Aiskhylos’un Zincire Vurulmuş Prometheus’u
Antik Yunan toplumunda, felsefenin, tragedyanın ve bilimsel bilginin doğmasının çeşitli nedenleri vardır. Antik Yunan düşünürlerinin ilk dönemlerinde evreni ve insanı doğa üzerinden açıklamaya çalışmaları bunun en önemli nedeni olmuştur. Teorik bilginin önemsenmesi, coğrafya ve jeopolitik konum, köleci sistem ve “özgür” insanların gündelik faaliyetlerin dışında çok fazla boş zamanının olması, denizcilik ve ticaret alanında gelişmiş olmaları, şehir devletlerinin bağımsızlığı, Homeros’çu din anlayışı, Olympos panteonunun eleştirilebilir olması gibi birçok faktörün belirlediği Antik Yunan hem felsefenin hem de tragedyanın doğumuna gebe kalmıştır. Arkaik dönem sonrasında, Delos Birliği’nde toplanan paranın Atina’ya aktarılması ve çok büyük bir imar faaliyeti sonrasında Atina kentinin diğer polis devletler arasından ekonomik, siyasi ve kültürel olarak arasının açılmasına neden olmuştur.
MÖ. 5. ve 6.yy da önemli Tragedya yazarlarından Aiskhylos, Sophokles, Euripides Atina’nın bahsedilen güçlü kültürel atmosferinin içine doğmuşlardır.
Homeros’çu şairler kuşağı sonrasında, Yunan mitolojilerindeki konu ve kahramanları işlendiği Tragedyalar, özellikle Dionysos ayinlerinin ayrılmaz parçalarındandır. Bereket sağlaması amacıyla hasat mevsimleri ve bağ bozumu dönemlerinde yapılan bu şölenlerde, Tragedyaların yarışması ve bir gelenek haline gelmesi, Tragedyaların gelişmesinin ve çeşitlenmesinin de önünü açmıştır.
“Antik Yunan’da şiir, hem çocuklar için ilk ahlak dersi, hem yetişkinleri bu çağda olumlu olarak etkileyen bir araçtı. Daha sonra felsefe ve tarih incelemeleri gelişmiş ve şiirin görevini üzerine almışlarsa da bu bilimler azınlığı ilgilendirmiş, büyük çoğunluğun eğitiminde en etkin araç gene şiir olmuştur.”[2]
Tragedyalar, propaganda aracı olarak kullanılmasının yanında toplumu şekillendirme, düşünme biçimi oluşturma, öğretme ve eğitme konusunda da önemli görevler üstlenmiştir. Antik Yunan toplumunun kültürel ve inançsal arka planını görmemiz açısından da bizim için önemli kaynaklardandır.

Görselin kaynağına ulaşmak için tıklayınız.
AİSKHYLOS ve TRAGEDYA
Aiskhylos (Yunanca: Αἰσχύλος – MÖ 525 – MÖ 456 )[3] aristokrat bir ailenin üyesi olarak Atina yakınlarındaki Eleusis’de doğdu. Eleusis önemli tapınım merkezlerinin olduğu yerleşimlerden biriydi. Demeter ve Dionysos tiyatrolarında bulunduğu kentte, Aiskhylos’un bu tiyatrolardan etkilendiği düşünülmektedir. Ayrıca Aiskhylos, kardeşi ile Maraton ve Salamis deniz savaşına katıldığı bilinmektedir.[4] Yazar kişiliğinin yanında savaşçı bir asker olan Aiskhylos, ilk tragedyasını MÖ 499 yılında kente sundu. Yaşamı boyunca doksanın üzerinde oyun yazdığı bilinmektedir. Ne yazık ki elimize sadece yedi tanesi ulaşabilmiştir. Persler, Yediler, Yakarıcılar, Oresteia (Agamemnon, Adak sunucuları, Eumenidler), Zincire Vurulmuş Prometheus oyunları elimize ulaşan eserleridir.
“Aiskhylos, Prometheus konusunu üç tragedyada işlemiştir. Zincire Vurulmuş Prometheus bu üçlüğün birinci ve elimize geçen tek piyesidir. Öbür ikisi yitirilmiş, yalnız adları kalmıştır: Birinin Kurtulmuş Prometheus, öbürünün Ateş Taşıyan Prometheus olduğu bir oyun listesinde yazılıdır.” [5]
Tragedya, Antik Yunancada tragos (τράγος) “keçi” ve oidia (οιδία) “şarkı söyleme” anlamına gelmektedir. Kentlerde yapılan şölenlerde keçi kılığındaki Dionysos’un türküsü (Keçi türküsü/ezgisi) anlamındadır. Tragedya, dramatik bir süreç işlemesi ile kendisini tanımlar.
Aristoteles, Poetika eserinde tragedyanın kaynağı türleri ve hatta Aiskhylos’daki tragedyanın özelliklerine dair görüşlerini belirtmiştir. “Birçok değişiklik geçirdikten sonra, tragedya kendi doğasına en uygun hale geldi ve oturaklılığa kavuştu. İlk olarak Aiskhylos oyuncuların sayısını birden ikiye çıkardı ve koronun ağırlığını azaltarak başrolü söze verdi.”[6]
COĞRAFYA VE POLİTİK ATMOSFER: AİSKHYLOS’UN ATİNASI
Antik Yunanistan Aiskhylos doğduğu yıllarda Pers Kralı Darius, Anadolu ve Trakya topraklarını geçerek Yunan ana karasına doğru ilerlemesini sürdürmekteydi. MÖ 490 yıllarında Pers orduları Ege denizini geçerek Atina’nın kuzeyindeki Maraton ovasında Yunan ordusu ile ilk büyük savaşını yaptı. Büyük bir bozguna uğrayan Pers orduları, geri çekilmek zorunda kaldı. Doğudan gelen Pers tehlikesini savuşturmak amacıyla, daha önceden düşman olan Sparta ve Atina kent devletleri birlikte hareket etmeye başlamıştır.
“Yunanların tek vücut olmalarını sağlayan birlik, Atina’nın bir deniz imparatorluğu kurma düşüncesinin temellerini oluşturdu. MÖ 478/477 tarihinde Pers tehlikesini ortadan kaldırmak ve onların Yunanistan’da yaptıkları tahribatın öcünü almak için Atina tarafından kurulan birliğin merkezi Delos Adası idi”[7]
Delos Birliğinden gelen ciddi miktardaki para, Atina kentinin mimari ve kültürel gelişimi için kullanılması Atinalıların hem felsefede hem de kültürel etkinliklerde ciddi olarak güçlenmelerine neden oldu. Yunanlıların kültürel gelişiminde coğrafya çok önemlidir.
“Yunanistan yoksul bir ülkedir….Bu yoksulluğun muhtemel istilacıların fetih arzularını tahrik etmemek gibi olumlu bir sonucu olmuştur. Nihayet bu aynı etken, Yunanlıları çok erken bir tarihten itibaren, ticarete, gemiciliğe, dış göçlere, koloniler kurmaya zorlamıştır.”[8]
Ticaret, gemicilik, koloni kurma, büyük mimari yapılaşma ve ekonomik etkenler, şehir devletlerinin kültürel ve toplumsal olarak gelişimine de ön ayak olmuşlardır. Böyle bir coğrafyanın ve politik ekonomik atmosferin içerisine Tragedyanın doğumu ve gelişimi gerçekleşmiştir. Her tragedya yazarının düşünce yapısı ve yazdığı tragedya eserleri kendi yaşadığı dönem koşullarının bir yansımasıdır. Özelde Aiskhylos’u ve onun son eserlerinden biri olan Zincire Vurulmuş Prometheus oyununu da bu doğrultuda değerlendirmek gerekmektedir.

Görselin kaynağına ulaşmak için tıklayınız.
ZİNCİRE VURULMUŞ PROMETHEUS
Titanların, Olympos tanrıları ile büyük savaşından (Hesiodos-Titanmakhia) sonra Zeus Prometheus başta olmak üzere tüm kardeşlerini ayrı ayrı cezalandırmıştır. Atlas, Menoitios ve Epimetheus gibi Prometheus’u da insanın kültürünün ve bilincinin sembolü olan ateşi Olympos tanrılarından çalması ve sonucu olarak Zeus tarafından bir mağaraya bağlanarak her gün bir kartal tarafından karaciğerinin sonsuza kadar yenmesi ile cezalandırılmıştır. Aiskhylos, tragedyayı, mağaranın içerisinde Promethes’un zincirlemeye getirilmesi ile başlatır.
Zeus’un emirlerine tek başkaldıran tanrı Prometheus’tur. Diğer tanrılar ya emirlere itaat etmişler ya da korkularından seslerini çıkaramamıştır. Bu açıdan bakıldığında politik bir piyes ortaya koymuştur Aiskhylos.
Tragedya, Kratos ve Hephaistos’un Prometheus’u ellerindeki zincirlerle mağaranın duvarına bağlarken kendi iç hesaplaşmalarını yansıtır. Zeus’a olan korkuları, onların yanlış bir şey yaptıklarının üstüne çıkmıştır. Kendi iç hesaplaşmaları ön plana çıkar.
Prometheus’un koro ile kendi durumunu anlattığı bölüm ile Tragedya devam eder. Okeanos’un yardım taleplerini geri çeviren Prometheus, kendi ile hesaplaşmasını kendi ile konuşmasından anlıyoruz. İnsanlara verdiği ateşin sonuçlarının ne olacağına dair koro ile karşılıklı değerlendirmeler yaparlar. Zeus’un kaderin temsilcisi ve sözünden çıkamayacakları vurgusu burada çok yapılır.
Prometheus ısrarla Zeus’un tahtından düşürüleceğini ifade ederek, karşısına çıkanlara görüşünü ifade etmektedir, Bunu duyan Zeus, haber tanrısı Hermes’i yanına göndererek, Zeus’u tahtından indirecek olanın kim olacağını öğrenmesini ister. Hermes’i bir kukla olduğunu ve iradesinin dışına çıkamadığı için eleştirir. Zeus tarafından uğradığı haksızlığı her defasında dile getirir. Büyük bir gök gürültüsü ve yer sarsıntısı ile sahneden herkes kaybolur.
İnsanlar topluluklar halinde yaşamaya başladığı günlerden bu yana, hem yönetici sınıflar hem de kendi arasında mutabakat ile oluşturduğu bazı kural ve yasalar ile yaşamışlardır. Bu toplulukları var olan düzen içerisinde yaşamalarını sağlamak, sadece ekonomik, siyasi ve hukuki yaptırımlar ile olmayacağının tespit edilmesi ile, kültür, ideoloji, aklın ortaklaştırılması, düzen içerinde düşünülmesini sağlamak amacıyla, çeşitli enstrümanlarda geliştirilmiştir. Kültürel ve ideolojik bir atmosfer yaratmak amacıyla Antik Yunanda tragedyalarda işte böyle bir işleve sahip olmuşlardır.
Antik Yunanın klasik dönemlerinde Dionysos ayinlerinde sergilenen tragedyalar, trajik öyküler ile toplumu arınma (katharsis) sürecine sokmuştur. Antik Yunanistan’ın kendi kültürel kimliğinin oluşumuna da yardımcı olmuştur.
Yazılı eserlerin artması, düşünce yapısının değişmesine de neden olmuştur. Ama tragedyaların, döneminde temel işlevi mevcut düzenin devam etmesini sağlayacak çimentonun hazırlanması olmuştur. Tanrıların dediğinin dışına çıkılmaması, kader inancının pekiştirilmesi, tanrıya kafa tutan tanrıların nasıl cezalandırıldıkları, kehanetlerden kaçılamayacağı gibi birçok konu işlenmiş ve Antik Yunan toplumunun şekillenmesinde önemli dayanak noktalarından birisi olmuştur.
Tragedyalar, propaganda aracı olarak kullanılmasının yanında toplumu şekillendirme, düşünme biçimi oluşturma, öğretme ve eğitme konusunda da önemli görevler üstlenmiştir.
Bahsedilen dönemin anlaşılması, politik ve ideolojik yönelimlerinin anlaşılması açısından tragedyalar önemli kaynaklardan biridir.
[1] Kocaeli Üniversitesi, Arkeoloji ve Felsefe Öğrencisi
[2] ŞENER, Sevda Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, Dost Kitabevi, 3. Baskı 1998 Ankara Tragedyanın İşlevi S.42
[3] THOMSON, George Aiskhylos ve Atina, Payel Yayınları, Mart 1990 İstanbul S. 284
[4] THOMSON, George age. S. 284
[5] ERHAT, Azra Zincire Vurulmuş Prometheus, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 9. Basım, İstanbul 2020 Önsöz S.V
[6] ARİSTOTELES Poetika (Şiir Sanatı Üzerine) Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 6. Basım, İstanbul 2019 IV-15 s.11
[7] TEKİN, Oğuz Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayyınları, 13. Baskı 2019 İstanbul s.106 Delos Deniz Birliği
[8] ASLAN Ahmet İlk Çağ Felsefe Tarihi. İst. Bilgi Üniv. Yayınları. 11. Baskı İstanbul S.50
Yazar Deniz BADEM’in Academia’daki diğer makalelerini okumak için tıklayınız.
Zincire Vurulmuş Prometheus Özetini okumak için tıklayınız.