze içerik açısından dolu dolu olsa da eleştirmeden geçemeyeceğim. Açıklamalarda anlam kaymaları, dil bilgisi hataları bulunmaktadır. Uzun süredir yenilenmemiş, yıpranmış, belki de müzede yer olmadığı için büyük kablumbağa sergi masası, arkadaki sergi raflarının önüne koyularak kapatılmış, sergi parçaları anlamlı bir şekilde sıralanamamış. Çok daha müthiş bir yer olabilecekken, atıl bir müze gibi görünmesi beni üzdü.

Tahtakuşlar Köyü Müze
Tahtakuşlar Köyü Müze

GENEL BİLGİLER

Köyün yukarısında bir adet Dostlar Çay Bahçesi bulunmaktadır. Müze ziyaretinden sonra buraya giderek dinlenebilirsiniz.

Tahtakuşların diğer bir önemi ise ünlü oyunca Tuncel Kurtiz bu köye gömülmeyi vasiyet etmiştir. Ancak köyün ihtiyar heyetinden izin çıkmadı. Alevi derneklerinin girişimi ile muhtar halktan izin çıkarsa defnedilebileceğini söyler. Lakin, Kurtiz’in ailesi bunun üzerine vazgeçtiklerini belirterek, Tuncel Kurtizi Tahtakuşların yanındaki köy olan Çamlıbel’e defnetmişlerdir. Haber için tıklayınız.

TÜRKMENLERİN TARİHİ

Tahtacıların etnik kökenine ve uzak geçmişine dair kesin bilgiler bulunmamakla birlikte M.S.460lı yıllarda yaşadıkları ve Ataları Oğuz boylarından Ağaçeriler olduğu sanılmaktadır.

Timur Türkistan ve Horasan’ı egemenliği altına alınca, yurtlarını terk etmek zorunda kalan Ağaçerilerin bir bölümü İran’a, çoğunluğu da Anadolu’ya yerleşti.

Moğolların Anadolu’yu işgal etmesi üzerine, ağaçeriler bu kez Suriye ve İran’a göç ettiler.

Bunların bir kısmının Timur’un ölümünden sonra Anadolu’ya döndüğü bilinmektedir. 16.yy dan sonra Osmanlı tapu tahrir defterlerinde “Cemaat-ı Tahtacıyan” ve daha sonra “Tahtacılar” olarak anıldıkları görülmektedir.

Tahtacılar Adana Bölgesinde Toroslara yerleşirler.

Fatih Sultan Mehmet gemi yapımı için en verimli ağaçların Kaz Dağlarında olduğunu fark edince Toroslardan Tahtacı Türkmenleri buraya getirir. Tahtacıların biçtiği keresteler deniz yoluyla İstanbul’a yollanır. Bu kerestelerle İstanbul fethedilir. Fatih Sultan Mehmet daha sonra bu bölgeye 3 tane gemi tersanesi yaptırınca kereste işine devam edilir.

Orta Asya Türklerinin dili, örf ve adetlerini bozulmadan sürdürebilen sayılı oymaklardandır.

Ağaç işçiliğinde kadın ve erkek beraber çalışır.

Cumhuriyet ilanından sonra baskılar azalınca ağaç işçiliğinden vazgeçerek ziraat,küçük esnaflık, meuriyet vb. işlere de başlamışlardır.

Edremitte Yörükler tarafından Tahtacılara Türkmen denilir ve Alevidirler. Edremit yöresinde 9 Tahtacı Köyü vardır: Tahtakuşlar, Kavlaklar, Antaşı, Kızılçukur, Doyran, Yassıcalı, Çamcı, Hacıaslanlar, Tahtacı.

Tahtakuşlar Köyü - Türkmen Kıyafetleri
Tahtakuşlar Köyü – Türkmen Kıyafetleri

ALİBEY KUDAR KİMDİR?

Fakir Baykurt Köşe Yazısından Alıntı

Alibey Kudar 1932 doğumlu. Edremit Akçay çevresinde. Ege Körfezi’nin mavi sularına bakan güzeller güzeli bayırda kurulu Tahtakuşlar Köyü’nün bir çocuğu.

Bu köy, her yıl ağustos ayı gelince kadın kız Kazdağı’nın başındaki Sarıkız’a çıkar, birlikte yemek yer, dua eder, semah döner, sonra kışlık kekiğini, adaçayını toplayarak döner. Renk renk giysiler içinde yüce gönüllü Türkmen anaları sunaları salınışlarıyla göz alır, insanda saygı uyandırır.

Alibey Kudar, köyünde ilkokulu bitirdikten sonra 1948’de Savaştepe Köy Enstitüsü’ne gitti. Ama o yıllarda enstitüler enstitülükten çıkmıştı. Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç iş başından uzaklaştırılmıştı. Gene de Sıtkı Akay, Zek Tunaboylu, Asım Kültür, Faik Ertan, Nevide ve Kemal Gökaydın gibi öğretmenlerin, yüzlerce çocuğun alın teriyle kurulan enstitüde temeller sağlammış ki, Alibey Kudar, ağabeylerinin, ablalarının izinden yürüyerek yetişmesini tamamlayıp 1953 yılında Ayvacık Bektaş Köyünde öğretmenlik görevine başladı. Orada bir süre çalışıp Süleymanköy’e geçti. Bozcaadaya’da gidip Halk Eğitim Müdürlüğü yaptı. Gene Süleymanköy’e döndü.1969/70 Havran-Halaçlar köyünde çalıştı. Havran Halk Eğitim Müdürlüğü yaptı.

Akçay ilkokuluna atandı. 1940’ların başında, İsmet İnönü cumhurbaşkanı iken, devletin başlattığı ilköğretim seferberliğinden cayıldığı için Alibey Kudar, tıpkı arkadaşları gibi şöyle doya doya çalışmadı. 1980’de emekli olup Tahtakuşlar’a döndü.

Hep topu 26 yıllık hizmet. Hevesleri karnında kaldı desen yeri. Artık düz bir komşu olarak köyünde çalışıyor. Aşağıda kıyılar sözüm ona gezimcilik adına beton yığınına dönüşürken o yukarıda Tahtakuşlar köyünün ve mezarlığının güzelleşmesine önayak oluyor. Bir kardeşi bakan, ya da başbakan değil ki, elini attığı yerden para gelsin, bir değil, beş müze yapsın. Başta eşiyle, oğlu Orhan’la, kızı Selver’le kolları sıvayıp çalışıyor. Bu yıl şu kadar, gelecek yıl şu kadar.

Temeli derin atıyor; belki ileride kat çıkar. Şimdilik Türkmen kültürünün neyi var, yoksa toplayıp sergileyebileceği bir salon; çağdaş resim sergievi, bir kitaplık; araştırma yapacaklar için konukevi.

Bunların hepsi yapılıp bitmedi henüz, ama bundan üç yıl önce müzeyi açtı.

İlk kez Türkiye’de bir köyde, özel etnografya müzesi açılıyor. Resim sergileri açılıyor. Yerel gazeteler ve başta Cumhuriyet gibi İstanbul gazeteleri bunu duyuruyor. Başka müzeler, sergievleri gelen gidenle kışları dolar taşar, Tahtakuşlar köyününki yazları dolup taşıyor. Giriş ücreti alıyor, almıyor. “Hele önce ayakları alışsın, müzemizin uzaklarda, yakınlarda dostları oluşsun!” diyor. Para oldukça yapıyı sürdürüyor, para bitti mi yapı paydos.

Ben oraya birkaç kez gittim Şair Başaran’la. Yazar Talip Apaydın’la başkaca eşin dostun çocuklarıyla sergilenen ana ata kalıtı öteberiyi inceledik. Talip Apaydın doğunca anası bir kilim dokumuş, getirip onu müzeye armağan etti. Alibey Kudar ne olsa emektar öğretmen, görücülerin karşısına geçip bilgi veriyor, sonra bahçedeki gür dallı çamın dibinde konuklarına karpuz kesiyor. Gazeteci Müşerref Hekimoğlu burayı pek seviyor.Yazılarında söz ediyor, destekliyor. Bu işler Avrupa’da, Amerika’da başka türlü olmuyor.

Alibey’in çocukları Orhan, Selver çevreden kekik toplayıp keselere koyarak satışa sunuyorlar.

Her şey henüz başlangıçtaki gibidir, ancak alkışlanacak kadar güzel bir başlangıç. Bu yüzden Alibey Kudar’ın girişimini desteklemek gerekir diye düşünüyorum.

Tahtakuşlar Köyü
Tahtakuşlar Köyü

KAYNAKÇA

(1) https://dergipark.org.tr/download/article-file/118049

(2) https://www.amerikaninsesi.com/a/kaz-daglarinda-800-yildir-suren-gelenek/3993320.html

Önerilen makaleler