Mitraizm, MS 1. ve 4. yüzyıllar arasında Roma İmparatorluğu’nda yayılmış esrarengiz bir kült dindir. Doğası gereği son derece gizli olan bu büyüleyici kült hakkında bize miras kalan az sayıdaki kayıt, tarihsel kavrayışı güçleştirmektedir. Referanslar yetersiz, anekdotlara dayalı ve genellikle dini önyargılarla çarpıtılmıştır. Arkeoloji, yorumlara ve tartışmalara maruz kalsa da Mitraizm hakkındaki görüşümüzü genişletmiştir. Mitraizm kültünün ne olduğu – kökenleri, uygulamaları ve etkileri – yoruma açıktır.
Bu makale TheCollector sitesinden çevrilmiştir.
Mitraizm İnanışının Antik Kökenleri
Antik Hint-İran kökenli olan Mitraizm kültünün merkezi Pers İmparatorluğu‘nun kurulduğu bugünkü İran‘dı. Batı tarih yazımını önemli ölçüde etkileyen Zerdüşt Mithras, (Batı’da) ilk olarak Herodot ve Ksenophon gibi erken dönem Yunanlılar tarafından kaydedilmiştir.
Kozmik bir güç olan doğulu Mithras, evrenin düzenini denetlemek için göklere yükselmiştir. Ateş ve güneşle ilişkilendirilen bu güçlü tanrı, kozmosta ve insanların dünyasında uyumu korurdu.
Kültürel olarak iç içe geçmiş bir figür olan Mithras, Greko-Romen etkisinden çok önce var olan Zerdüşt ve Vedik yorumların bir araya gelmesiyle gelişmiştir. Mithras’ın varyantları (Mehr, Myhir, Mihr, Mitra) Pers, Asur, Arap, Ermeni, Baktriya ve diğer halklar arasında mevcuttu. Roma’nın Doğu’daki yükselişinden bin yıldan daha fazla bir süre öncesine dayanıyordu. Roma tanrıyla karşılaştığında, kültün ne kadar karışık hale geldiğini bilmek mümkün değildir.
Roma kültünün kökleri kavramsal olarak Doğu’dan “ödünç alınmış” olsa da, bu yorumların daha sonraki Roma döneminde gelişen kült ile aynı olup olmadığı oldukça şüphelidir.
Romalı Mithras, güneş ve göklerle ilişkilendirilen tekil bir erkek tanrıydı. Frig şapkası, pantolonu ve peleriniyle tamamlanan tasviri, bazı tarihçiler tarafından neredeyse bir Doğululuk klişesi olarak görülmüştür. Roma mozaiklerinde, oymalarında ve frizlerinde görülen Mithras, MS 1. yüzyılın sonlarından itibaren Roma imparatorluğunun her yerinde kendini göstermiştir.
Boğa Avcısı Mithras
Roma Mithrası genellikle bir boğayı ritüel olarak kurban ederken resmedilir. “Tauroktoni” olarak bilinen bu ikonografi Mitraik yerleşimlerde yaygındır. Büyük bir tutarlılıkla oymalarda, duvar frizlerinde ve mozaiklerde gösterilir. Bölgesel farklılıklar olsa da, ana sahnelerde Mithras daima Frig başlığı ve Anadolu pantolonuyla büyük bir boğayı kurban ederken tasvir edilir. Ortak özellikler arasında mağara, bir köpek ve kurbanın yarasını kemiren bir yılan yer alır. Bir akrep boğanın testislerini kemirirken, bir kuzgun da genellikle sahneyi izler.
Boğanın kuyruğuna ritüel olarak bir demet mısır bağlanır ve genellikle iki meşale taşıyıcısı öldürme işlemini çevreler. Meşale taşıyıcısı Cautes meşaleyi havada tutarken, diğer meşale taşıyıcısı Cautopates ters çevrilmiş şekilde meşaleyi tutmaktadır. Mağaranın dışında güneş (Sol) ve ona karşılık gelen bir ay görürüz. Diğer eklemeler Mithras’ın doğumunu ve yaşamını aktarabilir, ancak bunlar değişiklik gösterir.
Bu önemli sembolizm, bazıları zodyak referanslarına odaklanan birçok yoruma maruz kalmıştır. Teoriler hararetle tartışılmaktadır ve bunların kesin anlamlarını henüz bilmiyoruz. Ancak, doğum, yaşam, ölüm, kurban, bereket, hasat, mevsimler, gündüz, gece ve göksel kozmosla ilgili bazı olası temaları tahmin edebiliriz.
Diğer Mithraik tasvirler tanrının efsanevi yaşam öyküsünü gösterir ve avlanma, sürükleme ve büyük boğaya binme tasvirlerini içerir. Mithras bir meşale ya da yay tutabilir. Bazı örneklerde yayı avlanmak ya da yakındaki kayalara doğru fırlatmak için kullanır ve bu kayalardan su fışkırır.
Mithras’ın bir kayadan doğduğuna dair temsiller, kült içinde, annelik dahil olmak üzere, kadınlara yer olmadığını pekiştirmektedir.
Gerçekten de, ne edebi ne de epigrafik kaynaklarda herhangi bir kadın katılımının olmaması dikkat çekicidir ve kültün kadın düşmanı olabileceğine dair güçlü bir his vardır.
Mithras Tapınakları: Mithraea
Mithraik ikonografinin yeri büyük ölçüde tanrıya adanmış yeraltı tapınaklarında bulunur. Roma Mithraea’ları MS 1. yüzyıldan 4. yüzyıla kadar imparatorluğun her yerinde görülür. Kuzey Britanya’dan Roma’nın kalbine ve Kuzey Afrika’nın uzak bölgelerine kadar yayılan tapınaklar Mitraizm’in ne kadar popüler olduğunu kanıtlamaktadır.
Hem önemli hem de uzak yerlerde bulunan tapınaklar, İmparatorluğun her yerinde bulunmasına rağmen eşit olarak dağılmamıştır. Orta İtalya, Numidya, Dalmaçya, Almanya ve Britanya’da nispeten yoğunluk görülmektedir ve bu durum bazı tarihçilerin Mitraizm’in nasıl yayıldığı sorusunu sormasına neden olmuştur. İmparatorluğun her yerinde bulunmasına rağmen, Mithraik dağılım Yunanistan, Mısır, Küçük Asya ve Suriye’de nispeten daha seyrektir. Kısacası bu durum, Doğu’dan gelen bir din için gariptir.
Küçük ve gizli yeraltı Mithraea’ları Roma da dahil olmak üzere pek çok şehirde bulunur. Mezhep benzeri grupların bu dini ve gizli ayinlerini uyguladıklarını kanıtlar. Roma’nın başlıca limanı olan Ostia’da sadece bu türden 15’ten fazla tapınak bulunmaktadır.
Uzun, dar ve karanlık olan Mithraea’lar küçük ve ihtişamdan uzaktı. Genellikle penceresiz uzun yeraltı odaları, bir ön oda ve ana oda içerirdi. Mağaralardan yapılmış ya da bodrumlardan oyulmuş olan bu yapılar genellikle akan su kaynaklarının yakınına inşa edilmişlerdir ki bu suyun bazı ayinlerin uygulanmasının ayrılmaz bir parçası olduğu düşünülmektedir. Birçok örneğinde havuz veya çeşme de bulunmaktadır.
Tüm Mithraea’ların merkezi odağı, genellikle bir boğayı ritüel olarak kurban eden tanrının görüntüsünü tasvir eden taş bir sunak ya da friz idi. Bu karanlık mekânlar kültün son derece gizli doğasını yansıtır ve Mithraik hikâyede önemli bir sembolik temsili olan gerçek bir mağarayı yansıtırlar. Mitraik ikonografinin çoğu unsuru sabit olmakla birlikte, bölgesel farklılıklar bunun doğal ve bir şekilde yerelleşmiş bir din olduğunu göstermektedir.
Mitraik Ayinler
Roma Mithras’ını çevreleyen gizliliğe rağmen, çeşitli gözlem ve yorumlardan antik kültün bazı uygulamalarını bir araya getirmek mümkündür. Bununla birlikte, pagan felsefesinin bazı kolları ve kesinlikle Hıristiyanlık Mitraizm’e derinden düşmandı. Çeşitli kaynaklarda inisiyasyon törenleri ima edilmektedir, ancak bu anlatıların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda çok az fikrimiz vardır.
Sadece erkeklere açık olan tarikat, kadınların katılımını yasaklıyordu ve son derece hiyerarşik bir yapıya sahipti. Üyeler syndexioi ya da “el sıkışarak birleşenler” olarak anılıyordu. Arkeolojik kanıtlar ziyafet ritüellerinin kültün yeraltı uygulamalarının ayırt edici bir parçası olduğunu göstermektedir.
İnisiyeler, “kuzgunlar”, “babalar”, “damatlar”, “askerler”, “aslanlar”, “Persler” ve “güneş koşucuları” dahil olmak üzere yedi rütbeye atıfta bulunulan inisiyasyon dereceleri kademelerinden geçerek ilerledi. Her rütbe, katı ve sembolik olarak anlamlı kalıplara göre yürütülen farklı görevler ve ayinler içermekteydi.
Santa Maria Capua Vetere Mithraeum’unda, birkaç duvar frizi, zorluk, dayanıklılık veya aşağılanma içeriyor gibi görünen inisiyasyon törenlerini tasvir etmektedir. Başka kaynaklar da inisiyasyon sırasında gözlerin bağlanması, ellerin bağlanması ya da suya batırılması gibi rahatsızlık verici muamelelerden bahsetmektedir. MS 2. yüzyılın sonlarındaki kötü şöhretli İmparator Komodos‘un kendisi de bu tarikatın bir uygulayıcısıydı ve işleri çok ileri götürmekle suçlanıyordu:
Ayrıntıların doğru olup olmadığını ya da sadece dışarıdakilerin sevmedikleri, güvenmedikleri ya da anlamadıkları bir şeyi tanımlayan şaşkın suçlamaları olup olmadığını bilmek zor.
Batı’daki Kuruluş
Mitraizm’in imparatorluk boyunca nasıl yayıldığı da ayrı bir gizemdir. İbadet hiç yapılmamış olabilir ve bazı tarihçiler Roma Mitraizminin Batı Roma’da bile ortaya çıkmış olabileceğine inanmakla birlikte, bu konudaki kanıtlar yetersizdir.
Eğer gerçekten yayıldıysa, biyografi yazarı Plutarkhos’un M.Ö. 1. yüzyılın ortalarındaki büyük Korsan felaketiyle hızlandığını söylediği nadir bir olasılık söz konusudur:
Korsanlar olsun ya da olmasın, Mitra dininin deniz yoluyla yayılması akla yatkındır ve Mitra dininin yayılmasının kısmen büyük limanların ve ticaret yollarının eşleştirilmesi olarak yorumlanabileceğini savunanlar vardır. Tüccarlar bu dini imparatorluk boyunca yaymış olabilirler mi? Mitraizm’in ticaret yoluyla yayılması fazlasıyla olasıdır ve ordu ile olan bağlantıları da bunu engellemez. Bu aynı zamanda Ostia gibi büyük ticaret merkezlerinde Mithraea’nın bu kadar yoğun bulunmasını ve imparatorluğun her yerinde neden eşit olarak bulunmadıklarını da açıklayabilir.
Mitraizm ve Ordu
Mitraik yayılım için açıkça önemli bir mekanizma Roma ordusuydu. İmparatorluğun dört bir yanında Mithraea’nın arkeolojik yerleşimleri ve yazıtlar, Roma ordusunun bu gizli gizem kültüyle yakından özdeşleştiğini göstermektedir. Tamamen erkeklerden oluşan yapısı, gizli ve hiyerarşik yapısıyla kült, askerlere hitap ediyor gibi görünse de, hitap ettiği kesimin ordudan daha geniş olduğunu belirtmek önemlidir.
Roma Mithraea’ları sadece büyük lejyoner yerleşimlerinde değil, imparatorluğun dört bir yanındaki uzak kamplarda da bulunur. Doğu’da, MS 3. yüzyılda Roma garnizonları tarafından kullanılan Zerzevan‘daki (günümüz Türkiye’sinde) bir kastra alanında nadir ama oldukça önemli bir örneğe sahibiz. Zerzevan etkileyici bir Mithraeum’a ev sahipliği yapmaktadır. Doğu sınırları boyunca bulunan çok az sayıdaki Roma askeri Mithraeum’undan biri olan bu yapı, sözde “Doğulu” bir din için garip bir anomalidir.
Mithraea’nın Kuzey Afrika’nın yanı sıra Kuzey Britanya, Ren ve Tuna’nın askeri sınırlarında bulunan çok sayıda asker kökenli örneği de vardır. Heybetli Hadrian Duvarı boyunca uzanan askeri kamplar, kültün faaliyet gösterebileceği yerel ortamı göstermektedir. Örneğin Housteads’ın büyük piyade kalesinde bulunan bir Mithraeum önemlidir. Ancak Brocolitia (modern Carrawburgh) gibi kastra boyutundaki kohortlar da önemlidir. MS 200 ila MS 350 yılları arasında bir tapınak olarak faaliyet gösteren Carrawburgh Mithraeum’unda, Rheinland’dan gelen Batavyalı Birinci Kohort’un komutanları tarafından çeşitli ithaflar içeren üç sunak bulunmuştur.
Çok daha büyük olan Housteads kampında yapılan kazılarda da arkeolojik kayıtlarda benzeri olmayan bir Mithras oyması ortaya çıkarılmıştır. Burada, Mithras’ın genellikle yaptığı gibi taştan doğmak yerine bir yumurtadan doğduğu bir taş oyması vardır. Zodyak burçlarıyla çevrili bu eşsiz yumurtadan doğan Mithras’ın, Orfik gelenekten gelen bir Greko-Asya bereket ve yenilenme sembolü olan tanrı Phanes ile birleştiği düşünülmektedir. Bu anomaliyi güçlendiren, Mithras’ın bir varyantı olan “Mithras Saecularis” ya da “Çağının Efendisi” Mithras’a yapılan ithaflardır.
Tarihçiler giderek bu ve diğer varyasyonları (imparatorluğun her yerinden) Mitraizm’in bölgesel yorumlara maruz kaldığı ve bir dereceye kadar “yerelleştiği” fikriyle ilişkilendirmektedir.
Roma Toplumunda Mitraizm
Mitraizm’in Roma devleti tarafından kabul gördüğünü varsayabiliriz. Özellikle de ordu ile olan önemli bağlantıları ve en azından bazı imparatorlarla olan ilişkisi nedeniyle. Ancak elimizde fazla ayrıntı yoktur. Dahası, kültün “gizli” doğası (kötü saklanan bir sır olsa bile) devletin görmezden gelmesine müsaade etmiş olabilir.
Gizem kültleri antik dünyada, hem Roma dünyasında hem de Helenistik, Mısır ve Pers Doğu’sunda oldukça yaygındı. Birçok yerli ve yabancı örnek Roma Mithras’ının gelişinden önce ortaya çıkmış ve başkentte farklı şekillerde karşılanmıştır.
Roma çok tanrıcılığı pek çok dini kabul etmiş ve kendi çeşitli panteonuna dahil etmiştir. Aslında bu durum, Roma’nın kuruluşunun bir parçasıdır. Bir kültür olarak Roma, tanrılarını Etrüsk ve Yunan kültürlerinden ödünç almıştır.
Senkretizm, aynı zamanda Roma’nın imparatorluğunu büyütüp güçlendirirken diğer halkları kasıtlı olarak kültürel olarak asimile etmesinin bir parçası ve yararlı bir aracıydı. Bu tanım çerçevesinde Roma dini açıdan liberal ve şaşırtıcı derecede hoşgörülü olarak değerlendirilebilir. Ancak, yabancı dinlerin kabulü ve entegrasyonu her zaman kesin olarak kabul edilemezdi.
Roma (imparatorluğun kültürel karışım merkezi) aynı zamanda uzun bir dini zulüm geçmişine sahipti; özellikle de temel Roma ideallerine ve “Romalılık” kavramlarına meydan okuyan yabancı dinler ve kültlere karşıydı. Yabancı köklerin güçlü Greko-Romen köklerine herhangi bir zedeleme ya da otoriteye meydan okuma olmaksızın yerleştirilebildiği yerlerde, bunlar genellikle yerleştirilmiştir, ancak bu tür bir asimilasyon asla kesin olarak kabul edilemezdi.
Dini Baskılar
İnançların Roma değerleriyle çatıştığı ve geleneksel otoriteye meydan okuduğu yerlerde, bu inançlara acımasızca zulmedilmiştir. Pek çok kişi MS 1. yüzyıl ile 4. yüzyılın başları arasında Hıristiyanlığa yapılan çeşitli zulümlere odaklanır. Ancak Hıristiyanlık Roma’da bastırılan birkaç dinden yalnızca biriydi.
Vahşi ve gizli Greko-İtalyan Bakkhos ayinleri M.Ö. 2. yüzyıl gibi erken bir tarihte yasaklanmıştır. Yerel olmasa da, Roma’nın Kelt Druidik inancına karşı şiddetli tepkisi de dikkat çekiciydi.
Hoşa gitmeyen “yabancı” dinler (özellikle de gizli olanlar) göze çarpan hedeflerdi. Bu öncelikle Roma kontrolünü ve Roma ideallerini savunmakla ilgiliydi. Roma kendi kültürünü korumaya çalıştığı için ahlaki panik sık sık zulme eşlik ediyordu. Romulus’un çocukları bilinen dünyayı sadece “yerlileşmek” için fethetmediler. Yabancılığa karşı güçlü ve bilinçli bir direniş özellikle Cumhuriyet’te ve Principate’in ilk dönemlerinde devam etti.
Yine de, yabancıların alın teri ve kanıyla gelişen bir imparatorluk için, farklı kültürlerin kaçınılmaz etkisine direnemezdi. Asimilasyon, büyük ölçüde adaletsiz olsa bile, her zaman iki yönlüydü. Roma, milyonlarca insanı zorla İmparatorluğun kalbine getiren büyük bir konveyördü. Kasıtlı ya da değil, buna tanrıları da dahildi. Ordu, valiler, sömürgeciler, tüccarlar, özel işletmeler ve vergi tahsildarları gibi idari mekanizmalar dini yayılma potansiyelini arttırmıştır.
İmparatorluk Doğu ile bütünleşmesini derinleştirdikçe, yabancı ve egzotik dinlerin Roma kültür yörüngesine girmesi kaçınılmazdı. Bu yeni dinlerin birçoğu zaten güven verici bir şekilde Helenleştirilmişti. Ancak diğerleri daha garip ve daha yabancı kavramlara veya inançlara sahipti.
Roma’nın hoşgörü ve dini rahatlık noktasını ayırt etmek hiçbir zaman kolay olmamıştır, zira Roma olgunlaşıp çok kültürlü olmasa da çok etnikli bir imparatorluğa dönüştükçe hoşgörü de değişmiştir. Bazı dini fobiler azalmış olsa da, başka yabancı mezhepler hoş görülmezken Mitraizm’in hoş görülmüş gibi görünmesi şaşırtıcıdır.
Mitraizm’in Ölümü
MS 4. yüzyıla gelindiğinde bir başka Doğu dini olan Hıristiyanlık Roma dünyasına hâkim olmaya başlayacaktı. Pagan inancına karşı kökten hoşgörüsüzdü, eski tanrılarla gerilim yarattı ve yüzyıllar olmasa da on yıllar boyunca bu gerginliklerin artmasına neden oldu. Roma’nın yeni Hıristiyan dini Mitraizm dahil olmak üzere diğer tüm pagan kültlerinin ölüm fermanını imzaladı. Geç dönem Romalı Hıristiyan yazarlar, Mithras ve takipçilerinin inançlarına yaptıkları hakareti gizleyememişlerdir.
Edebi ve arkeolojik kayıtlar, MS 4. ve 5. yüzyıllarda pagan kültlerine yönelik aktif zulmün büyük bir gayretle devam ettiğini göstermektedir. Ostia gibi çeşitli yerlerden elde edilen arkeolojik bulgular, Mithraik ikonografinin ritüel olarak parçalandığı ve daha sonraki Hıristiyan kiliselerinin bulunduğu yerlerin altına gömüldüğü kasıtlı Hıristiyan yağmasının izlerini göstermektedir. Mitraizm kesinlikle yok olmaktaydı ve Roma’nın son çağında arkeolojik kayıtlardan hızlı bir şekilde silinmiştir.
Esrarengiz, tuhaf ve temelde “yabancı” olan bu kült hakkında bilmediklerimiz bildiklerimizden çok daha fazladır. Mithras’ın Doğu’dan ithal edilmiş, ödünç alınmış ya da kültürel olarak yorumlanmış olması muhtemel görünse de, bu köklerden ne kadar özgün olduğu ya da nasıl kurulduğu bilinmemektedir. Daha sonraki Roma imparatorluğunda neden geliştiği ise süregelen bir muammadır. Açıkça popüler olan Mitraizm kültünün, Romalılara ne sunduğunu asla anlayamayabiliriz.
Mitraizm kültünün, Roma devletinde önemli bir güce sahip olduğu açıktır, ancak bu etkinin gizli olması muhtemeldir. Roma ordusuyla bağlantılar güçlüydü, ancak serbest meslek sahipleri, tüccarlar ve imparatorluk idarecileri gibi başkaları da imparatorlar kadar uygulayıcısı ya da destekçisiydi.
Tarih Roma Mithras’ı hakkında teoriler üretmeye devam edecektir. Yine de son tahlilde, gizli gizem kültleri hakkında şimdiye kadar tek bir kural olmuştur: gizli gizem kültleri hakkında konuşulmaz. Mithras hakkında bu kadar az şey bilmemizin nedeni budur.