Eski Ahit, göklerin, yerin ve yaşamın başlangıcını konu alır. Tanrı altı gün içinde bilinen her şeyi ve ilk insanoğlunu yarattı. Adem yeryüzünün toprağından yaratılmıştır. İbranice’de Adamah, kelimenin tam anlamıyla yer, toprak ve yeryüzü anlamına gelir. Havva Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Adem ve Havva, Tanrı’ya verdikleri söze ihanet ettiler, yasak meyveyi yediler ve Aden Bahçesi‘nden sürgün edildiler. Onların hikâyesi Eski Ahit’te tekrarlanan bir temayı sembolize eder: insanın ayartılma ve günahla mücadelesinin yanı sıra intikamcı bir Tanrı’ya karşı gösterilen itaatsizlik… Aşağıdaki makale Eski Ahit’te bulunan beş günah, dehşet ve intikam öyküsünü anlatmaktadır.
Bu yazı TheCollector sitesindeki makaleden çeviridir.
1. Nuh’un Gemisi: Tanrı’nın Gazabı
Eski Ahit‘in en iyi bilinen öykülerinden biri Nuh ve Gemisi‘dir. Bu öykü, Tanrı’nın buyruklarına itaat etmenin önemine ilişkin Kutsal Kitap’ta yinelenen temayı vurgular.
Yaratılış kitabında yer alan öyküye göre, insanlık kötü ve günahkâr hale gelmişti. Bu nedenle Tanrı, yeryüzündeki tüm canlıları büyük bir tufanla yok ederek günahı temizlemeye karar vermişti. Ancak, yozlaşmış insanların arasında doğru ve iyi olan Nuh yaşamaktaydı. Bu yüzden Tanrı, yeryüzündeki yaşamı korumak için Nuh’u ve ailesini, yaşayan her canlının temsilcileriyle birlikte bağışlamaya karar vermişti.
Tanrı, Nuh’a yaklaşan tufandan kurtulabilecek muazzam bir gemi inşa etmesi için özel talimatlar vermişti. Ayrıca Nuh’a, tüm yaşamın hayatta kalmasını sağlamak için her tür hayvandan iki tanesini nasıl toplayacağı da bildirilmişti. Nuh gemiyi inşa etmek için yıllarca çalıştı.
İnşaat tamamlandıktan sonra, Tanrı kırk gün kırk gece süren ve geminin dışındaki tüm yaşamı yok eden büyük bir tufan göndermişti. Tufan dindikten sonra Nuh suların çekilip çekilmediğini görmek için bir güvercin göndermişti. Güvercin gagasında bir zeytin dalı tutarak geri dönmüş, bu da sel sularının çekildiğini işaret etmişti. Böylece Nuh, ailesi ve tüm hayvanlar gemiden ayrılmış ve yeryüzündeki yaşam korunmuştu.
Bu anlatı ilk bakışta Nuh ve ailesini kurtaran Tanrı’nın merhameti ve iyiliğinin öyküsü gibi görünse de, daha karanlık bir şeyi gizlemektedir. İnsanlığın kötülüğü ve Tanrı’ya olan sadakatsizliği ne olursa olsun, günahkârlıkları yüzünden tüm canlıların yok edilmesi merhametli bir Tanrı’dan çok uzak bir yaklaşımdır.
2. Sodom ve Gomorra: İki Şehrin Yok Edilmesi
Yaratılış kitabında da yer alan Sodom ve Gomora‘nın öyküsü, Nuh’un Gemisi‘ninkine benzer bir kıssadan hisseye sahiptir. Sodom ve Gomora şehirlerinin kötülük ve günahla dolu olduğu söylenir. Tanrı bu iki kentteki kötülüğü nasıl yok edeceğini düşünürken, iki meleği araştırma yapmaları için gönderir.
İki melek, Sodom’daki tek doğru adam olan Lut tarafından konukseverlikle karşılanır ve onları evine kabul eder. Kısa bir süre sonra şehrin ileri gelenleri Lut’un evine gelerek melekleri teslim etmesini istediler. Anlatıya göre, adamlar o kadar kötü ve ard niyetliydiler ki, meleklere tecavüz etmek istediler. Ancak Lut onların taleplerini reddetti. Melekler kentin erkeklerini kör ederken, Lut’a ve ailesine kaçmalarını söylediler.
Lut ve ailesi kaçarken onlara arkalarına bakmamaları söylendi. Şehirden ayrıldıktan sonra, kül ve molozdan başka bir şey kalmayıncaya kadar gökten ateş ve kükürt yağdı. Ancak, Lut ve ailesi Sodom’u tamamen geride bırakmadan önce, karısı ortaya çıkan yıkımı görmek için döndü ve bir anda taştan bir sütuna dönüştü.
Nuh tufanına benzer şekilde, Tanrı insanoğlunu en aşırı şekilde yargılamıştır: soykırım. Gerçekten de kötülük ve günah kesinlikle hoş karşılanmaz, ama yok edilmeyi haklı çıkarır mı? Dahası, yok edilen sadece kötüler değil, aynı zamanda tek günahı merak olan Lut’un karısıdır.
3. Dinah’ya Tecavüz: Şehvet ve Katliam
Dinah, daha sonra “İsrail” olarak adlandırılacak olan Yakup‘un kızıydı ve aynı zamanda İsrailoğulları’nın atasıydı. Yaratılış kitabı Dinah‘ın Şekem kentini nasıl ziyaret ettiğini ve ülkenin prensi Hamor‘un oğlu Şekem‘in dikkatini nasıl çektiğini anlatır. Şekem Dinah’ı kaçırdı ve ona tecavüz etti. Şekem babasından Dinah’la bir evlilik ayarlamasını istedi. Bunun üzerine Hamor Dinah’ı istemek için Yakup’a gitti.
Yakup’un oğulları hem tecavüze hem de ardından gelen evlilik teklifine öfkelendiler ve hakarete uğradılar. Aldatıcı bir şekilde, evlilik teklifini ancak kentin erkekleri sünnet törenini kabul ederse onaylayacaklarını bildirdiler. Şekem’in erkekleri kabul etti.
Yakup’un iki oğlu Levi ve Şimon, sünnetlerden sonraki üç gün boyunca Şekem erkeklerinin en çok acı çekecekleri zamanı beklediler. O gün kente girdiler ve şaşkınlık içindeki bütün erkekleri öldürdüler. Hamor’u ve Şekem’i öldürdüler, Dinah’ı aldılar ve gittiler. Ancak bu kadarla kalmadılar, kenti, mallarını ve kent sakinlerinin evlerindeki her şeyi yağmaladılar.
Bu öykü Eski Antlaşma’daki korkunç öykülerle bağlantılıdır. Kitabın sayfaları arasında tecavüzden söz edilen tek yer burası değildir. Anlatıcı ve üzücü olan, tecavüze uğrayan Dinah olmasına rağmen, onun hislerinden ve isteklerinden bahsedilmemesidir. Tecavüzün dehşetinin ötesinde, hikâye, trajediye neredeyse hiç karışmamış olanlar da dâhil olmak üzere, bütün bir şehrin katledilişini rahatça anlatır.
4. İlyas Peygamber: Sadakatsizleri Yok Etmek
İlyas, Kutsal Kitap’ın en önde gelen peygamberlerinden biriydi. Yahudilerin tek gerçek Tanrısı olan Yahova’nın düşmanlarını ve inanmayanları yok etmek için yaptığı büyük işlerle tanınırdı. Aslında İlyas’ın adı İbranice’de “Benim Tanrım RAB’dir” anlamına gelir. İlyas, Kenanlıların yağmur, gök gürültüsü ve çiy tanrısı Baal‘a tapınmalarına karşı sert meydan okumalarıyla ünlüydü.
İlyas, Tanrı’nın sözünü, İsrail’de RAB’be saygının münhasır olmadığı çalkantılı bir çağda vaaz etti. O dönemde İsrail kralı olan Ahav, Baal‘a tapınmanın propagandasını yapıyordu. İsrail’in ruhsal huzurunu bozduğu için İlyas’ı kınamış, İlyas da Ahav’ı sahte Tanrıları izlemekle suçlamıştı.
Böylece İlyas, Yahova’nın yardımına geleceğine inanarak, onların çelişkili inançlarını sınamaya karar verdi. Ahav, İsrail halkını ve Baal’ın 450 elçisini Karmel Dağı’na çağırdı. İlyas, kendisinin ve Baal’in elçilerinden birinin, birer boğayı, odunların üzerine koyarak kurban etmelerini önerdi. Ancak kurbanı ateşe vermek yerine, kurbanı yakacak bir ateş için dua etmelerini söyledi. Baal elçileri, bütün gün dua ettiler ama başarılı olamadılar.
Sıra İlyas’a gelince, kurbanını kabul etmesi için RAB’be yalvarmaya başladı, ama bunu sunağın üzerine üç kez dört büyük küp su dökmeden önce yapmadı. İlyas RAB’bin adını anınca, sunağın üzerine ateş yağdı ve boğa yok oldu. İsrail halkı RAB’bin tek gerçek Tanrı olduğuna hemen ikna oldu. İlyas halka Baal’ın elçilerini yakalamalarını emretti ve hepsini öldürdü.
Tanrı’nın gücü ve mucizeleri ile İlyas’ın çabası sayesinde Yahova’nın İsrail’deki egemenliği kuruldu. RAB için kahramanca bir andı ama O’na karşı çıkan sayısız kişi için trajik ve korkunç bir sondu.
5. Levili ve Cariyesi: Taciz ve Cinayet
Levili ve beraberindekiler yolculuk ederken, Benyaminliler‘in (12 kabileden bir diğeri) yaşadığı Giva‘da durdular. Konuk edilmeyi umarak meydanda durdular, ama kimse gelmedi. Sonunda yaşlı bir adam Levili grubu evinde kalmaya davet etti.
Bir süre sonra bir grup adam yaşlı adamın evine geldi ve kapıyı çaldı. Levili’yle cinsel ilişkiye girmek istedikleri için onunla konuşmak istediler. Bunun yerine yaşlı adam kızını ve Levili’nin cariyesini teklif etti. Çünkü erkeklerin onuru kadınlarınkinden daha önemli sayılırdı.
Benyaminli erkekler Levili’nin cariyesini bütün gece taciz ettikten sonra cariye kapının önünde yığılıp kaldı. Öyküde kadının ne zaman ya da nerede öldüğü anlatılmaz. Levili daha sonra cariyesinin cesedini on iki parçaya bölerek intikam almak umuduyla İsrail’in on iki kabilesine dağıttı.
Eski Ahit’teki bu ve buna benzer hikâyeler vahşi bir dünyayı betimler. Bu hikâyelerin günümüzde geçerli olan ahlak kurallarını öğretip öğretmediği ve ciddi bir felsefi düşünceyle mi yoksa sadece hikâye oldukları için mi ele alınmaları gerektiği hâlâ tartışılmaktadır. Kesin olan bir şey varsa o da bu çarpıcı tasvirlerin korkaklara göre olmadığıdır.