Heroides ya da Kadın Kahramanların Aşk Mektupları, Romalı şair Ovidius tarafından yazılmış, mitolojik hikayeleri baz alan şiirsel mektuplardan oluşur.
Ovidius’un, Heroides yani “Kadın Kahramanların Aşk Mektupları” eseri, 21 mektuptan oluşur. Her mektubun sahibi mitolojik bir kadın karakterdir. Bu kadın karakter, bildiğimiz eril hikayelerde figüran gibidirler. Ancak Ovidius, onların duygu dünyasını seslendirir. Hemen hemen her biri, sadakatsiz eşinden ya da karşılıksız aşkından türlü acılar çekmiş kadınlardır. Eser boyunca, onların hislerini ve bakış açılarını anlarız. Sevgililerine içtenlikle seslenirler.
Penelope, yıllarca Odysseus’u beklerken yaşadıklarını ve özlemini anlatır kocasına. Dido, intihar etmeden önce Aeneas için yaptığı fedakarlıkların karşılığını alamadığında çektiği acıları anlatır bir bir. Phaedra, toplumsal ahlak açısından hiç de uygun bulunmayan bir şekilde üvey oğluna aşık olmuştur ve bu yasak aşkı, onun gözünden dinleriz. Oenone, dünyanın en güzel kadını Helen yüzünden terk edilmiştir ve sevgilisinin sadakatsizliğine kızgındır. Briseis, efendisine aşık olmuş bir köle kadındır; üstüne üstlük efendisi Akhilleus bütün ailesini katletmesine rağmen. Hermione istemediği bir evliliğe sürüklenirken, sevgilisine kendisini kurtarması için yalvarır. Ariadne, sevgilisi için kardeşine ve ailesini ihanet etmiştir ama sevgilisi Theseus tarafından ölüme terk edilmiştir. Kısacası, her bir kadın karakter, sadece terk edilen ya da aşık bir kadın değil; duygusal varlıkları ile hepimizi temsil eden karakterlerdir. Ve hikayenin onların tarafından anlatımını, Ovidius’un güçlü kalemiyle öğreniriz.
Diğer Mektuplar İçin Bakınız
1-5 arasındaki mektuplar için tıklayınız.
6-10 arasındaki mektuplar için tıklayınız.
16-21 arasındaki mektuplar için tıklayınız.
11. Canace’den Macareus’a
Canace ve Macareus, rüzgarların yöneticisi Aeolos’un çocuklarıdır. Birbirine aşık olan kardeşler, babalarının evliliklerini onaylamayacağını bildiklerinden gizlice beraber olurlar. Bu birliktelikten Canace hamile kalır. Lakin Canace doğum yaparken, Macareus’un desteği ile ölümden döner ve dadısının yardımı ile bebeği doğurur. Bilge dadı, çocuğu bir adakmış gibi saraydan çıkaracakken, bebek ağlar ve kendini ele verir. Oğlunun ve kızının beraberliğini öğrenen Aeolos, bebeği kurda kuşa yem olsun diye sokağa atar. Kızına da bir kılıç gönderir. Canace, babasının gönderdiği kılıç ile intihar eder.
Canace, kardeşine aşık olmuş ve babası tarafından ölüme mahkum edilmiş bir kadındır.
12. Medea’dan Jason’a
Jason, Iolkos tahtında hakkını iddia edince, amcası kral Pelias, eğer Altın Postu Kolkhis’ten getirirse, tahtı ona iade edeceğine söz verir. Jason, Argo isimli gemi ve döneminin Yunan kahramanları ile denize açılır. Kolkhis’e vardığında, kral Aietes, burnundan alev püsküren boğalarla tarlayı sürerse, birer savaşçıya dönüşen ejder dişlerini tarlaya dikip topraktan adamlarla savaşırsa ve sonunda postu koruyan ve hiç uyumayan yılanı yenerse, postu alabileceğini söyler. Medea, ilk gördüğü anda Jason’a aşık olur.
Medea’nın ilgisini anlayan Jason, kıza evlenme sözü vererek onun yardımını alır. Medea bir büyücüdür ve Jason’un postu almasını sağlar. Böylece memleketine ve ailesine ihanet eder. Erkek kardeşini rehin alarak ülkeden kaçarlar. Babası onları takip etmesin diye, erkek kardeşini öldürür ve lime lime ederek denize atar. Iolkos’a döndüklerinde, tahtı teslim etmeyen Pelias’tan intikam almasına da yardım eder. Pelias’ın kızlarını, babalarını gençleştireceğini söyler ve kızlar, babaları Pelias’ı parçalayarak öldürür. Bunun üzerine ülkeden sürülürler ve Korinth’e giderler. Burada iki oğulları olur. Ancak Jason, bir süre sonra, Korinth krallığını çeyiz olarak veren Korinth kralı Kreon’un kızı Kreusa ile evlenme kararı alır ve Medea’yı kovar.
Medea, Jason için yaptıklarından çok pişmandır. Sevdiği adam için işlediği günahlara rağmen kocası tarafından terk edilmiştir.
Medea, aşığı için her şeyi göze alan, yabancısı olduğu memlekette hor görülen ve kocası tarafından terk edilen bir kadındır.
Euripides, Medea’nın hikayesini unutulmayacak bir trajediye dönüştürür. Medea, gönderdiği gömlek ile Kreusa ve babasını öldürür. Sonra da kocasından intikam almak için öz oğullarını katleder ve Atina’ya kaçar.
13. Laodamia’dan Protesilaus’a
Laodamia, Iolkos kralı Akastos’un kızıdır ve Protesilaus ile evlidir. Troya Savaşı çıkınca, Protesilaus da savaşa katılır. Laodamia, çok sevdiği kocasının, savaşmak için uzak ülkelere gitmesine çok üzülür. Kehanete göre, Troya’ya ilk ayak basan kişi ölecektir. Bu yüzden kocasına Troya’ya yavaş gitmesini, ön saflarda savaşmamasını tembihler. Kocasının balmumundan heykelini yapmıştır ve kocasının yokluğunda, balmumu heykele iyice bağlanır.
Protesilaus, kehaneti bilmesine rağmen, Troya’ya ilk ayak basan kişi olur ve ölür. Laodamia, balmumu heykele gittikçe bağlanır. Akastos, kızının heykele bağlılığını keşfedince, heykeli alıp ateşe atar. Laodamia ise heykelin peşinden ateşe atlar ve diri diri yanar.
Hikayenin başka bir versiyonuna göre, Laodamia, kocasının ölümünü öğrenince, tanrılara kocasını üç saatliğine görmek için yalvarır. Protesilaus da aynı şeyi diler. Bunun üzerine, tanrılar, çiftin üç saatliğine görüşmesine izin verir. Belirlenen süre dolunca, Laodamia, kocasının kollarında intihar eder.
Laodamia, çok sevdiği kocasını kaybeden bir aşıktır.
14. Hypermestra’dan Lynceus’a
Beleus öldükten sonra ikiz oğulları Aigyptos’a Arabistan, Danaos’a Libya miras kalır. Ancak iki kardeş arasında anlaşmazlık çıkar. Aigyptos bu anlaşmazlığı, kendi elli oğlu ile Danaos’un elli kızını evlendirerek çözmek ister. Ancak Danaos, kardeşinin kendisini öldüreceği kehanetinden çekinir ve elli kızını da yanına alarak, büyük atalarının memleketi Argos’a döner. Aigyptops pes etmez ve elli oğluna Argos’a sefere çıkmalarını ve kuzenleri ile evlenmelerini emreder. Savaştan korkan Danaos, kızlarının yiğenleri ile evlenmesine izin verir. Düğün gecesi, elli kızına da hançer dağıtır ve alkol ile ağırlaşan kocalarını gerdek yataklarında öldürmelerini emreder. Kırk dokuz kızı babalarının sözünü dinler. En küçük Hypermestra ise kocası Lynceus’u öldüremez. Üstüne üstlük, kocasının kaçmasına yardım eder.
Danaos, kızının ihanetine çok kızar ama Hypermestra tercihinden pişman değildir. Atası İno, insandan ineğe, inekten tanrıçaya döndüğünden beri Hera’nın öfkesi Hypermestra’nın peşini bırakmaz. İno, ineğe döndüğünde çok şaşırmıştır, çığlık atmak istemiş ama ancak böğürebilmiştir. Diyar diyar gezmiş, denizler ve karalar ona yol vermiştir. Sonunda Nil’e vardığında, Zeus’un sevdiği kadına, İnakhos’un kızına tekrar dönüşmüştür. İşte soyları bu hikayeden gelmektedir. Şimdi babası ve amcası savaştadır. Kocasını öldürmeyerek, övüleceğine suçlanmaktadır. Lynceus’a kendisini kurtarması için yalvarır.
Hypermestra, zorla evlendiği kocasına aşık olan bir kadındır.
15. Sappho’dan Phaon’a
Heroides’teki diğer bütün kadınlar mitolojik karakterler iken, Sappho gerçekten yaşamış ünlü bir şairdir. Efsaneye göre Sappho, kendinden daha düşük mertebedeki Phaon’a aşık olur ama sevgilisi, onu terk ederek Sicilya’ya gider. Bütün yaratıcılığını aşk acısı yüzünden kaybeden Sappho, sonunda canına kıyar.
Sappho, mektubunda, Lesbos’un hiçbir kadınının, Phaon’dan sonra gönlünü hoş edemediğinden bahseder. Çünkü Phaon’a aşık olmuştur. Evet, Sappho esmerdir ama Perseus’da esmer Andromeda’ya gönlünü kaptırmıştır. Ayrıca, Phaon, Sappho’yu şarkı söylerken görünce, onu çok güzel bulduğunu çok kez itiraf etmiştir. Ama şimdi Sicilyalı kadınları kendisine tercih etmektedir.
Babası öldüğünde Sappho altı yaşındadır ve hemen ardından erkek kardeşi bir fahişeye gönül vererek, mallarını yitirmiştir. Şimdi de zenginliğini geri elde etmek için denizde kürek çekmektedir. Sappho, kardeşini uyardığı için, kardeşi ona küstür. Kızı Cleis de Sappho’yu üzmektedir. Şimdi, Phaon, bütün dertlerine ek olmuştur.
Sappho, Aurora Kephalos yerine Phaon’u kaçırır diye ya da Ay tanrıçası Selene, Phaon’u görür de Endymion’u unutur diye endişelenir. İşte Phaon gencecik ve çok yakışıklı bir adamdır.
Phaon giderken veda bile etmemiştir. Sappho üzüntüden kendini parçalamış, toplum içinde küçük düşmüştür. Phaon artık düşlerinde yaşamaktadır. Sappho, Phaon ile ilk kez birlikte oldukları mağarayı bulmuştur ve sevgilisini orada göremeyince bir kaynağın kıyısına oturmuştur. O esnada bir su perisi, Sappho’yu ziyaret etmiştir. Pyrrha’nın aşkından yanıp tutuşan Deukalion’un kendini attığı tepeye gitmesini ve uçurumdan atlamasını önermiştir. Ölürse, aşk acısı da bitecektir. Bir zamanlar çok ünlü bir bestekardır ama Phaon, Sappho’nun yaratıcılık gücünü yok etmiştir. Bu yüzden denizin sularında ölmek Sappho için en iyisidir.
Sappho, bir sürü aşk macerası yaşamış olmasına rağmen, kendisinden genç ve yakışıklı Phaon’un terk edişini atlatamayan orta yaşlı bir kadındır.