Heroides ya da Kadın Kahramanların Aşk Mektupları, Romalı şair Ovidius tarafından yazılmış, mitolojik hikayeleri baz alan şiirsel mektuplardan oluşur.
Ovidius’un Heroides isimli eseri 21 mektuptan oluşur. İlk 15 mektup, ünlü kadın mitolojik kahramanlar tarafından sevgililerine yazılmış iken son 6 mektup, aşıkların birbirine yazdığı mektuplardan oluşur.
Ovidius, eser boyunca özellikle kadın kahramanların iç dünyasını okuyucuya açar. Eril hikayelerde bir figüran gibi rol alan bu kadınlar canlı kanlı insanlardır ve yoğun duygu dünyasına sahiptirler. Hepsi aşkın farklı bir tonunu yaşarlar.
Son altı mektupta ise ele alınan üç çift vardır. Helen ile Paris, Hero ile Leander ve Cydippe ile Acontius. Helen ile Paris, Troya Savaşı’nın ünlü isimleridir ve Paris, Sparta’ya gittiği zaman ilişkilerinin başlangıcında birbirlerine mektup yazarlar. Diğer iki çift ise, halktan insanlardır. Hero ile Leander, Çanakkale’nin iki yakasında yaşayan birbirine aşık çifttir. Cydippe ise Atinalı soylu bir kadındır ve Acontius onu tuzağına düşürerek bağlayıcı bir yemin eder.
Yazı serimizin son bölümünde, geriye kalan 6 mektubu inceledik.
Diğer Mektuplar İçin Bakınız
1-5 arasındaki mektuplar için tıklayınız.
6-10 arasındaki mektuplar için tıklayınız.
11-15arasındaki mektuplar için tıklayınız.
16. Paris’ten Helen’e
Paris, Helen’e olan aşkını itiraf eder. Sparta’ya, Afrodit’in yönlendirmesi ile Helen’i kazanmak için gelmiştir. Helen’in güzelliği aklını başından almıştır ve bunu iyi gizleyemediğini belirtir. Paris’i doğurduğun gün, annesi düşünde, yanan bir meşale doğurduğunu görmüştür ve kahinlere danıştıklarında, Paris’in, İlyon’u yakacağı kehanetini almışlardır. İşte o meşale, Helen için kalbinde yanan ateştir. İda Dağlarında gezerken, Hermes karşısına çıkmıştır ve Zeus’un üç tanrıçanın güzellik yarışmasında hakem olarak seçtiğini açıklamıştır. Üç tanrıça da birbirinden güzeldir. Hera, krallık vaat etmiştir. Athena, yiğitlik vaat etmiştir. Afrodit ise Helen’in aşkını. Paris, Afrodit’in hediyesini seçmiştir ve en güzel tanrıça olarak onu belirlemiştir.
Bu esnada, şansı yaver gitmiş ve alametler onun Troya prensi olduğunu ortaya koymuştur. Troya’da şenlikler olmuş ve Troyalı kadınlar, Paris için yanıp tutuşmuştur. Ancak Helen’in güzelliği paha biçilemezdir. Hemen yeni gemiler yaptırmış ve denize açılmıştır. Kızkardeşi Kassandra, alevleri getireceğini söylemiştir ve haklıdır. Gönlü Helen için yanmaktadır. Sparta’ya geldiğinde, Helen’in kocası, Paris’i misafirperverlik ile ağırlamıştır. Helen’i gördüğünde, güzelliğine şaşırmıştır. Afrodit’e benzemektedir ve güzellik yarışmasına katılmış olsa, tanrıçanın güzelliği şaibeli kalacaktır. Theseus, Helen’i bir zamanlar kaçırmıştır ve haklıdır. Böyle bir güzelliği elinde tutamadığı için şaşkındır. Helen, Sparta gibi kurak bir yere değil, Troya gibi verimli bir ülkeye kraliçe olmaya layıktır. Eğer kendisi ile gelirse, Troya’nın zenginlikleri onun olacaktır.
Ayrıca, Paris, asil bir soydan gelmektedir. Ancak Menelaos’un ataları hep lanetlidir. Helen’i, Menelaos’un kollarında gördükçe çok kıskanmıştır. Türlü numaralarla hislerini bastırmaya çalışmıştır. Atalanta’ya koşu yarışı ile talip olan Hippomenes gibi, Hippodamia için düzenlenen yarış gibi ya da Herakles’in Akheloos ile Deianeira için dövüşmesi gibi bir yarışın Helen için düzenlenmesini diler. Hazır kocası Girit’e gitmişken, onunla beraber olmak ister. Üstüne üstlük, Menelaos karısından, konuğu ile ilgilenmesini istemiştir. Kısacası Menelaos, böyle güzel karısını yalnız bırakmak ile ahmaklık etmiştir. Üstüne üstlük güzellik ve iffetin bir arada bulunmadığı kesindir. Bu yüzden, kendisini yatağına alması için yalvarır.
Dahası Helen’in kendisi ile gelmesi için yalvarır. Trakyalılar Erechtheus’un kızını Aquilo için kaçırdığında savaş çıkmamıştır. Iason, Medea’yı Kolkhis’ten kaçırdığında da savaş çıkmamıştır. Theseus, Ariadne’yi kaçırdığında da Girit kralı Minos savaş açmamıştır. Bu yüzden korkmamasını söyler. Ayrıca, ülkesi çok güçlüdür ve savaş çıkarsa sıkıntı olmayacağını ekler. Çocukken sürülerini çalan hırsızları öldürmüştür ve adı Aleksandros buradan gelmektedir. Çeşitli yarışmalarda ünlü kişileri yenmiştir. Ayrıca, Hektor abisidir. Helen gelini olduğu sürece hiçbir şeyden çekinmediğini ekler. Eğer savaş çıkarsa, gelecek nesiller onu hatırlayacaktır ve tanrılar da onların tarafındadır.
17. Helen’den Paris’e
Helen, Paris’in mektubuyla gösterdiği cürete çok kızgındır. Theseus, bir zamanlar Helen’i kaçırabildi diye mi böyle bir küstahlık sergilemektedir? Yine de Paris’in itiraf ettiği aşka saygı duymaktadır. Ancak her erkeğin aşk ilanına inanmak, kadınları hep mahvetmiştir. Annesi Leda, çok iyi bir örnek değildir. Annesi kocasını bir adamla değil, kuğu kılığına girmiş Zeus ile aldatmıştır. Sonra soyu ile övünüp durması gülünçtür. Kendisi direk Zeus’un kızıdır ve ondan kat be kat soyludur. Yine de hem soyu hem de vaat ettiği armağanlar küçümsenecek nitelikte değildir. Ancak misafirliği esnasında arsızca davranmıştır. Her ne kadar duygularını bastırmaya çalışsa da, ilgisini anlamıştır. Paris gerçekten çok çekici bir adamdır ama iffeti onunla yaşayacağı aşka engeldir. Bir zamanlar bir sürü adam kendisine talip olduğunda, Paris’in de talip olmasını diler. Paris’i bütün talipleri yerine tercih edeceğini belirtir.
Üstüne üstlük anlattığı güzellik yarışması ve seçimi de hoşuna gitmiştir. Bütün bunların uydurma olduğuna inansa bile!
Evet, kocası kendisini bırakıp gitmiştir çünkü karısının iffetine güvenmektedir. Yine de güzelliği hep üzerlerine bir yük olmuştur. İkisi de birbirinin güzelliğinden etkilenmiştir ve şimdi yapayalnız yataklarında yatmaktadırlar. Her şeyi Helen’i günah işlemeye davet etmektedir. Ancak bu duygularla baş etmelidirler. Ariadne ve Hypsipyle, yabancı adam Theseus’a aşık olmuşlar ve terk edilmişlerdir. Ayrıca, Paris’in Oenone’yi terk ettiğini de bilmektedir.
Eğer Paris ile kaçarsa arkasından konuşulanları hayal eder. Paris’in ailesi, kendi hakkında ne düşünecektir? Dahası, kocasını aldatmış olmasını Paris unutabilecek midir? Medea da Iason için memleketini terk etmiş ve bütün ailesinden uzak kalmıştır.Üstüne üstlük daha sonra Iason, Medea’yı evinden kovmuştur.
Ayrıca annesinin düşü ve kehanetler de korkutucudur. Eğer onunla gelirse savaş çıkacağı ortadadır. Güzellik yarışmasında yenilen Hera ve Athena’nın intikam alacağı da açıktır. Paris yiğit olabilir ama onun güzelliği aşka yakışmaktadır. Abisi Hektor’un işi savaş olmalıdır, Paris aşk peşinde koşmalıdır. Daha cüretkar bir kadın olabilmeyi diler. Daha fazla yazamayacağını belirtir.
18. Leander’den Hero’ya
Hero ve Leander, Çanakkale Boğazı’nın iki ucunda yaşayan birbirine aşık gençlerdir. Hero, Sestos’ta Venüs rahibesidir. Leander ise karşı kıyı olan Abydos’ta yaşar. Hero, her gece yaşadığı evde bir ışık yakar ve Leander bu ışığın kılavuzluğunda denizi geçip Hero ile buluşur.
Ancak son zamanlarda deniz çok dalgalıdır ve Leander denizde yüzme riskini almaktan çekinir. Bu yüzden sevgilisi Hero’ya mektup gönderir. Onun yanına ne kadar çok gelmek istediğini ancak deniz ve hava koşulları yüzünden gelemediğini anlatır. Artık bu ayrı yaşama son vermelidirler. Ya Hero Abydos’a gelmeli ya da Leander Sestos’a gitmeli ve yaşamalıdır. Yüzere geçtiği deniz, Hellespontos’tur, yani Helle’nin boğulduğu ama Phriksos’un altın postlu koçuyla geçerek kurtulduğu denizdir. Leander’in altın koça ya da gemiye ihtiyacı yoktur. Sevgilisi için bedeniyle karşıya geçmeyi başarır.
Leander, deniz kötü olmasına rağmen, sırf Hero’ya kavuşmak için bütün tehlikeli göze almak ister ancak sonunda ölebileceğini de sevgilisine hatırlatır.
19. Hero’dan Laender’e
Hero, Laender’den aldığı mektup ile mutlu olur. Sevgilisinin kendisini unuttuğundan ve başka bir kadın bulduğundan endişelenmektedir. Ayrıca erkeklerin zihnini meşgul tutabileceği çok fazla aktivite vardır: avcılık, pazar yerine gitmek, yağlı güreş, ata binmek ve nicesi. Ama kadınlar evde otururken daha fazla düşünürler.
Hero, sevgilisini beklediği yalnız geceler de çok mutsuzdur. Yaşlı dadısı ile sık sık onun hakkında konuşurlar ve hep sevgilisinin ne zaman geleceğini merak eder. Sevgilisinin uygun bir an yakalayıp bir an önce yüzerek gelmesini bekler durur.
Belki denizi Helle’nin annesi bulut perisi Nephele, kızını ararken bu hale getirmektedir. Belki de Helle’nin üvey annesi, üvey kızının adıyla anılan bu denizi kızdırmaktadır. Poseidon bir sürü aşk yaşamıştır ve kendilerini anlaması için deniz tanrısına dua eder. Bir an önce denizin durulmasını diler. Iason, Kolkhis’e gittiğinde Medea’yı almıştır; Paris, Sparta’ya gittiğinde Helen’i almıştır. Ama Leander kavuştuğu sevgilisini yalnız bırakıp ülkesine dönmektedir.
Yine de sevgilisinin dikkatli olmasını ve deniz durulmadan gelmemesini tembih eder. Kötü bir rüya görmüştür ve sevgilisinin başına birşey gelecek diye korkmaktadır.
Daha sonraları Leander gözünü karartacak ama deniz onun canını alacaktır. Ölü bedeni, Sestos kıyılarına vurduğunda, Hero sevgilisinin cansız bedenini görecek ve intihar edecektir.
20. Acontius’tan Cydippe’ye
Cydippe, Atinalı soylu bir aileden gelmektedir. Acontius ise Cea Adası’ndan gelen hali vakti yerinde bir adamdır. İkisi de Diana adına yılda bir kez düzenlenen Delos şenliklerine katılırlar. Acontius, Cydippe’yi görür görmez aşık olur. Onu tapınağa kadar izler ve kurban sunma törenleri esnasında, kızın önüne “Acontius ile evleneceğime Diana Tapınağı üzerine yemin ediyorum.” yazılı bir elma atar. Elmayı alan Cydippe, yazıyı sesli okur ve böylece bilmeden güçlü bir yemin etmiş olur.
Cydippe eve döner ve kendisine talip insanlar vardır. Ancak ne zaman bunlardan biriyle evlenme kararı alsa hastalanır. Ettiği yemin, tutmadığı sürece onun sağlığını bozmaktadır. Acontius, evine dönmüştür ama Cydippe’yi takip de etmektedir.
Mektubunda, yaptığı hileden pişman olmadığını, çünkü kıza çok aşık olduğunu anlatır. Aşkı için her şeye katlanabileceğini anlatır. Başka bir adamın onun yanında olmasına katlanamadığını belirtir. Bir an önce kendisini kabul etmesini ve Diana’ya ettiği yemini yerine getirmesini ister.
21. Cydippe’den Acontius’a
Diana tapınağına heyecanla gitmiştir ve annesi ile dadası da yanındadır. Kör olası dadısı elmayı görmüş ve Cydippe’ye verirken baştan sona oku demiştir. İşte böyle tuzağa düşmüştür Cydippe. Bu sırrı bir tek dadısı bilmektedir. Şimdi çok hastadır ve hayatı için endişelenmektedir. Kendisini bu ilişkiye mecbur bıraktığı için kızgındır. Tıpkı Acontius’un kendisini istediği gibi, Cydippe’de onu istemelidir. Şimdi ne zaman kendisi için kutsal düğün töreni hazırlansa hastalanmaktadır. Yeminin tuttuğundan şüphelenmektedir.
Cydippe sonunda itiraf eder; o da Acontius’tan hoşlanmaktadır. Artık sırrını annesine açmıştır. Bir an önce iyileşmeyi ve birlikte olmayı diler.
Üç kere düğün töreni düzenlenir ama Cydippe, üçünde de ağır bir şekilde hastalanır. Ne zaman tören ertelense, Cydippe iyileşir. Acontius, Atina’ya gelir ve kızın evini gözler. Aşkı şehirde dillere destan olur. Cydippe’nin babası durumdan şüphelenir ve Delfi kahinine danışır. Kızının güçlü bir yeminle Acontius’a bağlandığını öğrenir. Sonunda Acontius’u ve ailesini araştırır. Kızı için çok da kötü bir aday olmadığına karar verir ve evlenmelerine izin verir.