İlyada On Dokuzuncu Bölüm Özet – Thetis, silahları oğluna verir. Agamemnon ve Akhilleus barışır. Akhilleus bir an önce savaşmak için yanıp tutuşur ama Odysseus, önce yemek yemeyi önerir. Agamemnon, Akhilleus’a hediyeler verir ve Briseis’i de iade eder.
Sarı rubalı şafak Okeanos’un akışından doğar ve ölümlü ile ölümsüzlere ışığı getirir. Thetis ise tanrının armağanlarını oğlu Akhilleus‘a taşımaktadır. Oğlunu, Patroklos’un ölüsüne sarılmış bağırarak ağlarken bulur. Oğluna herkesin üzgün olduğunu ama adamın tanrıların isteği ile öldüğünü söyler ve silahları verir. Hiçbir adam böyle güzel silahlar kuşanmamıştır. Böyle der ve silahları önüne serer. Myrmidonlar silahlara bakmaya korkar. Akhilleus daha da öfkelenir. Tanrının ona çok güzel silahlar verdiğini ama o yokken, sineklerin ve kurtların Patroklos’un bedenini ele geçireceğinden endişelendiğini söyler. Arkadaşının böyle çürümesini istemez.
Buna karşılık, Thetis, Patroklos’un çürümesini önleyeceğine söz verir. Oğlunun silahları kuşanıp, Akhalı yiğitleri çağırmasını söyler. Agamemnon’a öfkesinden vazgeçtiğini duyurmasını ister.
Sonra Thetis, oğlunun yüreğine atılganlık gücü kor. Patroklos’un bütün deliklerinden ambrosia ile nektar damlatır ki, çürümesin. Akhilleus ise Akha yiğitlerini toplantı için toplar. Yaralı Diomedes ile Odysseus gelir. Antenoroğlu Koon’un yaraladığı Agamemnon gelir. Herkes gelince, Akhilleus konuşmaya başlar.
Böyle bir öfkeye kapıldıkları için iyi mi etmişlerdir? Keşke, Lyrnessos’u yıkıp ele geçirdiği gün, Artemis‘in Briseis’i öldürmüş olmasını diler. İşte o zaman birçok Akhalı, Akhilleus savaştan uzak durdu diye ölmeyecektir. Artık öfkesine son verecektir. Agamemnon’dan Akhaları kışkırtmasını ister, çünkü Akhilleus savaşa katılacaktır.
Agamemnon konuşmaya başlar ve herkesten kendisini dinlemesini talep eder. Akhilleus’un onur payını aldığı gün Zeus, Kader, karanlıkta yürüyen Erinys’lerin aklını çeldiğini belirtir. Yani her şeyin sorumlusu tanrılardır.
İnsanları şaşırtan Çılgınlık büyük kızıdır Zeus’un,
İlyada – 19.Kitap
uğursuzun inceciktir ayakları, basmaz yere,
konar insanların kafalarına, bela olur,
onu bunu alır ağının içine.
Çılgınlık bir gün Zeus’u bile kandırmıştır. Thebe’de yaşayan Alkmene, Herakles’i doğuracağı gün; Hera düzen kurarak Zeus’u aldatmıştır. Zeus o gün tanrılara övünüp, doğum sancılarına bakan Eileithuia‘nın bugün bir çocuk doğurtacağını, bu çocuğun kendi soyundan gelen biri olduğunu ve ileride kral olacağını duyurur. Buna karşılık Hera, Zeus’a söylediklerinin sözde kalmaması gerektiğini belirtir ve bugün doğacak, onun soyundan gelen çocuğun ileride kral olacağı konusunda yemin etmesini ister. Zeus, Hera’nın planını anlamaz ve yemin eder.
Böylece Hera, hemen Akhaialı Argos’a, Perseusoğlu Sthenelos’un soylu karısının yanına gider. Kadın yedi aylık gebedir; doğuma daha zaman olmasına rağmen, Hera kadını doğurtur. Böylece Alkmene’den önce doğurmuş olur. Hera, ardından Zeus’un yanına gider, Perseusoğlu Sthenelos’un oğlu Eurystheus’un doğduğunu ve Zeus’un soyundan geldiği için kral olması gerektiğini söyler.
Bunu öğrenince Zeus üzülür ve kafasından Çılgınlığı yakalar. Ve Çılgınlığın bir daha Olimpos’a ayak basmayacağına yemin eder ve onu gökten aşağı, insanların tarlasına fırlatır.
İşte Agamemnon’un başına da aynısı gelmiştir. İşi düzeltmek isteyip, Akhilleus’a sonsuz armağanlar vermeye razı olmuştur. İşte şimdi Akhilleus’un savaşa koşmasını ister, kendisi de armağanlarını ona verecektir.
Akhilleus armağanların umurunda olmadığını, nutuk çekmeye gerek de olmadığını belirtir. Akhilleus yine eskisi gibi ön sıralarda savaşıp Troyalıları kırıp geçirecektir.
Odysseus lafı alır ve savaşa böyle aç aç gidilmeyeceğini belirtir. Savaşma gücünün ekmek ve şaraptan gelir. En iyisi ordunun yemek yemesidir. Ayrıca bu esnada Agamemnon, hediyeleri ve kadını Akhilleus’a verebilir. Hem de herkesin önünde kadınla beraber olmadığına yemin edebilir. Bir kralın kırdığı adamın gönlünü alması, halk nezdinde güzel bir şeydir.
Agamemnon, Odysseus’a katılır ve söz verdiği tüm armağanların hazırlanmasını söyler. Habercisi Talthybios’a da yabandomuzu getirmesini emreder. Zeus ile Helios’a kurban edeceklerdir.
Akhilleus, bu işleri daha uygun bir zamana bırakmalarını teklif eder. Şu an içinde bir ateş yanmaktadır. Hektor bir sürü arkadaşlarını alt etmiştir, onlarsa yemek yemekten bahsetmektedirler. Patroklos’u öldürülmüştür ve Akhilleus’un boğazından hiçbir şey geçmemektedir.
Odysseus, Akhilleus’un savaşta üstün olmasına rağmen, kendisinin de yaşça ve akılca üstün olduğunu vurgular. Bu yüzden kendi sözlerine katılmasını ister. İnsanların gücünü toplaması için yemesi içmesi gerekmektedir.
Sonra Odysseus, Nestor’un şanlı oğullarını, Phyleus’un oğlu Meges’i, Thoas’la Meriones’i, Kreion’un oğlu Lykomedes’le Melanippos’u alır ve Agamemnon’un barakasına gider. Orada söz verilen armağanları ve Briseis’i alır, toplantı alanın ortasına getirirler.
Agamemnon erkek domuzu kurban edip Zeus’a yalvarır. Ardından Toprak, Güneş, Erinysler’den tanıklık isteyerek kıza dokunmadığına dair yemin eder. Sonra Talthybios, hayvanı balıklara yem olsun diye denize atar.
Akhilleus, Zeus’un ne büyük çılgınlıklar saldığını söyler insanlara. Sonra herkesi savaşmadan önce yemeğe davet eder.
Myrmidonlar armağanları alır ve Akhilleus’un barakasına taşır. Diğerleri de yemek yemek için dağılır.
Afrodit’e benzeyen Briseis, Patroklos’un ölü bedenini görünce üzüntüden göğsünü döver. Ağlaya ağlaya kaderine yanar. Bir kocası olmuştur ve üç erkek kardeşi vardır. Akhilleus kocasını öldürdüğü gün, kardeşlerini de ölmüştür. Mynes’in ili yandığı gün, Patroklos Briseis’e Akhilleus’un karısı yapacağına, Phthie’ye götüreceğine, Myrmidonlar arasında düğün yapacağın söz vermiştir. Patroklos ona hep yumuşak ve iyi davranmıştır. Çevresindeki herkes, Briseis ile birlikte birlikte ağlar.
Akhilleus kendisini seviyorlarsa ona yemek vermeye çalışmamalarını ister.
Akhilleus, Patroklos ile geçirdiği zamanları anar. Onu çok özlemektedir. Kendisine babasının ölüm haberinin bile bu kadar dokunmayacağını söyler. Babası Peleus Phthie’de, oğlu Helene için Troyalılarla savaşırken gözyaşı dökmektedir. Sykros’ta büyütülen oğlu Neoptolemos’un öldüğünü duysa, yine bu kadar üzülmeyeceğini belirtir. Bir zaman kendisinin Troya’da öleceğini ama Patroklos’un dönüp Sykros’tan oğlunu alacağını ve yurduna götüreceğini hayal ettiğini anlatır. Peleus muhtemelen o zaman ölmüş olacaktır; şimdi bile az vakti kalmıştır. Artık beklediği şey Akhilleus’un ölüm haberidir.
Akhalar böyle ağlamaktadır. Zeus onlara acır ve kızı Athena’yı, Akhilleus’a gönderir. Herkes yemek yerken Akhilleus yememektedir. Tanrı şarabı ve balı götürmesini ister Athena’dan ki Akhilleus açlıktan güçsüz düşmesin.
Böylece Athena babasının sözüne uyar ve Akhilleus’a tanrı balı ile şarabı damlatıp geri döner.
Sonra Akhalar hazırlanmaya başlar. Akhilleus ise kendi silahlarını kuşanır. Babası Peleus’tan kalma ve hiç kimsenin sallayamadığı kargısını alır eline ve sallar onu. Kheiron, bu kargıyı Pelion Dağındaki ağaçtan kesmiştir.
Automedon ile Alkimos atları boyundurağa sokarlar. Automedon eline kamçısını alır, Akhilleus ise arkasına biner. Babasının atlarına korkunç bir sesle bağırır. Ksanthos, Balios, ün salmış yavruları Podarges, diye seslenir onlara. Kendisini sağ salim barakaya geri getirmelerini ister.
Ksanthos dile gelir ve başını eğip, koşumdan çıkar. Dile gelmesinin sebebi Hera’dır. Akhilleus’a onun ölüm günün çok yakın olduğunu ama bunda kendi suçlarının olmadığını söyler. Kaderin suçudur olan biten. Troyalıların, Patroklos’un silahlarını soymasının sebebi de kendileri değildir. Patroklos’u öldüren Leto’nun oğlu Apollon’dur. Kendilerinin Zephyros kadar hızlı koştuklarını belirtir. Akhilleus’un kaderi de, bir tanrının müdahalesi ile ölümlü eli altında ölmektedir.
Akhilleus kızar, kendisine ne diye ölümünü haber verdiklerini sorar. Kendisi de bilmektedir sonunun ne olacağını. Ama Troyalıları dize getirene kadar kavgayı bırakmayacaktır. Atlarını naralarla ön sıralara sürer.
Bir önceki bölüm için tıklayınız.
Bir sonraki bölüm için tıklayınız.