Eski Yunan ve Roma’da Büyü tam olarak nedir ya da daha net bir ifadeyle, antik dönemde büyü nedir? Oxford Klasik Sözlüğü onu ‘doğaüstü yollarla doğanın gidişatını etkilemeye yönelik manipülatif bir yöntem’ olarak tanımlamaktadır. Buradaki ‘manipülatif’ kelimesi, büyüyle ilgili eylemi hedefine doğru yönlendiren insan müdahalesi unsuruna atıfta bulunduğu için önemlidir.
Büyü, kontrol edilemeyeni kontrol etme potansiyeliyle, doğası gereği insani bir uğraştır ve bunun örnekleri binlerce yıldır dünyanın dört bir yanındaki kültürlerde var olmuştur. Bu makalenin amaçları doğrultusunda, Antik Yunan ve Roma’nın Klasik kültürlerinde kullanılan büyü örneklerini ele alacağız.
Bu eski toplumlarda büyü din ile sıkı sıkıya ilişkiliydi ve etkisi genellikle çeşitli tanrıların yardımına bağlıydı. Bununla birlikte, genellikle şüpheli uygulamaları nedeniyle, büyü ne tamamen kabul edilmiş ne de tamamen yasaklanmış olduğu için kendine özgü bir kültürel statüye sahipti.
Hem Yunanlıların hem de Romalıların büyü uygulamalarını kısıtlayan yasaları vardı, ancak görünüşe bakılırsa büyü güçlü bir cazibeye sahipti ve toplumun her seviyesinde büyük değer görüyordu. Cadılar ve büyücüler Yunan mitolojisinde de karşımıza çıkmaktadır. Ünlü bir örnek, büyülü iksirleriyle kurnaz kahraman Odysseus‘u dizginleyen büyücü Kirke‘dir.
Ayrıca bakabilirsiniz: Antik Yunan’da Büyü Geleneği
Lanet Tabletleri ve Bağlama Büyüleri
Eski büyü örnekleri kabaca iki kategoriye ayrılabilir: büyük ölçüde zarar vermekle ilişkilendirilen ‘kara’ büyü ve fayda ya da korunma sağlamakla ilişkilendirilen ‘ak’ büyü. Lanet tabletleri kesinlikle ilk kategoriye girmektedir.
Bu tabletler normalde ince kurşun parçalardan oluşur, üzerlerine düşmana karşı bir lanet yazılır, daha sonra katlanır ve genellikle mühürlenip bir çiviyle delinirdi. Lanetler daha sonra genellikle su birikintilerine ya da kuyulara atılır hatta mezarlara bile gömülürdü.
Bu yerlerin Yeraltı Dünyası’na açılan hızlı bir yol olduğu düşünülürdü. Yeraltı dünyasındaki Hades, Hekate ve Hermes gibi tanrı ve tanrıçaların lanetlerin gerçekleşmesine yardımcı olabileceğine inanılırdı. Yunanistan’daki Atina‘dan İngiltere’nin güneybatısındaki Bath’a kadar Klasik dünyanın dört bir yanında bu türden binlerce tablet bulunmuştur.
En eski lanet tabletleri M.Ö. 5.yüzyıl Atina’sından gelmektedir. Bu tabletlerde kullanılan dil, insanların tanrılardan hedefledikleri kişiyi ‘bağlamalarını’ istedikleri birçok örnek içermektedir. Bu bağlama kavramının kökeni belirsizdir ancak Yunan mitolojisindeki tanrıların birbirlerini bağlayabildiği ancak ölümlüler tarafından bağlanamadığı hikayelerden türediği düşünülmektedir.
Bu nedenle bağlama edimi bir tür ilahi etkinlik kazanır. Bağlama, hedefi tam olarak yok etmek ya da öldürmek istememekle birlikte, onu kısıtlama ya da ona zarar verme girişimi gibi görünmektedir. Lanet tabletlerinde karşılıksız aşk, önemli hukuk davaları ve tüccarlar arasındaki rekabet de dahil olmak üzere bir dizi konu ele alınmaktadır. Toplumun her kademesinden kişiler yer almaktadır; hatta bir Yunan tabletinde ünlü hatip Demosthenes‘e atıfta bulunulmaktadır.
Voodoo Figürleri
Voodoo figürleri ya da bibloları bazen lanet tabletlerine eşlik ederdi. M.Ö. 2000 gibi erken bir tarihte Mısırlıların bu tür figürleri ilk kez kullandıkları düşünülmektedir. Balmumundan yapılan ve bir düşmana benzetilen figürler, öbür dünyanın tanrısı Osiris’ten sert muamele görebilmeleri için mezarlara gömülürdü.
Yunanistan’da M.Ö. 4. yüzyıldan kalma örnekler keşfedilmiştir. Figürler çoğunlukla çamur, balmumu ya da kurşundan yapılmıştır ve muhtemelen birçok lanet tabletinde bahsedilen bağlama işlemini vurgulamak için figürlerin çoğunun kolları arkadan bağlanmıştır.
Hedeflenen kişinin adı genellikle heykelciğin üzerine kazınırdı. Daha sonra iğneler vücudun stratejik noktalarına batırılırdı. En yaygın iki heykelcik örneği, aşık olunan kişiye yönelik olanlar ve kişisel düşmana yönelik olanlardır.
Potansiyel bir sevgiliyi hedefleyenler için iğneler genellikle gözlere, ağza ve cinsel organlara yerleştirilirdi, bunun amacı zarar vermek değil, cinsel uyarılmayı teşvik etmekti. Kişisel düşmanlara yönelik olanlarda ise figürler, belki de Yeraltı Dünyası’na yolculuklarını tasvir etmek için, genellikle minyatür tabutların içine yerleştirilirdi.
Klasik Dünyada Antik Muskalar
Muskalar Klasik dünyada yaygın olarak kullanılmıştır. Hastalıkları iyileştirdiğine ve takan ya da kullanan kişiye koruma sağladığına inanıldığı için ak büyünün en iyi örneklerindendirler. Bu tür muskalara örnek olarak bitkiler, çiçekler, hayvan dişleri, ince hayvan kemiği parçaları veya değerli metaller (lamel olarak bilinir) ve oyulmuş tabletlerden veya yarı değerli taşlardan yapılmış dekoratif takılar verilebilir. Bazı muskaların üzerine dualar ya da büyülü sözler yazılmıştır. Bu da bize nesnenin bağlamı ve ne için kullanılmış olabileceği hakkında bilgi vermektedir.
Büyü uygulayıcıları genellikle muskayla birlikte kullanılmak üzere tılsımlar ya da büyüler yazarlardı. Platon bize Sokrates‘in baş ağrılarını iyileştirmek için kullandığı bir çareden bahseder. Bu çare özel bir yaprak türü alıp ardından sözlü bir büyü yapmaktan ibarettir.
Ephesia Grammata, Yunanlılar ve Romalılar tarafından kullanılan özel bir muska türüydü. Efes Artemis‘in kült heykeline kazındığı iddia edilen, gramer anlamı olmayan gizemli bir harf dizisi olarak ortaya çıkmışlardır.
İnsanlar kendilerini kötü ruhlardan ve salgın hastalıklardan korumak için bu harflerin kazılı olduğu nesneleri takarlardı. Bazı atletler de kazanma olasılıklarını artırmak için bu harfleri giysilerine ya da deri sandaletlerine diktirmişlerdir.
Kutsal Bitkiler, Otlar ve Kökler
Kutsal bitkiler de bir tür tılsım olarak sınıflandırılabilir.Çünkü çoğunlukla hastalıkları iyileştirmek ve önlemek için iksirlerde ve tariflerde kullanılırlardı. Hasta ya da yaralı insanlar genellikle bitki temelli tıbbın sırlarını anladığına inanılan Yunan tanrısı Asklepios‘a dua ederlerdi.
M.Ö. 300 civarında, Eresuslu Theophrastus (M.Ö. 370-288), sonraki yüzyıllar boyunca hekimler ve büyü yapanlar tarafından kullanılan “Bitkiler Üzerine İnceleme” adlı ufuk açıcı eserini yazdı. Theophrastus yüzlerce bitkiyi ve bunların sözde büyülü özelliklerini tanımlamıştır. Örneğin, Pennyroyal kadınlar için doğum kontrol hapı olarak kullanılmıştır.
Semizotu vebadan veya hastalıktan kurtulmak için, Bataklık Ebegümeci kırıklarda ve Erken Mor Orkide afrodizyak olarak kullanılırdı. Theophrastus‘un ardından, yaklaşık M.Ö. 30-M.S. 600 yıllarına tarihlenen Yunan Büyü Papirüsleri, bitki bazlı ilaçlar ve iksirler için eski tariflerde 450’den fazla bitki, ot ve mineralden bahsetmektedir.
Yunan Büyü Papirüsleri
Yunan Büyü Papirüsleri, Mısır’da bulunan ve 600 yılı aşkın bir süreyi kapsayan geniş bir papirüs metinleri koleksiyonudur. Metinler birçok farklı kişi tarafından yazılmıştır. Bitki bazlı iksir tariflerinin yanı sıra sihirli formüller, ilahiler ve bir uygulayıcıya yardımcı olması için çağrılabilecek tanrı ve şeytanların isimlerini içerir.
Ayrıca voodoo bebekleri yapmak için talimat örnekleri de vardır. Bazı metinler saç bukleleri ve giysi parçaları etrafında katlanmış olarak bulunmuştur. Muhtemelen bu da papirüslerin kendi başlarına muska olarak kullanıldığını göstermektedir. Günümüz araştırmacıları bu metinlerin ne kadar gizli ya da halka açık olduğu konusunda kararsızdır. Ancak daha sonraki papirüslerin bazılarında rahiplere yapılan atıflar belki de büyünün Roma İmparatorluğu’nun son yüzyıllarında giderek daha resmi dini uygulamalara benzer bir statüye sahip olmaya başladığını düşündürmektedir.
Antik dünyada büyünün sahip olduğu gerçek konumu muhtemelen hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ancak bugün elimizde olan örneklerden, büyünün cinsiyet ve sosyal statü sınırlarını aştığı açıktır. Antik büyü özellikle kişisel bir uygulama gibi görünmektedir. Sonuç olarak bize antik Yunan ve Roma insanlarının günlük korkuları, aşkları ve umutları hakkında heyecan verici fikirler vermektedir.
Kaynakça için tıklayınız.