Eleusis Gizemleri, en eski törenlerden biridir. MS 329 yılına kadar en az bin yıl boyunca her yıl kutlandı. Festival eylül ayı başlarında Atina’ya 22 km uzaklıktaki Eleusis kentinde düzenlenirdi. Antik Yunan dünyasının en gizemli festivali olarak bilinirdi. Gizemlerin birkaç günlük başlıca ayinleri Demeter ve kızı Persephone efsanesiyle yakından ilişkiliydi. Onların acıklı ayrılıkları ve sevinçli kavuşmalarının kutsal öyküsü, ruhsal aydınlanma için katalizör görevi görüyordu. Ritüeller ezici ve tarifsiz bir deneyim yaşatmayı amaçlıyordu.
Mitin Kökeni
Homeros, Olimposlu tanrıça Demeter‘den pek sık bahsetmemiştir. Aslında onun hakkında nadiren konuşmuştur. Bununla birlikte, onun hikayesinin kökleri muhtemelen ilk tarım insanlarının Toprak Ana‘ya olan inançlarına dayanıyordu. Toprak her şeye hayat verir ve onları beslerdi. Sonunda, ölüleri bünyesine geri kabul ederdi. Bu kavram Yunan dünyasında hala geçerliydi. Aiskhylos gibi Yunan yazarlar Adak Sunucuları adlı oyunlarında bu kavramı yeniden ele aldılar. Demeter tarım tanrıçası olduğu için, kendisi ve tapınımı Toprak ve Tahıl Ana ile ilgili uygulamaların merkezinde yer almıştır.
Demeter’e dair en eski yazılı kayıt M.Ö. 8. yüzyılda yaşamış Yunan şair Hesiodos‘a aittir. Theogonia adlı şiirinde Demeter’den sadece üç satırda bahsedilir. Bir yüzyıl sonra, Demeter hakkında Homerik İlahi ile daha fazla ayrıntı elde edilmiştir. Bu anlatıma göre, Demeter’in kızı bir çayırda süsen ve sümbül çiçekleri toplamaktadır. Birdenbire Hades ölümsüz atlı bir arabanın üzerinde yeryüzünden fırlar ve kızı zorla ele geçirir. Muhtemelen bu olay, Hades’in yeraltı dünyasını terk ettiği tek zamandı. Demeter, kızı Kore‘nin çığlıklarını ve yürek parçalayan sesini duyar. Ne tanrılar ne de ölümlüler ona gerçeği söylemez ve her yerde onu aramaya devam eder.
Demeter o kadar perişan olmuştur ki doğayı beslemeyi bırakmıştır. Zeus, Hades’e Kore’yi serbest bırakmasını emrederek müdahale etmek zorunda kalmıştır. Ancak Kore, yanlışlıkla ya da belki de bilerek, onu sonsuza dek yeraltı dünyasına bağlayacak bir şey yapar. Hades’in sunduğu bir nar tanesini yer. Zira yeraltı dünyasında kim bir şey yerse, yediği şey ne kadar küçük olursa olsun, orada kalmaya mecburdur. Artık Kore yılın yarısını yeryüzünde annesiyle, kalan yarısını da yeraltı dünyasında Hades’le geçirmek zorundaydı. Bu nedenle Kore, ölüler tanrıçası ve Hades’in karısı olduktan sonra Persephone olarak anılmıştır. Ve Demeter, kızı Persephone ile Eleusis yakınlarında yeniden bir araya gelmiştir.
Homerik İlahi, Gizemlerin kuruluş öyküsünü de anlatır. Demeter insan kılığına girip kızını ararken Eleusis’e gelir ve burada bir bakıcı olarak misafir edilir. Demeter, konukseverliği için kenti onurlandırma zorunluluğu hisseder ve kendini açığa çıkarır. Ardından gizli ayinlerini paylaşır ve bu ayinler Eleusis Gizemleri‘nin ana teması haline gelir. Ancak bu ayinlere kabul edilmek basit bir iş değildir. Katılımcıların yılın en az yarısı ya da daha fazlası boyunca hazırlanmaları gerekir. Ayrıca, gizli vahiyi benimsemek için kendilerini ruhsal olarak eğitmeleri şarttır.
Eleusis Gizemleri Ayinlerinin İçeriği
Eylül ayı başlarında Eleusis Gizemleri‘nin başlamasından bir gün önce, Demeter ve Persephone rahibeleri Atina’daki Tanrıça tapınağına doğru yürümeye başlarlardı. Her biri, Atina’yı Eleusis’e bağlayan Kutsal Yol boyunca başlarının üzerinde taşıdıkları Demeter’in kutsal eşyalarıyla dolu bir sepet alırlardı. Araştırmacılar, birinci gün agorada iki ila üç bin katılımcının toplandığını tahmin etmektedirler. İlginç bir ayrıntı vardı: Atina yasaları tarafından Gizemlerin sırlarını ifşa etmeleri yasaklanmıştı. Buna uymayanlar ölüm cezasıyla cezalandırılıyordu. Sonuç olarak, hepsi o anda ve orada gizlilik yemini ediyorlardı.
Efsaneye göre Demeter dokuz gün boyunca acı içinde kızını arardı. Benzer şekilde, Eleusis Gizemleri boyunca yapılan ayinlerin tamamlanması da dokuz gün sürerdi. Birinci günden beşinci güne kadar bir dizi arınma ritüeli, oruç, muhtemelen hayvan yavrusu kurbanları ve Demeter’e kutsal sunular yapılırdı. Beşinci gün Büyük Alay olarak anılırdı. Bir gün önce kutsal sepetleri taşıyan Demeter ve Persephone rahibeleri, arkalarında binlerce katılımcı ile birlikte yürüyüşlerine başlarlardı. Kitle Atina’dan Eleusis’e doğru yaya olarak, eğer zenginlerse at arabalarıyla, yaklaşık 25 km’lik bir mesafe olan Kutsal Yol boyunca ilerlerdi.
Ne yazık ki Demeter’in mabedine vardıktan sonra Gizemler daha az anlaşılır oluyordu. Katılımcılar, Kore kaybolmuşken Demeter’in duygularını yeniden canlandırmak için karanlıkta kafaları karışmış ve yönlerini kaybetmiş bir şekilde dışarıda dolaşırlardı. Daha sonra Telesterion adı verilen Demeter Tapınağına girerlerdi. Antik Yunan dünyasının en büyük kapalı binası olan bu tapınak birkaç bin kişiyi rahatlıkla alabiliyordu. Bundan sonra ne olduğu merak uyandırıcı bir gizemdir.
Bu sırada, merkezde yer alan bazı küçük ateş yanan çukurlar dışında Telesterion’un neredeyse tamamen karanlık olduğunu hayal etmek gerekir. Binada görüşlerini engelleyen sıra sıra devasa sütunlar olduğundan insanlar uygun bir yer bulmak için itişip kakışırlardı. Bu noktada herkesin oruç tutması, sessiz olması ve Demeter’in kederiyle özdeşleşmesi beklenirdi.
Katılımcılara kykeon adı verilen bir içki ikram edildi. Çeşitli makalelerde bu içeceğin halüsinojenik maddeler içerdiğinden bahsedilse de, birçok bilim insanı kanıt eksikliği nedeniyle bu fikre karşı çıkmaktadır. Gizliliğe rağmen, antik kaynaklardaki birkaç anlatı Eleusis Gizemlerinin görsel performanslar içerdiğini belirtir: bir şeyler söylenir, gösterilir ve yapılırdı. Bu eylemler muhtemelen Telesterion‘un içinde, ateş yanan çukurların yakınındaki küçük bir odayla bağlantılıydı. Katılımcıların bu kutsal odaya girmeleri yasaktı; çünkü bu oda, sonunda gizli vahyi gerçekleştirmek için dışarı çıkacak olan rahip ve rahibelere ayrılmıştı.
Sırların Demeter ve Persephone’nin hikâyesini yeniden canlandırdığı ve açığa çıkma anına kadar katılımcıların korkunç şeylere tanık oldukları konusunda fikir birliği vardır. Bazı araştırmacılar “sırların” Kore’nin kaçırılması ve tecavüze uğramasını dramatize etmek için gerçek bir cinayet veya bir bakireye tecavüz içerdiğini düşünmektedir. Kızın yakalanması onun ölümünü simgeliyordu: Kore gitmişti, çünkü Persephone’ye dönüşmüştü. Antik Yunan kaynaklarında Eleusis Gizemleri ile ilgili kanıtlar azdır; ancak ne Eleusis’te ne de Demeter’e tapınılan diğer yerlerde bu tür şiddet eylemlerini doğrulayan önemli bir bulgu yoktur. Ancak katılımcılar neye tanıklık etmiş olursa olsun, Gizemler sırasında tam bir şok geçiren insanlara dair kayıtlar vardır. Birçok katılımcı bu deneyimin kendilerini dönüştürdüğünü ve ölüm korkularını ortadan kaldırdığını söylemiştir.
Nihayet, Dönüş olarak da adlandırılan dokuzuncu günde herkes Atina’ya geri dönerdi. Onların varışı festivalin sona erdiğine işaret ediyordu.
Literatürde Eleusis Gizemleri
Sophokles, Herodot, Aristophanes ve Plutarkhos gibi antik yazarlar Eleusis Gizemleri‘nden bahsederler. Çünkü hepsi bir zamanlar bu gizemlere katılmışlardır. Yine de Eleusis Gizemleri antik Yunan’ın ilgi çekici bir sırrı olmaya devam etmektedir. Çünkü katılımcılar, dikkat çekici bir tutarlılıkla, Telesterion‘da ve iç mabette neler olduğunu ifşa etmemeye yemin etmişlerdir. Sonuç olarak, akademisyenler sınırlı sayıda anlatı kullanmak ve üzerinde fikir birliği olmayan geçici hipotezler oluşturmak zorundadır.
Chicago Üniversitesi’nden Romanyalı tarih ve din profesörü Mircea Eliade, Dini Fikirler Tarihi adlı kitabında ilginç bir olay anlatır. İkinci Dünya Savaşı sırasında, 1940 yılının Şubat ayında soğuk bir günde, Atina’dan Korint’e giden bir otobüs dolusu yolcu alışılmadık bir şeye tanık olur. Yaşlı bir kadın için otobüs durmuştur. Kadın otobüse binmiş ama kısa süre sonra yanında ücreti ödeyecek parası olmadığını fark etmiş. Şoför ondan bir sonraki durakta, tam olarak Eleusis’te inmesini istemiş. Kadın indikten sonra motor bir daha çalışmamış ve yolcular uzun bir süre mahsur kalmış. Dışarıda soğukta bekleyen yaşlı kadın için üzülen yolcular onun ücretini ödemeye karar vermişler. Kadın otobüse biner binmez motor çalışmaya başlamış ve yollarına devam etmişler. Ancak yaşlı kadın kızgınmış. Yolcuları bencillikleri ve yavaşlıkları nedeniyle sert bir şekilde azarlamış ve Yunanistan’ı büyük talihsizliklerin beklediğini söylemiş. Sonra da sırra kadem basmış.
Bu hikayenin herhangi bir doğruluk payı olup olmadığı tartışmalıdır. Ancak 1940 yılında Atina’da birçok gazetenin bunu haber yapması ve daha sonra birçok yayının bu yaşlı kadının belki de Demeter olduğunu öne sürmesi dikkat çekicidir.
Eleusis Gizemlerinin son kalıntıları neredeyse iki bin yıl önce Gotların kralı Alaric tarafından Hıristiyanlığın bir devlet dini olarak yayılmasına karşı Helen direnişini bastırmak için ortadan kaldırılmış olabilir. Bununla birlikte, Demeter bugün hala popüler hayal gücünde aktif olan güçlü bir figür olmaya devam etmektedir.