Orfizm kültü, antik Yunanistan kökenli ve efsanevi şair Orfeus’un uygulamalarını ve düşüncelerini benimsemiş bir gizem tarikatıydı. Eleusis Gizemlerine benzer şekilde, yalnızca tarikata katılanlar grubun uygulamalarının ve inançlarının tüm gerçeğini öğrendi.
Hem günümüzde hem de antik geçmişte akademisyenler, tarikatın içinde gerçekten neler yaşandığına dair sadece spekülasyon yapabildiler. Ancak son yüzyılda arkeologlar ve tarihçiler Orfik tabletler ve Derveni Papirüsü gibi bilgi parçacıklarına ulaşmıştır. Her ikisi de grubun eşsiz mitolojisine ve uygulamalarına ışık tutmuştur.
Orfizm Kültünün Efsanevi Kurucusu Orfeus Kimdi?
Orfik kült, her şeyden önce kurucusu Orfeus’un kim olduğu gibi birçok soruyu gündeme getirmektedir. Efsaneye göre Orfeus, müzik yetenekleriyle tüm canlıları, hatta taşı bile etkileyebilen Trakyalı ünlü bir şair, müzisyen ve kâhindi. Birçok efsane ve mit kahramanı gibi, Orfeus’un kökeni de anlatılanlara göre biraz farklılık göstermektedir. Ancak hepsi onun Trakya kökenli olduğu ve Olimpos Dağı yakınlarında, muhtemelen antik Pimpleia kasabasında doğduğu konusunda hemfikirdir. Orfeus’un annesi ilham perisi Kalliope, babası ise şair Pindaros da dahil olmak üzere birçok kişi tarafından mitolojik Trakya kralı Oiagros ya da tanrı Apollon olarak gösterilir. Pindaros, onu, şarkıların babası olarak adlandırmış ve antik yazarlar onu gelmiş geçmiş en yüce müzisyen ve şair olarak kabul etmişlerdir.
Orfeus ve Argonotlar Seferi
Jason ve Argonotlara, Kolkhis’in uzak topraklarından altın postu geri almak için çıktıkları yolculuğa, Orfeus da eşlik etmişti. O bir müzisyendi, savaşçı değil. Yine de, o olmasaydı, Argonotlar tehlikeli yolculuklarında asla başarıya ulaşamazlardı. Argonotlar, güzel ve büyüleyici şarkılarıyla denizcileri kendi sonlarına sürükleyen Sirenum Scopuli Sirenleri’yle karşılaştılar. Bunlar Odysseus’un Odysseia destanında alt ettiği Sirenler’in aynısıydı.
Sirenler çekici şarkılarına başladıklarında, Orfeus öne çıktı, lirini aldı. Sirenlerden daha yüksek sesle ve daha güzel bir şarkı söylemeye başladı. Orfeus’un şarkısı sirenleri bastırmış, Argonotları güç ya da kurnazlıkla değil, müzikle kurtarmıştır. Antik şair Phanocles’e göre Orfeus, Kuzey rüzgârının Tanrısı Boreas’ın oğlu Kalais adında genç bir Argonot’un sevgilisi olmuştur.
Orfeus ve Eurydice Hikayesi: Yeraltı Dünyası’nı Ziyaret
Orfeus hakkındaki tartışmasız en ünlü efsane, ölmüş karısı Eurydice’yi geri almak için Yeraltı Dünyası’na inişidir. Orfeus ve Eurydice ilk görüşte aşık olmuştu. Kısa bir süre mutlu bir şekilde birlikte yaşamışlardır. Ancak evlilik tanrısı Hymen birlikteliklerini kutsamaya geldiğinde, mutluluklarının uzun sürmeyeceğini haber vermiştir. Eurydice kehanetten kısa bir süre sonra bazı perilerle birlikte yakındaki bir ormana gider. Hikâyenin bir versiyonunda, Eurydice’e şehvet duyan ve onu kovalamaya başlayan çoban Aristaios ile karşılaşır. Bir başka versiyonda ise Eurydice ve periler birlikte dans etmeye başlarlar. Hangi versiyon olursa olsun, bir dikkat dağınıklığı esnasında Eurydice’in bir yılan tarafından ısırılmasına ve anında ölmesine neden olur.
Orfeus aşkının öldüğünü duyduğunda, öyle dokunaklı bir matem şarkısı söyledi ki, hem gökler hem de yeryüzü onun kaybını öğrendi. Orfeus aşkını bulmak için Yeraltı Dünyası’na gitmeye karar verdi. Yolculuğu boyunca, üç başlı köpek Kerberos da dahil olmak üzere tüm engellerden kurtulmak için doğaüstü müziğini kullandı. Orfeus çok geçmeden Yeraltı Dünyası’nın efendileri Hades ve Persephone ile karşılaştı. Onlara, ölüm tanrısı Hades’i bile gözyaşlarına boğan yürek parçalayıcı bir şarkı çaldı. Hades, Orfeus ve Eurydice’in yaşayanlar diyarına dönmelerine izin vermeyi kabul etti. Ama bir şartla! Eurydice, Orfeus’un peşinden gidecekti. Orfeus’un, varacakları yere ulaşana kadar hiçbir şekilde ona dönüp bakmasına izin verilmeyecekti.
Orfeus teklifi kabul etti ve ölülerin efendilerine nezaketleri için teşekkür etti. Ancak bir süre sonra arkasında sevgilisinin ayak seslerini duyamayınca, tanrılar tarafından kandırıldığını düşünmeye başladı. Çıkışa birkaç adım kala inancını yitirdi ve Eurydice’in arkasında olup olmadığını görmek için döndü. Eurydice oradaydı. Orfeus, Hades’in tek şartını yerine getiremediği için onun Yeraltı Dünyası’na geri çekilişini izledi. Suçluluk ve keder içinde yaşayanlar diyarına geri dönmek zorunda kaldı.
Orfeus’un Ölümü
Orfeus hakkındaki son efsane onun ölümüyle ilgilidir. Her biri aynı şekilde biten farklı versiyonları vardır. Orfeus, Tanrı Dionysos‘a tapan ve onu parçalara ayıran Maenadların elinde can verir. Maenadlar onu, tekliflerini reddettikten sonra öldürürler. Bunun nedeni ya karısı Eurydice’yi kurtarmak için yaptığı başarısız girişimden sonra aşka tövbe etmiş olması ya da sadece erkeklerle birlikte olmak için tüm kadınları reddetmiş olmasıdır.
Oyun yazarı Aiskhylos, Dionysos’un Maenadları onu öldürmeleri için gönderdiğini çünkü Apollon dışındaki tanrılara tapınmayı küçümsediğini iddia eder. Tüm versiyonlar, Maenadların Orfeus’un sağlam kalan ve hala şarkı söyleyen kafasını koparmasıyla sona erer. Kafası sonunda Lesbos Adası’na ulaşmış ve Zeus’un gücüyle kehanet yetenekleri kazanmıştır. Lesboslular onun için Antissa yakınlarında bir tapınak inşa etmişlerdir; hacılar burada kâhinlere kehanetler sormak için seyahat ederlerdi.
Orfeus’un Homeros‘tan ve İlyada ile Odysseia‘da anlatılan olaylardan birkaç kuşak önce yaşadığı konusunda görüş birliği olmasına rağmen, Homeros ya da Hesiodos ondan hiç bahsetmez. Strabon, Pindaros ve Apollodoros gibi antik yazarlar onun var olduğunu iddia ederler. Ancak, Homeros’un ondan hiç bahsetmemesi Aristoteles gibi düşünürlerin onun varlığını tamamen inkâr etmesine yol açmıştır.
Orfik Teogoni’nin temelini oluşturan Orfik İlahiler ona atfedilir. Ancak efsanevi Orfeus’un var olma ihtimalinin düşüklüğü, ilahilerin ona ait olup olmadığının sorgulanmasına yol açmaktadır. Efsanevi Orfeus hiç var olmamış olsa da, efsanesi muhtemelen diğer yazarlara Orfik kültünü yaratmaları için ilham vermiştir. Onun müzik yeteneği, Yeraltı Dünyası’na inişi ve Dionysos’un takipçilerinin ellerinde ölümü, gelecekteki kültün kendine özgü inanç ve uygulamalarını güçlü bir şekilde etkilemiştir.
Orfizm ve Orfik Kült
Orfik yaratılış miti Hesiodos’un Teogoni’sine çok benzer çünkü yaratılışı tanrıların bir soyağacı olarak sunar. Her iki yaratılış miti de güçlü benzerlikler paylaşır. Ancak Orfik mitin Yakın Doğu ve Mısır yaratılış mitleriyle de pek çok ortak noktası vardır.
Orfik İlahiler ilk varlığın Aither (Eter), Kaos (Düzensizlik) ve Erebos’u (Karanlık) doğuran Kronos (Zaman) olduğunu iddia eder. Zaman daha sonra Eter’de kozmik bir yumurta yaratmıştır. Bu yumurtadan Protogonos, Eros, Metis ve Dionysos olarak da adlandırılan Phanes adında yüce bir varlık çıkmıştır. Phanes, aslan başlı ve altın kanatlı, ışıkla yıkanan güzel ve çift cinsiyetli bir figür olarak tanımlanır. Phanes daha sonra tek başına Nyx’i (Gece) doğurmuştur. Asasını ona devrederek Nyx’i evrenin ikinci hükümdarı yapmıştır. Nyx daha sonra Hesiodos’un teogonisinden tanıdığımız Gaia (Yeryüzü) ve Uranos (Gökyüzü) gibi Titanları yaratmaya devam etmiştir.
Olaylar daha sonra Teogoni’dekine benzer şekilde gelişir. Kronos babası Uranos’u hadım eder. Ardından, hükümdarlığına karşı herhangi bir meydan okumayı önlemek için Rhea’nın ona doğurduğu Olimposlu çocuklarını yutar. Hesiodos’un anlattığına göre, Zeus Rhea tarafından kaçırılır ve sadece Titanları yenmekle kalmaz. Zeus asıl yaratıcı Phanes’i yutmuş ve böylece “her şeyin başı, ortası ve sonu” olmuştur. Phanes’in gücü ve Nyx’in öğütleriyle Zeus evreni yeniden yaratmıştır. Derveni Papirüsü Zeus’un bu inanılmaz başarıyı, ona akıl ve zamanın üzerinde hakimiyet veren kaderin beden bulmuş hali Moira‘nın yardımıyla elde ettiğini söyler.
Dionysos/Zagreus
Zeus daha sonra Hesiodos’un Teogoni’sine benzer bir şekilde Olimpos panteonunu kurmaya girişir. Önemli bir fark, Dionysos’un Zeus ve Persephone’nin zor kullanarak birleşmesinden doğmasıdır. Zeus, Phanes’in asasını ve her şeyin yönetimini Orfik metinlerde Zagreus olarak da anılan son oğlu Dionysos’a miras bırakır. Bu durum, Phanes’in asasını çocuklarından birinin almasını isteyen Zeus’un karısı Hera’yı kızdırır.
Hera, Dionysos-Zagreus’u yok etme planlarında Titanların yardımını alır. Titanlar bir ayna ve çocuk oyuncakları kullanarak bebeği tuzağa düşürür. Sonra onu parçalara ayırıp yutarlar. Athena, Dionysos-Zagreus’un kalbini kurtarmayı başarır. Zeus’a haber verir, o da Titanları yakıp kül eden bir yıldırım fırlatır.
Titanların küllerinden ve yutulan Dionysos-Zagreus’tan insanlık doğar. İnsanlığın ruhu Dionysos-Zagreus’un bir yönünü içerirken, Titanlar’dan yaratılan bedensel biçimleri ruhlarını tutsak eder. Titanlar tarafından işlenen ilk günah, yeniden doğuş döngüsüne maruz kalması gereken ruhun hapsedilmesiyle sonuçlanır. Özellikle, ruhun kendisini Titan’ın suçlarından arındırmak için on reenkarnasyon geçirmesi gerekir.
Dionysos-Zagreus da reenkarne olur ve Orfik metinler bunun nasıl gerçekleştiğine dair iki bilindik anlatı sunar. Kalbi ya Zeus’un uyluğuna yerleştirilir ya da Zeus’a verilir. O da bunu ölümlü Semele’nin rahmine yerleştirir. Her iki durum da Orfiklerin taptıkları Dionysos-Zagreus’un yeniden doğuşuyla sonuçlanır.
Orfizm ve Orfik İnanç
Orfizm dönemin diğer dini uygulamalarından önemli ölçüde farklıdır. Temel olarak Metempsikoz’a (reenkarnasyon) olan inançları, ilk günah kavramı ve Dionysos-Zagreus’a olan bağlılıklarında tek tanrıcılığa olan güçlü eğilimleri bu farklar arasındadır. Kurucuları Orfeus’un bu gerçekleri, kendisi de bir ruhun yeniden doğuş döngüsüne benzeyen Yeraltı Dünyası’na yaptığı yolculuk sırasında öğrendiğine inanırlardı. Dahası, kurucularının zamansız ölümü Dionysos-Zagreus’un ölümüne çok benzer.
Metemsikoz, yani ruh göçü sadece Orfizm’de yer alan bir inanç değildi. Pythagoras’ın takipçileri de bu kavrama inanmış, Platon ve Sokrates gibi filozoflar da bu kavrama çok önem vermişlerdir. Orfik versiyonu farklı kılan şey, ilk günah inancı ve ruhun her yeniden doğuş döngüsünde çektiği acıdır. Orfikler, Orfeus’un mistik ayinlerini kabul etmeyen tüm ruhların bir sonraki reenkarnasyonlarını beklerken çamur ve acı dolu bir kölelik içinde eziyet çekeceklerine inanırlardı. Orfik ayinleri kabul eden ve uygulamalarını takip edenler, yeniden doğuşlarını beklerken günlerini Orfeus ve tanrıların eşliğinde geçirirlerdi. Orfik uygulamalara bağlı kalarak üç döngü boyunca yaşamış olan bir ruh reenkarnasyon döngüsünden azat edilirdi.
Platon, ellerinde kutsal kitaplarıyla kapılarını çalıp günahlarından arınmak isteyip istemediklerini sorarak zenginleri rahatsız eden Orfik rahiplere atıfta bulunur. Kutsal kitap kullanımı Platon ve çağdaşları tarafından bir yenilik olarak görülmüştür. Ne yazık ki bu tür kitaplardan hiçbiri günümüze ulaşmamıştır, ancak bu kitapların Orfik ilahileri ve takipçilerinin uyması gereken çeşitli yasakları ve dogmaları içerdiklerini varsayabiliriz.
Orfik Uygulamalar
Kültün uygulamaları hakkında bilinenlerin çoğu Platon, Euripides ve diğerleri gibi antik yazarların referansları aracılığıyla günümüze ulaşmıştır. Bu referansların birçoğuna alaycı bir şekilde atıfta bulunulmaktadır dolayısıyla bu referanslara doğrudan itibar edilmemelidir. Bununla birlikte, çok sayıda antik kaynağın benzer inançlara atıfta bulunması, sözlerinde bazı gerçekler olduğunu ima etmektedir.
Orfikler Adikia’ya ya da herhangi bir canlıya zarar vermekten veya haksızlık yapmaktan kaçınılması gerektiğine inanırlardı. Cinayetin ve bir başkasına yönelik her türlü şiddet eyleminin büyük günah olduğuna inanırlardı. Bu inanç, ruhu olan tüm canlılar için geçerliydi dolayısıyla Orfikler katı vejetaryenlerdi. Pisagor’un takipçilerine benzer şekilde fasulye yemekten de kaçınırlardı.
Orfikler ruhlarının daha fazla kirlenmesini önlemek için çileci bir yaşam tarzına bağlı kalmışlardır. Kurucuları Orfeus’un Eurydice’yi kurtarmak için yaptığı başarısız girişimden sonraki bazı versiyonlarına benzer şekilde bekârlık yemini ettiklerine dair anlatılar da vardır.
Orfeus Kültüne Kabul Edilme
Orfik kabul törenleri sırasında tam olarak ne olduğu belli değildir, ancak son arkeolojik keşifler, bunların önemli bir yönünün, takipçileri öbür dünyaya hazırlamak ve yönlendirmek için önemli bilgilerin açıklandığını göstermektedir.
Arkeologlar Olbia’da üzerinde “Yaşam, Ölüm, Hayat, Gerçek, Dio(nysus), Orfikler” gibi yazılar bulunan kemik tabletler ortaya çıkarmıştır. Tabletlerin anlamı bilinmemekle birlikte, araştırmacılar bunların Orfiklerin öldüklerinde ne yapacaklarını hatırlamalarına yardımcı olmak için yazıldığına inanmaktadır.
Yunanistan’daki Orfik mezarlarda bulunan altın yapraklı tabletler ölümden sonraki yaşamda nasıl yol alınacağına dair talimatlar sunmaktadır. Metempsikoz’da kişinin ruhu Yeraltı Dünyası’na iner ve Lethe nehrinden (unutkanlık nehri) içer ya da geçer ve bu süreçte önceki yaşamına dair tüm anılarını kaybederdi. Orfik tabletler takipçilerine bu nehirden kaçınmalarını ve bunun yerine Mnemosyne (“Hafıza”) havuzundan içmelerini söyler. Anılarını koruyan ruhlar daha sonra tanrılarını bulacak ve tanrılarıyla birlikte yaşamalarını sağlayacak formüle edilmiş cümleleri okuyacaklardır.
Orfizm kültü bugüne kadar gizemini korumuştur. Tarihçiler hala bunun ayrı bir dini mezhep mi, alternatif bir yaşam tarzı mı yoksa yeni bir felsefi düşünce okulu mu olarak görülmesi gerektiğini tartışmaktadır. Tarikata ne olduğu ve nasıl popülerliğini yitirdiği belirsizdir. Ancak yeni arkeolojik keşifler yakın gelecekte bu soruların yanıtlarının bulunabileceğine işaret etmektedir.
Kaynak için tıklayınız.