Adatepe Köyü Gezi Rehberi

Mitolojik Hikayeler Adatepe Köyü
Spread the love

Adatepe Köyü, Türkiye’nin kuzeybatısında, Çanakkale‘nin Kaz Dağları‘nın eteklerinde yer alan tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü bir köydür. Bu köy, taş mimarisi, sakin sokakları ve korunmuş doğası ile ziyaretçilerine huzurlu bir kaçış sunar. Adatepe’nin tarihi, antik çağlara kadar uzanır. Köy içindeki Zeus Altarı gibi tarihi kalıntılar, bölgenin kültürel mirasının zenginliğine işaret eder. Özellikle zeytinyağı üretimiyle de tanınan bu şirin köy, geleneksel yaşam tarzını modern zamanlara taşıyan ender yerleşimlerden biridir.

Ulaşım

Çanakkale yönünde ilerlerken sağda tabelasını görebilirsiniz. Otoyoldan yaklaşık 3,5 km yukarıda ve 10 dakikalık bir mesafe. Yol gidiş-dönüş tırmanan bir dağ yolu ve yer yer korkutucu. Gidiş dönüş 2 arabanın zor sığacağı yollar olduğu için yavaş gitmenizi öneririm.

Kısa Tarihçe

Adatepe Köyü Evleri
Adatepe Köyü Evleri

Adatepe Köyü, Çanakkale’nin Ayvacık İlçesinin Küçükkuyu Beldesinin yakınında, Kaz Dağlarında kurulmuş bir köydür.

İlk yerleşim Selçuklu zamanında başlarken, Osmanlı döneminde Rum ve Türklerin beraber yaşamışlardır.

Kurtuluş Savaşı sonrası mübadele ile Rumlar Midilli ve Girit’e göçmüştür.

1950li yıllarda ticaretin sahil kesiminde olmasından dolayı köy tamamen terk edilmiştir ve harabeleşmeye başlamıştır.

1980 yılında varlıklı aileler tarafından keşfedilen köy, aslında uygun restore edilerek tekrar kazandırmıştır.

1989 yılında sit alanı ilan edilmiştir.

Gezilecek Yerler

Adatepe Köyü Taş Mektep
Adatepe Köyü Taş Mektep

Adatepe Köyü’ne vardığınızda, yaz sıcağında ağaçların gölgesinde serinleyebileceğiniz, masalarıyla sizi cezbeden Köy Meydanı girişte yer alır. Yaz aylarında popüler olan bu mekanlarda dondurma ve lokal yemekler tadabilirsiniz. Park yeri bulmak zorlaşabilir, bu nedenle girişteki otoparkları kullanmak iyi bir fikir olabilir.

Köyü dolaşırken, çiçeklerle süslenmiş taş evler ve Hüseyin Meral Zeytinyağı ve Sanat Evi ile Adatepe Taş Mektep gibi duraklar ziyaretçilere açıktır. Taş Mektep, köyün eski okulu olup, çeşitli seminerlere ev sahipliği yapan bir kültür merkezine dönüştürülmüştür. 1999’dan beri felsefe, sosyoloji, edebiyat, sanat ve sanat tarihi alanlarında seminerler yapılmakta, serbest atölye çalışmaları yürütülmektedir. Programlar ve tarihçe için web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Hünnaphan, butik otel konforunun yanı sıra kafe olarak da hizmet vermektedir. Burada köyün içindeyken serin bir limonata ile rahatlayabilirsiniz.

Köy oldukça küçük bir yer olduğundan 1 saatlik bir gezi yeterli olacaktır.

Zeus Altarı

Zeus Altarı tabelasını, köye girmeden önce, sağ tarafta görebilirsiniz. Bu tabeladan yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşle Altar’a ulaşılıyor. Altarın üstüne çıktığınızda ise müthiş bir Edremit Körfezi manzarası sizi bekliyor. Fotoğraf çekilmeden önce lütfen manzaranın tadını çıkarın ve Zeus’un buradan Troya Savaşı‘nı izlediğini hayal edin.

Adatepe Köyü

Antik çağlarda sunaklar, tanrılara kurban vermek, adaklar adamak ve yemekler sunmak için kullanılan yapılardı. Dikdörtgen şeklinde olan yapılar, çoğunlukla taştan yapılırdı. Özellikle savaşlarda galip gelmek, hastalıklardan kurtulmak, felaketlerden korunmak için Zeus Altarı’nda, Zeus için kurbanlar kesilir, adaklar adanırmış.

Zeus Altarı’nın Homeros‘un ünlü destanı İlyada’da geçen Gargaros Tepesi olduğu rivayet edilir. Yine İlyada da anlatıldığında göre tanrıça Hera, Zeus’u tam olarak burada baştan çıkarmış. Çünkü, Hera, Zeus’un dikkatini dağıtarak, Yunanlılara zaferi getirmek istiyormuş.

İlyada’da Gargaros Tepesi ve olay şöyle anlatılır:

“Hera dosdoğru yürüdü Gargaran Doğruğuna. İda’nın en yüksek tepesiydi bu. Bulutları devşiren Zeus, onu gördü. Görür görmez aşk sardı düşünceli kafasını. Ve Hera Zeus’un dokuz eşinin birincisi oldu.”

İlyada, Homeros

Ayrıca İlyada’da Zeus’un Truva Savaşı’nı sunaktan izlediği de şöyle anlatılır:

“Uçup giden tunç ayaklı, altın yeleli atların sırtında vardılar, canavarın anası, kaynağı bol İda’ya, Gargaran’daydı Zeus’un tapınağı, kokulu sunağı. İnsanları, tanrıların babası durdurdu, atları çözüp sürekli bir dumanla, koyu bir dumanla göz kamaştıran çalımıyla oturup dağın doruğuna, Troia’yı, Akhalıların gemilerini süzdü.”

İlyada, Homeros

Zeus Altar’ının girişinde yazan bilgilendirme ise şöyledir:

“Altar (sunak), çok tanrılı dinlerde, tanrılara kurban ve adak sunulan, genellikle dikdörtgen şeklinde ve çoğunlukla taştan yapılan yapılara denir. Eski çağlarda insanoğlu savaş, deniz seferi düğün gibi önemli saydıkları işlere başlamadan veya tamamladıktan soma tanrılara çeşitli hayvanlar kurban ederler, çeşitli yiyecekler ve içkiler sunarlar, tütsüler yakarlardı. Böylelikle Tanrıların kendilerine yardımcı olacağına, aksi takdirde hiddetleneceğine inanırlardı. Antik Yunan’da Zeus ise tanrılar arasında en ön sırada yer alır. Tanrıların tanrısı veya tanrıların babası olarak da bilinirdi. Zeus Altarı’nın, Yunanlıların bu en yüce tanrısı için kurbanların kesildiği, hediyelerin sunulduğu yer olduğuna inanılır. Adatepe köyünün hemen yanı başında dev kaya kütlesi, Truvay’ı gün yüzüne çıkaran Alman maceraperest Heinrich Schlieman ve Alman arkeolog Ludeich tarafından İda Zeus Altarı olarak tanımlanmıştır.”

Zeus Altarı’ndan Edremit Manzarası
Zeus Altarı’ndan Edremit Manzarası

Refika’nın Öyküsü

Adapete Zeytinyağları firmasının bizlere anlattığı hikaye şöyledir:

Adatepe köyünde 19.yy sonu, 20.yy başında Refika adında bir Rum güzeli yaşarmış. Köyün Rum ve Türk cemaati arasında çok sevilen Refika hem güzel hem de çok neşeli bir kızmış. Düğünlerde şarkılar söyler, çok da güzel dans edermiş. Refika’nın iyiliği ve güzelliği sadece Adatepe’de değiş çevre köylerde de dillere destan olmuş. Özellikle zeytin zamanı Refika’nın çalıştığı tarla da köylüler hem zeytin toplar hem Refika’nın şarkılarını dinlerlermiş. Düğünlerde mutlaka Refika baş misafir olarak çağrılır, kendisine şarkı söylettirilip dans ettirilirmiş.

I.Dünya Savaşına kadar iki cemaat Adatepe Köyünde barış içinde yaşamışlar. Ancak savaş tüm Anadolu’da olduğu gibi Adatepe Köyüne de felaket getirmiş. Savaşla birlikte köyün Rum kesimi ile Türk kesimi arasına önce soğukluk, sonra çatışmalar baş göstermiş. Tüm bu kargaşaya rağmen Refika yine de Türkler tarafından sevilmeye devam etmiş. Ancak ne var ki savaş sonunda Türk ve Yunan hükümetleri arasındaki anlaşmaya göre Refika da diğer Rumlarla birlikte köyü terk edip, Yunanistan’a yerleşmek zorunda kalmış.

Refika’nın köyden ayrılışı Türkler arasında büyük üzüntüye yol açmış. O gittikten sonra bile onun adına türküler yakılmış. Her fırsatta özellikle düğünlerde onun türküsü okunup, onun adına danslar edilirmiş. Bu gelenek uzun süre devam etmiş.

Refika'nın Resmi
Refika’nın Resmi

Refika’nın efsanevi öyküsünü biz köyün en yaşlısı olup birkaç sene önce vefat etmiş olan Abdi Amca’dan dinledik. Daha sonra Yunanistan’ın Sakız Adasına yerleşmiş olduğu ve Yunanistan’ın ilk güzellik kraliçesi seçildiği yönünde efsaneler anlatılan Refika’nın izini bulabilmek için Sakız Adasına yaptığımız seyehatte kendisine ait herhangi bir ipucu bulamadık. Ne var ki tesadüfen bir antikacıda bulduğumuz bir resimdeki kızın güzelliği ve yüzündeki ifade bizi derinden etkiledi. “Bu kesinlikle Refika olmalı” diyerek resmi alıp köye getirdik. Adatepe’nin yaşlılarına resmin Refika’ya ait olabileceğini söylediğimizde, gözyaşlarını tutamayıp heyecanla “Evet! Bu o!” dediler. Biz de çağlar boyunca insanlara güzellik, sağlık veren saf ve doğal Adatepe Zeytinyağları’nın alameti farikası olarak Refika’nın resmini etiketimizde ölümsüzleştirmeye karar verdik.

Önerilen makaleler