İlyada Altıncı Bölüm Özet – Savaş devam eder. Diomedes ve Glaukos karşılaşır. Birbirlerine soylarını anlatınca babalarının dost olduğunu fark ederler. Savaşı bırakırlar ve silahlarını değişirler. Hektor, Paris’i aramak için saraya döner. Onu bulunca azarlar. Karısı Andromakhe, savaşa geri dönmemesi için yalvarır.
Savaş hala devam etmektedir.
Telamon’un oğlu Aias, Trakyalı Eussyros’un oğlu Akhamas’ı öldürür.
Diomedes, Arisve’de oturan Teuthrasoğlu Aksylos’u ve seyisi Kalesios’u öldürür. Homeros, Aksylos’un yol kenarında yaşadığını ve konukları sürekli evinde ağırladığını anlatır.
Laomedon’un oğlu Bukolion ve su perisi Abarbaree’nin çocukları Aisepos ile Pedasos’u ve Meksites’in oğlu Euryolos öldürür.
Böyle Akhalar birçoğunu öldürmeye devam eder. Menelaos, Mysa’lı Andrestos’u düşürür. Andrestos, Menelaos’un ayaklarına kapanır ve yalvarır. Canı karşılığında babası kurtarmalıklar verecektir. Menelaos tam ikna olmuşken, Agamemnon gelir ve onu herkesi öldürecekleri konusunda uyarır. Böylece Andrestos’u iki kardeş birlikte öldürürler.
Nestor, ölüleri soyacağız diye geride kalmamalarını, öldürmeye devam etmelerini söyler.
O esnada Priamos’un oğlu bilici Helenos, Hektor ile Aineias’ın yanına gider. Helenos onlara, orduyu kışkırtmaları gerektiğini öğütler. Hektor’a, annelerinin yanına gitmesini söyler. Annesi en güzel örtüyü seçip, Athena tapınağında tanrıçanın dizlerine yayıp, Troyalılar için dua etmelidir. Helenos’a göre en güçlü Akhalı Diomedes’tir. Hatta, şimdiye kadar Akhilleus’tan bile bu kadar korkmamışlardır.
Hektor gider ordunun arasında dolaşır ve onları canlandırır. Akhalar gökten bir ölümsüzün onlara yardım ettiğini düşünür. Hektor ordusuna Troya’ya dönüp tanrılara adak adatacağını duyurur ve böylece savaş alanından ayrılır.
Hippolokhos’un oğlu Glaukos ile Diomedes karşılaşırlar. Diomedes, onu savaşta hiç görmediğini ve kim olduğunu sorar. Eğer ölümsüzlerden biriyse onunla savaşmak istemediğini belirtir ve eski bir hikayeyi anlatmaya koyulur. Nysa Dağında Diyas’ın oğlu Lykurgos, Dionysos’un sütninelerini kovalamaya kalkmıştır. Kadınlar, Lykurgos’tan dayak yemiştir. Dionysos ise korkudan kendini denize atmıştır ve Thetis onu daha derinlere çekmiştir. Bu yüzden Zeus, Lykurgos’u kör etmiş ve kısa süre sonra da kör adam ölmüştür. Bu yüzden Diomedes, bir ölümlü ile boy ölçüşmek istemediğini belirtir.
Glaukos, soyunu anlatmaya başlar. Argos’un bir bucağında Ephyre ilinde Aiolos oğlu Sisyphos vardır — bu adam, insanların en kurnazıdır. Sisyphos’un, Laukos isimli oğlu olmuştur, onun da Bellerophontes adlı oğlu doğmuştur. Tanrılar Bellerophontes’e erkeklik güzelliği bağışlamışlardır. Bellerophontes, Tiryns Krallığında yaşamaktadır. Ancak Kralın karısı Anteia, Bellerophontes için yanıp tutuşur, onun koynuna girmek ister ama Bellerophontes buna izin vermez. Reddedilen kadın, kocası Kral Proitos’a, Bellerophontes’in zorla koynuna girmek istediğine dair bir iftira atar ve onu öldürmesini ister. Ancak kral, Bellerophontes’e kıyamaz. Böylece Bellerophontes’i, eline uğursuz, ölüm yazıları olan bir levha vererek; Ksantos Nehrinin yanındaki Lykia‘ya gönderir. Lykia kralı, misafiri Bellerophontes’i çok sever; dokuz gün boyunca, onun için dokuz öküz kurban eder. Onuncu gün damadı Proitos’un yolladığı levhayı görmek ister. Ancak levhadaki ölüm işaretlerini fark eder etmez; Bellerophontes’i , Khrimaira adlı canavarı öldürmeye yollar. Khrimaira, önü aslan, arkası yılan, ortası keçi olan ve ölümsüzlerin soyundan gelen bir yaratıktır. Bellerophontes, Khrimaira’yı öldürmeyi başarır. Sonra Solymolarla çetin bir savaş verir. Ardından Amazonları öldürür. En sonunda kral ona tuzak kurar ama Bellerophontes, pusudaki Lykia’lıları da öldürererek kurtulur. Böylece kral onun tanrı soyundan olduğunu anlar ve kızını verir. Karısı, Bellerophontes’e üç çocuk doğruru: İsandros, Hippolokhos ve Laodameia. Zeus, Laodameia ile beraber olur ve Sarpedon’u doğurur. Ama bir gün tanrılar Bellerophontes’ten tiksinir ve onu Aleion Ovası’nda tek başına bırakırlar. Oğlu İsandros ise Solymolarla çarpışırken Ares tarafından öldürülür. Artemis, Laodameia’nın canını alır. Böylece Bellerophontes’in çocuklarından geriye sadece Hippolokhos kalır. İşte Glaukos, Hippolokhos’un oğludur. Hippolokhos, oğlunu Troya’ya yiğitçe savaşması için göndermiştir.
Diomedes, Glaukos’un soyunu öğrenince şaşırır. Çünkü büyük babası Oineus, Bellerophontes’i bir zamanlar sarayında tam yirmi gün ağırlamıştır. Bu misafirlik sonunda birbirlerine armağanlar vermişlerdir. Oineus, misafiri Bellerophontes’e kırmızı kemer hediye etmiştir; Bellerophontes ise iki kulplu altın bir tas vermiştir. Bu hediye hala Diomedes’in evinde durmaktadır. Diomedes, bir gün Glaukos’u konuk olarak ağırlamak istediğini ve yine bir gün Glaukos’a konuk olmak istediğini belirtir. En iyisi, kargılarını saklayıp başka Troyalı ve Akhaları öldürmektir. Kardeşliklerini göstermeleri için silahları değişmeyi teklif eder. Glaukos kabul eder ama altın silahını tunç silahla değişmiş olur böylece.
Hektor ise, tüm bunlar yaşanırken Troya Sarayı’na varmıştır. Onu gören kadınlar, kocalarından ve kardeşlerinden haber almak için koştururlar. Hektor, kadınları dua etmeye davet eder.
Priamos’un evine gider. Priamos’un evinde yanyana elli oda vardır; bu odalarda oğulları asıl karıları ile yatarlar. Avlunun öbür ucunda da on iki tane oda daha vardır; bu odalarda ise Priamos’un kızları kalırlar. Hektor’un karşısına, en güzel kızı Laodika’nin yanına gitmek üzere olan anası çıkar. Annesi, Hektor’un burada ne aradığını sorar ve yorgunluğunu atması için şarap teklif eder.
Hektor şarabı reddeder. Çünkü eli temiz değilken Zeus’a şarap dökmeyi doğru bulmaz. Ama annesine en güzel örtüsünü alıp, Athena’nın dizlerine serip, iki buzağı adak adayarak, dua etmesini öğütler. Kendisi ise gidip, Aleksandros’u bulacaktır. Aleksandros’u bela olsun diye Zeus göndermiş olmalıdır; yer yarılsa, ölse mutlu olacaktır Hektor.
Annesi Hekabe, ambara inip, Aleksandros, Helene’i kaçırdığında Sidon’dan getirdiği şallardan birini seçer. Yaşlı kadınlarla birlikte Athena Tapınağına giderler. Athena’ya yakarırlar.
Hektor, bu esnada Aleksandros’un kendi elleriyle yaptığı evine gider. Paris, yatak odasında kalkanını ve zırhını parlatmaktadır. Helene ise köle kadınlara el işi yaptırmaktaydı. Hektor, kardeşini görür görmez Paris’e çıkışır. Savaş onun yüzünden çıkmıştır ve o da katılmalıdır. Aleksandros, Hektor’a hak verir ve Ares’in silahlarını kuşanacağını söyler. Helene, Hektor’a bütün savaşın kendi yüzünden olduğunu söyler ve hiç doğmamış olmayı, bugünleri görmemiş olmayı diler. Hektor, onu oturup dinleyemeyeceğini söyler; çünkü karısını ve oğlunu görüp, savaşa dönecektir. Ama Aleksandros’un hemen hazırlanıp gelmesi gerektiğini söyler.
Hektor, karısı Andromakhe’yi evinde bulamaz; çünkü Andromakhe, savaşı izlemek için kaleye gitmiştir. Hizmetçilere karısının nerede olduğunu sorar. Hizmetçilerden biri, kadının kalede olduğunu haber verir. Hektor, koşarak kaleye gider ve karısı Andromakhe’yi bulur.
Andromakhe, Kilikialılara hükmeden Plakos eteğinde Thebe’de oturan Eetion’un kızıdır. Çocuklarının adı ise Astyanaks’tır yani kentin kralı demektir. Ama Hektor, oğluna Skamandroslu demektedir.
Andromakhe ağlamaktadır. Akhilleus, bir süre önce Thebe’ye saldırıp babasını öldürmüştür. Şimdi kocası Hektor’un sonunun da, tıpkı babası gibi olmasından korkar. Kimi kimsesi kalmadığında, acıları ile baş başa kalacaktır. İşte o zaman ölmeyi diler. Bu yüzden kocasını görünce, savaşa dönmemesi için yalvarır.
Kilikialıların düzenli kentini yıkıp
İlyada – 6. Kitap
yüksek kapılı Thebe’yi yerle bir ettiği gün
Tanrısal Akhilleus öldürdü babamı,
Eetion’u öldürdü, ama soymadı gene de,
yüreğinde çok sayıyordu onu,
işlenmiş silahlarıyla birlikte yaktı.
Sonra bir höyük yaptı ona.
Kalkanlı Zeus’un kızları, dağ perileri,
kara ağaçlar diktiler babamın toprağına.
Erkek kardeşlerim vardı, yedi tane,
bir günde Hades’e indi yedisi de,
çevik ayaklı Akhilleus öldürdü hepsini
paytak yürüyen sığırları, sütbeyaz koyunları yanında.
Anam ormanlık Plakos’un eteğinde kraliçeydi,
tuttu buraya getirdi onu da,
bütün malımızı da aldı getirdi.
Sonra bol kurtulmalıkla saldı onu,
o da ok saçan Artemis’in okuyla
babasının sarayında ansızın öldü.
Hektor, karısının yanında kalmak ister ama böyle bir davranış düpedüz korkaklıktır; bu yüzden kabul etmez. Bir gün şehir düşerse, ne babasına, ne şehrine ne kardeşlerine üzülecektir. Ama Andromakhe’nin bir Akhalıya köle olma düşüncesi onu kahretmektedir. Hektor oğlunu kucağına alır ve onun büyümesini, kendinden daha iyi bir kahraman olmasını diler. Sonra, karısına bir an önce evlerine dönmesini tembihler.
Paris, Pergamos Kalesinden aşağı iner ve Hektor’u bulur. İkisi birlikte savaşa dönerler.
Bir önceki bölüm için tıklayınız.
Bir sonraki bölüm için tıklayınız.