Bir Paradoks: Theseus’un Gemisi

Mitolojik Hikayeler Theseus'un Gemisi
Share the article 👇

Theseus’un Gemisi ya da Theseus’un Paradoksu, kökleri antik tarihe dayanan ve günümüzde hala hararetli tartışmalara konu olan bir felsefik deneydir. Plutarch’tan Thomas Hobbes’a ve WandaVision’a kadar, bu felsefik deney nedir ve önerilen çözümler nelerdir? En açık haliyle Theseus Gemisi şu soruyu sormaktadır: “Eğer bir nesnenin tüm bileşenleri zaman içinde değiştirilmişse, o nesne aynı nesne midir?”

Bu yazı TheCollector sitesinden çevrilmiştir.

Ayrıca Mitolojik Paradoks yazımız da ilginizi çekebilir.

Theseus’un Gemisi Paradoksunun Ardındaki Mit

Öncelikle Theseus’un Gemisi paradoksunun ardındaki efsaneyi incelemek ilgi çekici olabilir.

Theseus, Antik Yunan’da Atina’nın genç bir prensiydi. Annesi Ethra tarafından krallıktan uzakta yetiştirildi. Reşit olduğunda, Atina tahtının varisi olduğu kendisine söylendi. Böylece doğuştan gelen hakkını talep etmek için yola çıktı. Atina’ya ulaştığında, tahta geçmeye layık olduğunu kanıtlamanın yollarını aramaya başladı. Atina Kralı Egeus, daha önce Minos’a karşı bir savaş kaybetmişti. Bu yüzden, Girit Kralı Minos’a korkunç bir haraç ödüyordu. Theseus bunu öğrenince dehşete düştü.

Haraç olarak yedi kız ve yedi erkek çocuk Kral Minos’a verilerek tehlikeli bir Labirent’e kapatıldılar. Bu Labirent’te gezinmek imkânsızdı. Minotor adında vahşi bir canavar etrafta dolaşıyordu. Minotor yarı insan, yarı boğaydı ve kız ile erkek çocukları yiyen efsanevi bir yaratıktı. Theseus, her yıl Kral Minos’a teslim edilen yedi çocuktan biri olarak haraç gönüllüsü oldu. Theseus’un büyük planları vardı; Minotor’u öldürmek, çocukları korumak ve haracı durdurmak istiyordu.

İşte geminin ilk örneği burada ortaya çıktı. Kral Egeus, oğlu Theseus’un olası bir ölüme doğru yelken açmasına çok üzülmüştü. Bu yüzden Theseus babasına, eğer geri dönerse geminin beyaz yelkenleri açacağına dair söz verdi. Şayet ölürse, yelkenleri normal rengi olan siyah olarak kalacaktı.

Theseus ve diğerleri, Theseus’un Gemisi olarak bilinecek olan gemileriyle Girit’e doğru yelken açtılar. Girit’te karaya çıktılar ve kraliyet ailesiyle bir görüşme yaptılar. Theseus burada Girit prensesi Ariadne ile tanıştı ve ikisi birbirlerine deli gibi aşık oldular.

Labirente girmeden önce yapılan gizli bir görüşmede Ariadne Theseus’a bir iplik yumağı ve bir kılıç verdi. Theseus bu hediyeleri kaçmak için değerlendirdi; kılıcı Minotor’u öldürmek için, ipi de labirentten çıkmak için kullandı. Theseus, diğer haraçlar ve Ariadne gizlice gemiye geri döndüler ve Kral Minos ne yaptıklarını anlayamadan Atina’ya doğru yelken açtılar.

Yol üzerinde Theseus’un gemisi Nakşa Adası’nda mola verdi. Burada hikâye birçok versiyonda farklılık gösterir, ancak Ariadne geride bırakıldı ve Theseus Atina’ya onsuz gitti. Ariadne daha sonra tanrı Dionysos ile evlendi. Sıkıntıdan ya da gafletten Theseus yelkenlerin rengini değiştirmeyi unutunca yelkenler siyah olarak kaldı. Siyah yelkenleri gören Kral Egeus çok üzüldü ve kendini bir uçurumdan aşağıya Ege sularına attı.

Theseus gemiden indi ve babasının ölüm haberini duydu. Çok üzgündü ama Atina’nın bir sonraki kralı olmak için görevi üstlendi. Plutarkhos’a göre Theseus’un Gemisi, Theseus’un mucizevi başarılarını ve Kral Egeus’un trajedisini hatırlatması için Atina’da bir müzede saklandı.

Theseus'un Gemisi
Theseus’un Gemisi

Falsefik Bir Soru: Plutarkhos

Aralarında Herakleitos ve Platon‘un da bulunduğu pek çok filozof bu paradoks üzerine düşünmüştür. M.S. 1. yüzyılda yaşamış bir biyografi yazarı, filozof ve sosyal tarihçi olan Plutarkhos, Theseus’un Yaşamı adlı eserinde Theseus’un Gemisi paradoksundan bahseder:

“Theseus ve Atinalı gençlerin Girit’ten döndüğü geminin otuz küreği vardı ve Atinalılar tarafından Demetrius Phalereus’un zamanına kadar korundu, çünkü çürüdükçe eski tahtaları kaldırdılar, yerlerine yeni ve daha güçlü keresteler koydular, öyle ki bu gemi filozoflar arasında büyüyen şeylerin mantıksal sorusu için daimi bir örnek haline geldi; bir taraf geminin aynı kaldığını savunurken, diğeri aynı olmadığını iddia ediyordu.”

(Plutarkhos, MS 1. – 2. yüzyıl)

Buradaki paradoks şudur: Atinalılar geminin her tahtasını çürümeye başladığında yeni bir tahta parçasıyla değiştirirlerse, sonunda tüm tahtaların değiştirildiği ve hiçbir tahtanın orijinal gemiye ait olmadığı bir zaman gelecektir. Bu, Atinalıların hâlâ Theseus’la aynı gemiye sahip oldukları anlamına mı gelir?

Plutarkhos gemi benzetmesini kullansa da bu kavram herhangi bir nesne için geçerlidir. Zaman içinde bir şeyin her bir bileşeni değiştirilirse, nesne hala aynı mıdır? Değilse, ne zaman kendisi olmaktan çıkmıştır?

Theseus'un Gemisi
Theseus’un Gemisi

Platon ve John Lock

Theseus Gemisi deneyi kimlik metafiziğinde güçlü bir yer tutmakta ve kimliğin sınırlarını ve esnekliğini sorgulamaktadır. Pek çok kişi bu deneyin bir cevabı olmadığını düşünürken, diğerleri bir çözüm bulmaya çalışmıştır. Deneyin uygulanma biçimlerini göz önünde bulundurarak Theseus Gemisi’ni daha iyi anlayabiliriz.

Bu deney sadece ‘gemi’ gibi cansız nesneler için değil, canlı varlıklar için de geçerlidir. Aynı kişinin yan yana iki fotoğrafı olduğunu düşünün. Bir resim kişiyi yaşlılıkta, diğer resim ise gençlikte gösteriyor olsun. Deney, iki resimdeki kişinin nasıl aynı ve nasıl farklı olduğunu sorgulamaktadır.

Vücut sürekli olarak hücre yeniler. Bilim bize yedi yıl sonra tüm vücudun artık orijinal hücrelerinden hiçbirine sahip olmadığını söyler. Dolayısıyla insan bedeni, tıpkı Theseus’un Gemisi gibi, orijinal halinden farklı bir hale gelmiştir. Çünkü eski parçalar yenileriyle değiştirilerek tamamen yeni bir nesne yaratılmıştır.

Platon’un Cratylus’ta alıntıladığı Herakleitos, “her şeyin hareket ettiğini ve hiçbir şeyin hareketsiz kalmadığını” savunmuştur. Bu argüman, hiçbir şeyin kimliğini korumadığını ya da kimliğin akışkan bir kavram olduğunu ve asla çok uzun süre tek bir şey olmadığını savunur. Dolayısıyla her iki gemi de orijinal Theseus Gemisi değildir.

Yukarıdaki örnekle ilgili olarak, bazı teorisyenler gemi gibi nesnelerin bir insandan farklı olduğunu belirtir. Çünkü bir insanın anıları olduğunu, oysa cansız bir nesnenin anıları olmadığını savunmaktadır. Bu, John Locke’un bizi zaman içinde geçmiş benliklerimize bağlayan şeyin hafızamız olduğu teorisinden gelmektedir.

Dolayısıyla kimlik hafızaya mı, bedene mi, hiçbirine mi yoksa ikisinin bir kombinasyonuna mı bağlıdır?

Yunan Gemisi İllustrasyon
Yunan Gemisi İllustrasyon

Thomas Hobes

Thomas Hobbes, Theseus’un Gemisi tartışmasına yeni bir yön vererek, orijinal malzeme (geminin çürümüş kalasları) atıldıktan sonra toplanıp ikinci bir gemi inşa etmek için yeniden birleştirilirse ne olacağını sormuştur. Bu yeni, ikinci gemi Theseus’un orijinal gemisi mi olurdu? Yoksa defalarca tamir edilen diğer gemi hala Theseus’un Gemisi mi olurdu? Ya da ikisi de mi?

Bu bizi geçişlilik teorisine götürür. Bu teoriye göre, eğer A = B ve B = C ise, bu A = C olmalıdır:  Theseus’un henüz limana yanaşmış olan orijinal gemisi A’dır. Tüm yeni parçalara sahip gemi B’dir. Yeniden inşa edilen gemi ise C’dir. Geçişlilik yasasına göre bu, tüm gemilerin aynı olduğu ve tek bir kimliğe sahip olduğu anlamına gelir. Ancak tamir edilen ve yeniden inşa edilen olmak üzere iki farklı gemi olduğu için bu anlamsızdır. Hangisinin Theseus’un gerçek gemisi olduğuna dair somut bir cevap yok gibi görünmektedir.

Thomas Hobbes’un sorusu Platon’un Parmenides’teki tartışmasına yanıt verir. Hobbes’un geçişlilik yasasına benzer bir teorisi vardır: “Bir şey ne kendisiyle ne de bir başkasıyla ‘başka’ ya da ‘aynı’ olamaz.” Bu, iki ‘geminin’ kendi kendileriyle ne aynı ne de başka olabileceği fikrini destekler. Platon’un işaret ettiği gibi, “Ama aynı olanın bir olandan farklı bir doğaya sahip olduğunu gördük.” Bu, ikili kimliğin rahatsız edici deneyimi hakkında karmaşık bir argüman oluşturur.

Thomas Hobbes tarafından başlatılan bu tartışma konusu yüzyıllar sonra çağdaş dünyada da devam etmiştir. Kimlik ikiliği, aşağıda incelenen modern televizyon dizisi WandaVision’da ele alınan bir sorundur.

Theseus ve Thomas Hobbes
Theseus ve Thomas Hobbes

WANDAVISION

Marvel sinematik evreninin bir parçası olan popüler televizyon dizisi WandaVision’daki Theseus Gemisi düşünce deneyini duymuş olabilirsiniz. Açıkça görülüyor ki, Batı düşüncesi bu paradoks karşısında hala fevkalade şaşkın ve ilgilidir.

Dizide Vision adlı karakter bir sentezoiddir: yapay zekadan yaratılmış bir zihne sahip bedensel bir vücudu vardır. Theseus’un Paradoksu’ndaki ‘gemi’ gibi, Vision da orijinal bedenini kaybeder, ancak anıları kopya bir bedende yaşamaya devam eder. Vision’ın eski bedeninin eski bileşenleri bir Beyaz Vizyon yaratmak için yeniden birleştirilir. Dolayısıyla bu Beyaz Vision orijinal maddeye sahiptir ama anılara sahip değildir. Oysa Vision yeni bir bedene sahiptir ama anıları muhafaza eder.

WandaVision’da Theseus Gemisi şöyle özetlenir: “Theseus Gemisi müzedeki bir eserdir. Zamanla ahşap tahtaları çürür ve yerlerine yenileri konur. Hiçbir orijinal tahta kalmadığında o hala Theseus Gemisi midir?” 

Bu, Plutarkhos’un geminin kimliğini sorgulayan düşünce deneyi versiyonundan alınmıştır. Açıkçası, antik çağdan modern çağa kadar paradoksa kesin bir çözüm bulunamamıştır. Theseus’un Gemisi düşünce deneyinin ‘cevabının’ belirsizliği, modern izleyicilerin antik felsefeyle etkileşime girmeye ve yanıt vermeye devam etmesini sağlar.

Televizyon dizisinde ayrıca kimliğin ikiliğini sorgulayan Thomas Hobbes teorisine de yer verilir. Vision, “İkinci olarak, eğer sökülen tahtalar onarılır ve çürümeden arındırılarak yeniden birleştirilirse, bu Theseus’un Gemisi mi olur?” diye sorar. Bu, Thomas Hobbes’un atılan parçalardan başka bir gemiyi yeniden bir araya getirme fikriyle ilgilidir. Beyaz Vision geçişlilik teorisinin paradoksal bir uygulamasıyla cevap verir: “İkisi de gerçek gemi değildir. Her ikisi de gerçek gemidir.”

Dolayısıyla, iki Vision, anıları olan ve farklı bir bedene sahip olan Vision ve anıları olmayan ama orijinal bedene sahip olan Vision, her ikisi de tek ve aynı varlık olarak özetlenir. Ancak bu imkansızdır çünkü iki Vision vardır ve farklı şekilde tanımlanırlar. Platon’un kullandığı anlamda, Vision’ın “özü” diğerinden, yani Beyaz Vision’dan “farklıdır”.

Vision bir çözüm önermeye çalışır: “Belki de çürüyen anılardır. Yolculukların aşınması ve eskimesidir. Theseus’un bizzat dokunduğu tahtadır.” Şimdi bu, belki de Theseus’un orijinal gemisinin hiçbiri olmadığını, çünkü orijinalin yalnızca Theseus’un ve ilk gemiyle karşılaşan insanların hafızasında var olduğunu savunur. John Locke’un hafızanın kimliğin yaratıcısı olduğu teorisi WandaVision’daki muammayı bir araya getirir. Vision, anılarını (ya da ‘verilerini’) Beyaz Vision’a aktarabilmektedir, ancak iki Görü hala kendilerini ayrı varlıklar olarak tanımlamaktadır.

WandaVision’ın hafızaya yaptığı ima bilimsel bir yaklaşımdan ziyade düşünme sanatını romantikleştirir. Felsefe kelimesinin kendisi philos “sevgi” ve sophos “bilgelik” kelimelerinden oluşan “bilgelik sevgisi” anlamına gelir; onu kullananların fikirleri üzerinde pratik yapar. Theseus’un Gemisi düşünce deneyi antik çağlardan günümüze kadar pek çok zihni meşgul etmiştir.

Wandavision
Wandavision

Önerilen makaleler