Daidalos ve İkoros Miti

Mitolojik Hikayeler İkaros ve Daidalos
Spread the love

Daidalos ve İkoros Miti, Yunan Mitolojisindeki en ilgi çekici öykülerden biridir. Labirent’te tutsak kalmış Daidalos, kuş tüylerinden ve balmumundan birer kanat yapar. Ancak özgürlüğüne kavuşmasının bir bedeli olacaktır.

1903 yılında Wright kardeşler ilk uçağı başarıyla üretti. İnsanlık uçmayı yeni öğrendiği için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bu büyük bir olaydı. İnsanlar yüzyıllardır uçmayı saplantı haline getirmişlerdi. Leonardo da Vinci‘nin kuşlar ve uçan makinelerle ilgili ayrıntılı çizimlerinden önce bile gökyüzünde uçan insanlarla ilgili efsaneler ve hikayeler vardı. Bu hikayelerden biri, Romalı şair Ovidius‘un Metamorfozlar‘ında aktardığı eski bir Yunan efsanesi olan Daidalos ve İkaros mitidir. Hikayeye göre, efsanevi bir mucit olan Daidalos, oğlu İkaros ile birlikte Kral Minos tarafından esir tutuldukları Girit’ten kaçmak için tüy ve balmumundan kanatlar yapmıştır. Ancak İkaros babasının uyarılarını dikkate almamış ve güneşe çok yakın uçmuştur. Böylece kanatları erimiş ve sonunu getiren denize düşmüştür.

Ama hikayeyi en başından alalım.

Bu makale TheCollector sitesindeki yazıdan çevrilmiştir.

Daidalos ve İkoros Miti, Anthony van Dyck, 1615 – 1625
Daidalos ve İkoros Miti, Anthony van Dyck, 1615 – 1625

Daidalos’un Hakkında Anlatılanlar

Daidalos ve İkaros’un hikâyesi İkaros’un doğumundan çok önce başlar. Efsaneye göre Daidalos eşsiz bir heykeltıraştı. Platon‘un diyaloglarından birinde Sokrates, Daidalos’un heykellerinin sabitlenmesi gerektiğine, aksi takdirde heykellerin kaçacağına dair bir efsaneden bahseder. Daidalos’un sanatı o kadar gerçekçiydi ki, sonunda hayat buldu. Birçok Yunan tapınağındaki antik ahşap tapınım resimlerinin onun eserleri olduğunun söylenmesi tesadüf değildir. MS ikinci yüzyılın seyahat yazarı Pausanias, efsanevi heykeltıraşa ait olduğuna inanılan bu resimlerden birkaçını görmüştür. Bunların kutsal bir his uyandırdığını yazmıştır.

Ancak Daidalos yetenekli bir sanatçıdan daha fazlasıydı. O aynı zamanda bir mucitti. Eskiler ona, en önemlisi marangozluk olmak üzere bir dizi buluş atfetmişlerdir. Daidalos bir anlamda Rönesans insanının efsanevi karşılığıydı.

İkaros
Daidalos ve İkoros Miti

Daidalos’un Erken Hayatı

Ancak Daidalos’un karanlık bir tarafı da vardı. Mucit döneminin en üstünüydü, gelgelelim kısa bir sürede ciddi bir rekabetle karşı karşıya kaldı. Ovidius’a göre (Metamorfozlar VIII.236-259), Daidalos Atina’da doğmuş (diğer kaynaklar Giritli olduğunu iddia eder) beceri ve zekâsı sayesinde çabucak saygın bir vatandaş konumuna gelmişti. Kız kardeşi, oğlu Talos‘un (diğer kaynaklarda Calos ya da Perdix olarak da geçer) Atina’da dayısının yanında eğitim görerek büyük kazanımlar elde edebileceğine inanıyordu. Kız kardeşinin bilmediği bir şey vardı.

Daidalos, Talos‘u yanına aldı ve ona bildiği her şeyi öğretti. Çocuk gençti ve oldukça zekiydi. Tüm öğrendiği bilgileri çabucak kavradı ve bunları uygulamaya başladı. Daidalos çok geçmeden çocuğun sadece akıllı olmadığını fark etti. Kendisinden daha akıllıydı. Talos bu şekilde devam ederse, Daidalos onun gölgesinde kalacaktı. Bu yüzden Talos’u Akropolis’in uçurumundan aşağı itti. Tanrıça Athena, Talos’u kuşa dönüştürerek onu kurtardı ve ona annesinin adı olan Perdix‘i koydu. Bununla birlikte Daidalos bu davranışından dolayı yargılandı ve Atina’dan sürüldü.

Atina’dan kovulduktan sonra Daidalos, Girit’in efsanevi kralı Minos’un sarayına sığındı. Minos, eşi benzeri olmayan güçlü bir donanmayla denizlere hükmediyordu. Daidalos’un hizmetine girmesiyle durdurulamaz bir güç haline geldi.

Daidalos, çocuklar için hareketli oyuncaklar icat etti. Minos’un kızı prenses Ariadne için ilk dans pistini inşa ederek Giritlilerin sevgisini kazandı.

Minos’un sarayında geçirdiği süre boyunca Daidalos sıfırdan başlama şansına sahip oldu. Orada Naukrate adında bir köleden oğlu oldu. Çocuğun adı İkaros‘tu. İkaros’un erken yaşamı ya da babasıyla ilişkisi hakkında hiçbir bilgi bilinmemektedir.

Daidalos ve İkaros, Pieter Lastman
Daidalos ve İkoros Miti, Daidalos ve İkaros, Pieter Lastman

Minotor ve Labirent Miti

Daidalos Girit’te huzur içinde yaşıyordu. Ancak bir gün aniden Minos’un karısı Pasiphae‘ye yardım etmesi istendi. Pasiphae hayal edilebilecek en aşağılık eylemlerden birini gerçekleştirmek istiyordu. Bir hayvanla, özellikle de bir boğayla çiftleşmek! Her şey Minos’un Poseidon‘dan kendisine boğa şeklinde kutsal bir işaret göndermesini istemesiyle başlamıştı. Kral, hayvanı bir kurban olarak sunacağına söz vermişti. Tanrı Minos’un dileğini yerine getirdi ve denizden eşsiz güzellikte bir boğa çıktı.

Minos, Poseidon’un kendisini kayırdığını görmekten memnun olmasına rağmen hayvanı kurban etmek istemedi. Bunun yerine boğayı saklamaya ve onun yerine başka bir boğa kurban etmeye karar verdi. Poseidon anlaşmanın kendisine düşen kısmını yerine getirmişti ama Minos getirmemişti. Böylece tanrı, Minos’un karısı Pasiphae’yi çıldırtarak, Minos’u cezalandırmaya karar verdi. Pasiphae, Poseidon’un gönderdiği boğayla çiftleşme dürtüsünü kontrol edemez hale geldi. Boğanın itaatkar olmaması nedeniyle bu eylemi gerçekleştiremeyince Daidalos’tan yardım istedi.

İkaros'un Düşüşü, Fall of İcarus, Daidalos ve İkoros Miti
Daidalos ve İkoros Miti, İkaros’un Düşüşü, Fall of İcarus

Daidalos, Pasiphae’nin sorununu çözmek için tekerlekli tahta bir inek yonttu. Daha sonra “ineği alıp içini oydu, derisini yüzdüğü bir ineğin postunu üzerine dikti ve boğanın otladığı çayıra yerleştirdi.” Pasiphae tahta kuklanın içine girdi ve boğayı kandırdı. Kadın sonunda istediğini elde etti. İnsan ve hayvanın birleşmesinden, yarı insan yarı boğa olan Minotor doğdu.

Minos bu korkunç yaratığı gördüğünde, Daidalos’tan onu saklamak için Labirent’i inşa etmesini istedi. Minos daha sonra Minotor’u Atinalılar üzerinde dehşet salmak için kullanmış ve şehirden yedi genç kadın ve yedi genç erkeğin haraç olarak yaratığa yem olmasını istemiştir. Sonunda, Atinalı bir kahraman olan Theseus Girit’e gelmiş ve Minos’un kızı Ariadne’nin yardımıyla Minotor’u öldürmüştür. Hatta bazı antik yazarlar Daidalos’un da olayda rol oynadığını ve Minotor’un kellesini ararken çifte yardım ettiğini iddia ederler.

İkaros'un Düşüşü, Fall of İcarus, Daidalos ve İkoros Miti
İkaros’un Düşüşü, Fall of İcarus

İkoros Miti

Ovid’e bakılırsa, Daidalos bir süre sonra Girit’ten nefret etmeye başladı ve memleketine dönmeye karar verdi. Ancak Minos mucidi yanında tutmaya kararlıydı, bu onu hapsetmek anlamına gelse bile. Diğer yazarlar, Minos’un Daidalos’u Pasiphae’nin günahı ve Theseus’un kaçışındaki rolünü öğrendikten sonra ya da sadece Labirent’in gizemlerini bir sır olarak saklamak için bir hücreye attığını iddia ederler.

 Hapishane hayatı kolay değildi ama en azından Daidalos yalnız değildi; sevgili oğlu İkaros da onunla birlikteydi. Yine de Daidalos Girit’ten kaçmaya kararlıydı.

“O [Minos] karadan ya da denizden kaçışımızı engelleyebilir ama gökyüzü bize kesinlikle açıktır: o yöne gideceğiz: Minos her şeye hükmeder ama göklere hükmetmez.” (Ovid, VIII.183)

Ve böylece Daidalos en iyi bildiği şeyi yaptı; kalıpların dışında fikirler üretti. Onun yaratıcı fikri, insanlık gökyüzünü fethedene kadar bin yıl boyunca batı dünyasının hayal gücüne kazınacak bir icat olacaktı. Daidalos kuşların hareketlerini inceledi ve onları taklit eden bir aygıt geliştirdi. Daha sonra çeşitli tüyleri en kısadan en uzuna doğru dizdi ve balmumu ile iplik kullanarak birbirine bağladı. Tüm bu süre boyunca İkaros tüylerle oynuyor, trajik sonunu getirecek şeye dokunduğunu fark etmeden kahkahalarla gülüyordu.

İkaros'un Düşüşü, Fall of İcarus, Daidalos ve İkoros Miti
İkaros’un Düşüşü, Fall of İcarus

Daidalos işini bitirince kanatları taktı. Baba oğlunun önünde uçarken Daidalos ve İkaros birbirlerine baktılar. Daidalos, İkaros’a kanatları nasıl kullanması ve nelerden kaçınması gerektiğini açıkladı:

Seni uyarayım İkaros, orta yolu seç, çok alçaktan uçarsan ıslaklık kanatlarına ağırlık yapar ya da çok yükseğe çıkarsan güneş kanatlarını yakar. İki uç arasında seyahat et. Sana Çoban Bootes’e, Büyük Ayı Helice’ye ya da Orion’un çekilmiş kılıcına doğru gitmemeni emrediyorum: sana gösterdiğim yoldan git!” (Ovid, VIII.183-235)

Daidalos’un uyarıları ve talimatları dramatik bir ton taşıyordu. Bunun bir oyun değil, sonu kötü bitebilecek bir yolculuk olduğunu anlamıştı. Oğlunun hayatı için duyduğu korku onu ele geçirmişti. Gözyaşları gözlerinden akıyor ve elleri titriyordu. İkaros’un tepkileri uçuşun tehlikelerinin farkında olmadığını gösteriyordu. Yine de başka bir seçenek yoktu. Daidalos İkaros’a yaklaştı ve onu öptü. Sonra tekrar havalandı ve İkaros’a kanatlarını nasıl doğru kullanacağını öğretirken ona yol gösterdi.

Ovid, bir çiftçi, bir çoban ve bir balıkçının Daidalos ve İkaros’u uzaktan uçarken gördüklerini ve onların tanrı olduklarına inandıklarını yazar; bu sahne Yaşlı Brueghel’in İkaros’un Düşüşünün resmedildiği Manzara adlı eserinde ünlü bir şekilde betimlenmiştir.

Daidalos ve İkaros Miti
Daidalos ve İkaros Miti

Daidalos ve İkaros uçarak Girit’i arkalarında bıraktılar. Artık Minos’un ulaşamayacağı bir yerdeydiler ama güvende değillerdi. Samos adasına yaklaşırlarken, İkaros kibre kapıldı. Göğe doğru, güneşe olabildiğince yakın uçmak için karşı konulmaz bir dürtü hissetti. Babasının uyarılarına aldırmadan daha da yükseğe uçtu, ta ki kanatları bir arada tutan balmumu eriyip hızla düşmeye başlayana kadar. İkaros uçmaya çalıştı ama elleri artık boştu. Yapabileceği tek şey babasının adını haykırmaktı.

 “Baba!”

“İkaros, İkaros neredesin? Seni görmek için ne tarafa bakmalıyım?” diye bağırdı Daidalos, ama İkaros çoktan İkarya Denizi olarak bilinen kapkaranlık denizde boğulmuştu.

 “İkaros!” diye tekrar bağırdı ama cevap alamadı.

Sonunda Daidalos oğlunun cesedini tüyler arasında yüzerken buldu. İcatlarına lanet ederek cesedi en yakın adaya götürdü ve oraya gömdü. İkaros’un gömüldüğü adaya İkarya adı verildi.

Daidalos oğlunu daha yeni gömmüştü ki, başının yanından küçük bir kuş uçtu. Bu, şimdi Perdix olarak adlandırılan yeğeni Talos’tu ve kendisini neredeyse kin yüzünden öldürecek olan adamın çektiği acının zevkini çıkarmak için gelmişti. Daidalos ve İkaros’un efsanesi bu şekilde sona erer.

İkaros'un Düşüşü, Herbert James Draper | The Fall of Icarus
Daidalos ve İkoros Miti, İkaros’un Düşüşü, Herbert James Draper | The Fall of Icarus

İkoros, Phaeton ve Talos Mitlerinin Benzerliği

Daidalos ve İkaros’un hikâyesi bir başka Yunan efsanesi olan Phaethon’un mitine oldukça benzer. Phaethon Apollo’nun oğluydu. Efsaneye göre, Phaethon güneşin arabasını sürmekte ısrar eder. Apollon onu defalarca bunun sonunu getireceği konusunda uyarsa da Phaethon geri adım atmaz. Sonunda Phaethon istediğini elde eder, ancak arabanın atlarını yönetecek güce sahip olmadığını fark eder. Derken düşerek kendi sonunu getirir. Daidalos gibi Apollon da oğlu için yas tutar ama hiçbir şey oğlunu geri getiremez.

İlginçtir ki Ovid, Metamorfozlar adlı eserinde İkaros ve Phaethon’un yanı sıra Talos (ya da Perdix) hakkında da yazmıştır. Bu üç öyküde de hırslı, genç bir adamın trajik bir şekilde düşme teması ortaktır. Her üç öyküde de düşenler, yapmamaları gereken belirli bir sınırı aşmaya çalıştıktan sonra sonlarıyla karşılaşırlar. İkaros güneşe çok yakın uçar, Phaethon bu şekilde öleceği konusunda uyarılmasına rağmen güneşin arabasını sürmekte ısrar eder ve Talos yaratıcılıkta Daidalos’u geçer. Bu hikâyelerden çıkarılacak ders, bir oğulun babasını geçmek için acele etmemesi gerektiğidir.

Daidalos ve İkaros Miti
Daidalos ve İkaros Miti

Daidalos ve İkaros’un hikâyesindeki benzersiz bir nokta ise İkaros’a uç noktalar arasında uçmasının söylenmesidir; ne çok yüksek ne de çok alçak. Bunu hem çok hırslı olmaktan kaçınmak hem de tümüyle hırsına yenik düşmemek için bir uyarı olarak yorumlayabiliriz. İkaros’a altın oranı bulması söylenir. Bunu düşünürsek, aslında oldukça iyi bir yaşam tavsiyesi olduğunu görürüz. Kaç genç insan aşırı hırs yüzünden tükenmemiştir? Kaç genç hayata kayıtsız yaklaştığı için yeteneklerini geliştirmeyi başaramamıştır? Hepimizin aklına ilgili örnekler gelebilir; belki bir arkadaş, eski bir tanıdık ya da hatta bir aile üyesi.

Dikkat sürelerimizin giderek kısaldığı, toksik bir çalışma kültürünün giderek norm haline geldiği bir çağda, uçlar arasında uçmak giderek daha az mümkün hale geliyor. Gerçek hayatta altın orana ulaşmak zor, hatta çoğu zaman imkansızdır.

Peki, ne yapmalıyız? Brueghel‘in aşağıdaki tablosunda, mütevazı günlük işlerini yapan üç adam (bir çiftçi, bir çoban ve bir balıkçı) görüyoruz. Ancak resmin sağ alt tarafına bakarsak, birinin denizde boğulmakta olduğunu fark ederiz. Bu, henüz düşmüş olan İkaros’tur. İlk bakışta pek bir anlam ifade etmeyen bu basit kompozisyonda acımasız bir hatırlatma yatmaktadır. Sonuçta ne yapmış olursanız olun, güneşe ne kadar yakın uçmuş ya da uçmamış olursanız olun, hayat devam edecektir. Çiftçi saban sürmeye, çoban sürülerini gütmeye, balıkçı da oltaya takılacak balıkları beklemeye devam edecektir. Belki de yapmamız gereken Daidalos ve İkaros’un hikayesinden ders almak ve sadece uçuşun tadını çıkarmaktır.

Landscape with the fall of Icarus, after Pieter Brueghel the Elder, 1558, Royal Museums of Fine Arts of Belgium
Landscape with the fall of Icarus, after Pieter Brueghel the Elder, 1558, Royal Museums of Fine Arts of Belgium

Daidalos’un Sicilya’daki Hayatı

Daidalos’un hikâyesi İkaros’un defnedilmesiyle sona ermez. Mucit sonunda Minos’tan kurtulmuştur, ancak bunun bedeli ağır olmuştur. Gelgelelim, Sicilya Kralı Cocalus’un sarayına sığınır.

Diodorus Siculus’a göre (Tarih Kütüphanesi 4.78), Daidalos Sicilya’da kaldığı süre boyunca birçok olağanüstü eser yaptı ve hatta o kadar ustaca tasarlanmış bir şehir inşa etti ki, saldırıya uğraması imkânsızdı. Bu yüzden, Cocalus başkentini oraya taşıdı.

Minos, Daidalos’un Cocalus’un sarayında olduğunu öğrendikten sonra savaşa hazırlandı. Nihayetinde en iyi mucidini geri istiyordu. Cocalus, Minos’u bir görüşmeye çağırdı ve Daidalos’u geri vermek de dahil olmak üzere tüm taleplerini kabul edeceğine söz verdi. Ancak Cocalus göründüğünden daha kurnaz çıktı. Minos’u kandırdı ve giderek ısınan suyun onu öldürdüğü banyonun içinde tuzağa düşürdü.

Önerilen makaleler