Odysseia Dördüncü Bölüm Özet – Telemakhos, Sparta’ya ulaşır. Burada Menelaos ve Helen ile konuşarak babasının akıbetini öğrenmeye çalışır. Menelaos, Troya dönüşünde yedi sene boyunca denizlerde başına gelen olayları anlatır.
Telemakhos ile Nestor’un oğlu Peisistratos, Lakedaimon’a (Sparta) vardıklarında, Menelaos, kızının düğününü kutlamaktadır. Menelaos’un iki çocuğu vardır. Biri Helen’den olma, Afrodit’e benzeyen kızı Hermione; öteki köle bir kadından olma oğlu Megapentes. Oğlunu zamanında Alektor’un kızı ile evlendirmiştir. Troya Savaşı’nda kızını Akhilleus’un oğluna vereceğine söz vermiştir. Menelaos,bu yüzden, kızı için bir düğün düzenlemiştir.
İşte Telemakhos ile Peisistratos, şölen esnasında varırlar şehre. Menelaos’un uşağı Eteoneus, onları görünce kralına haber verir. Menelaos da gelenleri hemen konuk etmesini emreder. Konuklar saraya girince, Menelaos’un zenginliği karşısında şaşkına dönerler. Hizmetçiler gelip onları yıkar, temiz kıyafetler giydirirler; sonra da sofraya oturulur hep beraber. Menelaos, gelenlerin kral soyundan olduğunu anlar ve önce yemek yemelerini, sonra kim olduklarını söylemelerini ister onlardan. Doyasıya yedikten sonra, Telemakhos, Peisistratos’a sarayın zenginliğini över; değerli eşyalar karşısında nutku tutulmuştur adeta. Menelaos bu konuşmayı duyunca, bu malları sarayına getirene kadar neler çektiğini anlatır. Sekiz yıl boyunca denizlerde dolaşmıştır. Gemisi, Kıbrıs, Finike, Mısır, Habeşistan, Siden, Libya’ya sürüklenmiştir. Gittiği bu ülkeler oldukça varlıklı ve verimlidir. Oralarda dolaşırken toplamıştır malını mülkünü. Ama şu sahip olduklarının üçte birine sahip olup, Troya’da ölen Argosluların dönmesini tercih edeceğini belirtir. Her gün ağlamaktadır. Özellikle Odysseus’a üzüldüğü kadar kimseye üzülmemiştir. Çok dert çekmiştir dostu. Odysseus’un babası Laertes, karısı Penelope ve oğlu Telemakhos hala onu beklemektedir.
Telemakhos babasının adını duyunca, gözleri yaşarır. Bunu fark eden Menelaos, gelenin Odysseus’un oğlu olduğunu anlar. O esnada, Helen çıkagelir. Konukları fark edince kim olduklarını sorar. Bir tanesi, Odysseus’a çok benzemektedir ve onun oğlu olmalıdır. Menelaos da hemen karısına aynı şekilde düşündüğün belirtir. Aradaki konuşmayı duyan Nestor’un oğlu Peisistratos, çocuğun Telemakhos olduğunu doğrular. Buraya, Menelaos’tan öğüt almaya gelmişlerdir. Menelaos, konuklarının kimliğini öğrenince çok sevinir. Odysseus, kendisi için çok şeye katlanmıştır. Hayalinde hep ona Argos’tan bir kent vermek ve İtkake’den getirmeyi kurgulamıştır. Böylece yakın oturup, içli dışlı olabileceklerdir. Ne var ki hayalleri gerçek olmamıştır.
Böyle deyince, Helen ağlamaya başlar. Peisistratos da kardeşi Antilokhos için göz yaşı döker, çünkü o da Troya Savaşı esnasında şafağın oğlu tarafından öldürülmüştür. Ama şimdi ölenler için ağlamanın sırası değildir. Gün ağardıktan sonra ağlamak daha doğrudur.
Menelaos ona katılır, ünlü bir babanın oğlu gibi konuştuğu bellidir. Zeus, Nestor’a iyi bir evlilik ve oğullar bahşetmiştir. Yemeğe devam ederler. Zeus’un kızı Helen, içtikleri şaraba bir ilaç katar, böylece içlerindeki öfke diner, acılarını unuturlar. Thon’un eşi Mısırlı Polydamna bu ilacı vermiştir Helen’e. Mısır’ın hekimleri çok bilgilidir ve Paian tanrıları soyundan gelmektedirler. Ardından Helen tekrar söz alır ve onlara, Troya’da, Odysseus ile ilgili bir anısını anlatmaya başlar. Odysseus, bilgi toplamak için, bir dilenci kılığında Troya’ya girmiştir. Bir tek, Helen tanımıştır Odysseus’u. Bu yüzden hemen onu yıkayıp temizce giydirmiş ve Akha gemilerine dönene kadar Troyalılara bir şey söylemeyeceğine yemin etmiştir. O zaman Odysseus, Troya’ya gelmesinin gerçek nedenini anlatmıştır ve sonra birçok Troyalıyı öldürerek, Akhaların yanına dönmeyi başarmıştır. Helen, Afrodit yüzünden Troya’ya kaçtığını belirtir, üzülerek.
Menelaos karısının dediklerini doğrular. Nice yiğitler görmüştür ama hiçbiri Odysseus gibi değildir. Troya Atının içindeyken, Helen yanında Deiphobos ile çıkagelir. Muhtemelen Troya’nın kazanmasını isteyen bir tanrı onları yönlendirmiştir. Helen atın çevresini üç kez dolanır, Akhaların adlarını sayar tek tek. Diomedes ve Menelaos’un kendisi, Helen’e seslenecekken Odysseus tarafından durdurulurlar. Hatta Antiklos, Helen’e seslenmek için kendisini tutamadığında, Odysseus onu tutarak susturur. Athena, Helen’i atın yanından götürene kadar, Odysseus, Antiklos’u sıkıca tutar.
Telemakhos duyduklarına üzülür, babasının tüm kahramanlıkları onun ölümünü engelleyememiştir. Uyumayı teklif eder herkese. Böylece konuklara avluda döşek kurulur. Herkes odasına çekilip uyur.
Şafak sökünce, Menelaos uyanır ve Telemakhos’un yanına gider ve gelmesinin asıl sebebini sorar. Telemakhos da babası hakkında bir şey bilip bilmediğini sorar, taliplerin neler yaptığından bahseder. Bildiği tüm gerçekleri anlatmasını ister Menelaos’tan.
Menelaos’un canı sıkılır duyduklarına. Odysseus bir gün dönecek ve bu zorba taliplere gününü gösterecektir. Lesbos’da Philomeles oğlu, Odysseus’a meydan okuduğunda, Odysseus onunla güreşip yenmiştir. İşte o zaman ki gibi, Odysseus’un dönüp, kazanmasını diler. Hiçbir şeyi gizlemeden bildiklerini anlatacağına söz verir önce. Sonra anlatmaya koyulur.
Mısır’da, Pharos denilen bir adada, tanrıların isteği üzerine yirmi gün kalmıştır. Deniz ihtiyarı Proteus’un kızı Eidothoe, onları bulunca, neden burada böyle aç susuz kaldıklarını sorar. Menelaos da hangi tanrıyı neden kızdırdığını bilmediğini ama tanrıların uygun rüzgar göndermediğini söyler tanrıçaya. Bunun üzerine, tanrıça, Proteus’un kızı olduğunu ve burada yaşadığını anlatır. Babasını pusuya düşürüp yakalarsa, nasıl döneceğini de öğrenebileceğini açıklar.
Menelaos, bir tanrıyı nasıl alt edebileceğini sorar buna karşılık. Tanrıça da, öğlen, babasının fok balığı sürüsüyle denizden çıktığını ve mağarada yattığını söyler. Gün doğunca, tanrıça, Menelaos’u oraya götürecektir. Yanına da üç adam almasını belirtir. Babası fok balıklarını saydıktan sonra, onları beşer beşer ayıracak ve sonra aralarına uzanacaktır. Uykuya dalar dalmaz, Menelaos’un pusudan çıkıp onu yakalaması ve bırakmaması gerekmektedir. Babası şekil değiştirerek çeşitli formları alacaktır ve ne zaman kendi formuna dönüp konuşmaya başlarsa, o zaman tanrıyı bırakmasını ve istediği soruları sorması gerektiğini belirtir. Böylece tanrıça denize döner. Menelaos ise gemisine döner ve üç adam seçer.
Sabah uyandıklarında, kıyıya giderler ve tanrıça, yanında dört tane, yeni yüzülmüş fok derisi getirmiştir. Kumsalda oyuklar açarak, babasına tuzak hazırlar. Sonra Menelaos ile adamlarını oyuklara yatırıp üzerlerini fok derisi ile örter. Fok derisi kokusu çok kötüdür ama tanrıça burunlarına bir ilaç sürerek, kokuyu bastırır. Böylece pusuda bekleyebilirler. Sonunda, denizden foklar çıkar ve kıyıya uzanırlar. Proteus da çıkar ve foklarını, tanrıçanın anlattığı gibi, teker teker sayar. Ardından uzanır, uykuya dalar. Menelaos ile adamları pusuya yattıkları yerden çıkıp, tanrıyı kollarıyla yakalarlar. Tanrı önce bir aslana dönüşür, sonra sırasıyla ejderha, pars, domuz, su ve ağaç şeklini alır. Menelaos ile arkadaşları, tanrıyı sımsıkı tutmaya devam ederler. En sonunda, tanrı dile gelir.
Menelaos hemen kendisini burada tutan tanrının kim olduğunu ve adadan nasıl ayrılabileceğini sorar. Proteus, Aigyptos Irmağı kıyılarında yola çıkmadan önce Zeus ve tanrılara kurban sunmadığı için burada mapus kaldığını açıklar. Memleketine varmak istiyorsa, Aigyptos Irmağı’na dönüp, kurbanları tanrılara kesmelidir. Menelaos, Aigyptos Irmağı’na giden uzun yolu düşününce canı sıkılır.
Sonra, Troya’dan dönen dostlarına neler olduğunu sorar. Proteus teker teker hepsinin başına gelenleri anlatmaya başlar. Aias dönerken, Poseidon, onun gemisini Gyrai denilen kayalara sürmüştür ama Athena, istemeye istemeye onu kurtarmıştır. Bunun üzerine Aias, “tanrıların vız geldiğini” bağırınca, Poseidon üç dişli yabası ile, Aias’ın üzerinde bulduğu kayayı parçalamış ve Aias denizde boğulmuştur. Hera, Agamemnon’u dönüş yolunda korumuştur. Thyestesoğlu Aigisthos, iki altın karşılığında kuleye bir gözcü dikmiştir. Bütün bir yıl kulede gözcülük yapan adam, Agamemnon, memleketine sevinçle ayak basınca, hemen haberi Aigisthos’a yetiştirmiştir. Böylece Aigisthos, Agamemnon’u karşılamaya gitmiştir. Yemek yerken de Agamemnon’u bir domuz gibi boğazlamış, yanında gelenleri de katletmiştir. Menelaos, kardeşinin başına gelenleri öğrenince yüreği parçalanır.
Proteus, Aigisthos’u Orestes’in öldüreceği ve Menelaos’un da cenaze törenine yetişeceğini ekler. Menelaos, bunun üzerine Odysseus’u sorar. Denizin yaşlı ihtiyarı, Oddyseus’u tanrıça Calypso’nun evinde zorla alıkoyduğunu açıklar. Odysseus’a, Menelaos gibi Argos’a dönüp, memleketinde ölüp, Elysion Ovası’na gitmesi nasip olmayacaktır. Menelaos, Zeus’un damadı olduğu için bu ayrıcalığa sahiptir. Proteus sonra denize dalarak yok olur. Menelaos ile yoldaşları gemiye geri dönerler. Bir gece geçirdikten sonra Aigyptos Irmağı’na yola çıkarlar. Orada, Proteus’un dediği gibi tanrılara kurbanlarını adarlar. Böylece bir daha yola çıktıklarında, rüzgarlar onları direk memleketine getirir. Menelaos, hikayesini bitirince, Telemakhos’tan kalması karşılığında ona değerli hediyeler vereceğini söyler.
Telemakhos, Menelaos’u çok sevdiğini ve uzun uzun kalmak istediğini belirtir. Ne var ki dostları onu Pylos’ta beklemektedir. Ayrıca, adasında sadece keçiler bulunmaktadır. Dağlık, taşlık olduğundan atlar oraya uygun değildir. Bu yüzden at hediyesini kabul edemeyeceğini belirtir.
Menelaos, Telemakhos’un kral soyundan geldiğinin belli olduğunu dile getirir. Kendisine Sidon kralı Phaidimos’un verdiği Hephaistos’un eseri gümüş sağrağı hediye edeceğini de ekler.
Onlar böyle konuşup hazırlanırken, taliplerde sarayda eğlenmektir. Taliplerin önderi Antinoos ile Eurymakhos’un yanına, Phronios’un oğlu Noemon gelir. Noemon, gemisini Telemakhos’a ödün vermiştir ancak Elis’e gitmesi gerekmektedir. Bu yüzden taliplerin önderlerine, Telemakhos’un ne zaman döneceğini sorar. Önderler şaşırırlar çünkü Telemakhos’u domuz çobanının yanında sanmaktadırlar. Yolculuğu hakkında detay sorarlar. Noemon da, Mentor’u gemiye binerken gördüğünü ama dün sabah ise, Mentor’u şehirde gördüğünü belirtir. Muhtemelen Telemakhos’un yanındaki bir tanrıdır. Noemon yanlarından ayrılınca, önderler, küçücük çocuğun bu sefere çıkmasının şaşkınlığını yaşamaktadırlar. İthake ile kayalık Same arasındaki boğazda çocuğa pusu kurmaya karar verirler.
Penelope’nin ise hiçbir şeyden haberi yoktur. Medon, taliplerin konuştuklarını duymuştur ve Penelope’nin yanına gidip, taliplerin kurduğu düzeni anlatır. Kraliçe oğlunun gittiğini ve taliplerin kurduğu entrikayı öğrenince, dizlerinin bağı çözülür. Neden oğlunun böyle bir yolculuğa çıktığını sorar. Yanındaki kadınları, kendisine haber vermedikleri için azarlar. Babasının evlenirken yanına verdiği Dolios’u çağırmalarını ister onlardan, çünkü Dolios’u, Laertes’in yanına gönderecektir. Laertes’in de saraya gelip, talipleri planlarından vazgeçirmesini umut etmektedir.
Dadı Eurykleia söze karışır, ve Telemakhos ile arasında geçenleri anlatır. Gideceğini bilmektedir ve yolluğunu o hazırlamıştır ama Telemakhos’a kimseye söylemeyeceğine dair yemin etmiştir. Penelope için en iyisi yatıp Athena’ya dua etmektir. Laertes’e olanları söylemek, ihtiyarın acılarına daha fazlasını katmaktan ileri gitmeyecektir.
Penelope dadının sözünü dinler ve odasına geçip Athena’ya yalvarır. Tanrıça, Penelope’un yakarmasını duyar. Bu yüzden Athena, İkarios’un kızı ve Penelope’nin kız kardeşi İphtime’nin tıpkısına benzeyen bir kadın bedeni yaratır. İphtime, Pherai’da oturmaktadır ve Eumelos ile evlidir. Yarattığı bedeni, Penelope’ye gönderir. İphtime, Athena’nın ağzından konuşur. Oğlunun sağ salim döneceğini ona haber verir. Penelope, kardeşini görünce şaşırır. Uzaklarda oturduğundan buraya nasıl geldiğini sorar, oğlu için endişelerini anlatır. İphtime da korkmamasını, Athena’nın oğluna kılavuzluk ettiğini söyler. Penelope rahatlar biraz, kardeşine hemen kocası Odysseus’un sağ olup olmadığını sorar. İphtime yanıtlamaz ve yok olur. Penelope’nin bu ziyaretle gönlü ferahlar.
Taliplerse denize açılmış ve pusuya yatmışlardır.
Bir önceki bölüm için tıklayınız.
Bir sonraki bölüm için tıklayınız.