Eleusis Antik Kenti, Atina’nın da bulunduğu Attika bölgesindeki bir deme yani alt yönetim bölgesi bir nevi belediyedir. Tarım ve bereket tanrıçası Demeter ve kızı Persephone‘ye tapınım merkeziydi. Bu tanrıçalar onuruna kutlanan ve Eleusis Gizemleri adı verilen tarikat ve ritüelleri ile ünlenmişti. Bu gizem kültü, büyük bir umut mesajı taşıyordu: inisiye olanlar yaşamda iyilik ve ölümden sonraki ebedi mutluluk için ‘pasaport’ elde edecekti. Kasvetli Ölüler Ülkesi’nde daha parlak bir kader vaadi cezbediciydi. M.Ö. 7. yüzyıldan M.S. 4. yüzyıla kadar olan 1.100 yıllık ömür boyunca, cinsiyet, yaş veya sosyal sınıfa bakılmaksızın birçok insan inisiye edildi. Paganizmin çöküşüne kadar tüm Yunan gizemlerinin en kutsalı olarak kabul edilmeye devam etti.
Eleusis Antik Kenti
- Giriş ücreti 3€.
- Salı günleri kapalı. Yaz ve kış mevsimine göre giriş/çıkış saatleri değişiyor. Buradan kontrol edebilirsiniz.
- Ücretsiz otopark mevcut.
- 1.5-2 saat ayırılmalı.
- Ören yeri ve küçük müzeden oluşuyor. Bilet iki alanı görmek için geçerli.
Öteki Hayat İnancı ve Gizemler
Homeros‘un anlatımına göre Hades‘in Yeraltı Dünyası, ölülerin gölgeler gibi dolaştığı soğuk ve karanlık bir yerdi. Ancak M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda ölümden sonra mutluluk vaat eden bir takım gizemli tarikatlar ortaya çıktı. Halka açık tapınakların aksine, gizem tapınımları doğrudan bireylere hitap ediyordu. Birinin inisiye olması yani tarikata katılması kişisel bir seçimdi.
Eleusis Gizemlerinin kuruluşunun en eski ve en eksiksiz anlatımı “Demeter’e İlahi“ isimli Homerik Şiirlerden biridir. M.Ö. 7. yüzyılın sonlarında, kendisinin de tarikata katıldığı açıkça belli olan ama kimliği bilinmeyen yetenekli bir şair tarafından yazılmıştır. Şiir, Gizemlerin kutsal ritüelleri ve ölümlüleri nasıl kurtaracağına dair mesajları net bir şekilde içerir.
Demeter ve Persephone Miti
Bir gün Demeter ve Zeus‘un kızı, güzel Persephone, çiçekli bir çayırda kız arkadaşları Okeanidlerle (su perileri) oynuyordu. Bir nergis çiçeği görünce büyülendi ve onu koparmak için eğildi.
Aniden yer yarıldı ve ölümsüz atlarıyla Hades ortaya çıktı. Kızı zorla altın arabasına bindirip karanlık krallığına indirdi. Mağarasındaki tanrıça Hekate ve uzak tapınağındaki Güneş dışında hiçkimse kızın çığlığını duymadı.
Dokuz gün ve gece boyunca Demeter, yıkanmadan ve yemeden kızını aradı. Zeus’un kızı Persephone’yi bilerek Hades’e sunduğunu öğrendiğinde, Olympos‘u terk etti ve insanların şehirlerinde dolaştı. Eleusis‘te, bir kuyunun yanında yere uzandı. Orada Kral Keleus’un kızları onu buldu. Tanrıça, mutsuz ve yaşlı bir kadın gibi görünüyordu. Kızlar, onu rahatlattılar. Tanrıçanın emrettiği üzere su, arpa ve nane karışımı kykeon isimli bir içecek hazırlayıp sundular.
İyiliklerinin karşılığını vermek için Demeter, kralın oğlunu ateşin üzerinde tutarak onu ölümsüz yapmaya karar verdi. Ama kraliçe oğlunun ateşte yandığını görünce korktu ve ritüeli durdurdu. Sonra Demeter ilahi formunu açığa çıkardı ve halktan Kallikhoron Kuyusu‘nun (Güzel Dansların Kuyusu) üzerine bir tapınak yapmalarını emretti. Hem tanrılara hem de insanlara kızarak kendini tapınağa kapattı ve toprağın çiçek açmasına izin vermedi.
Zeus yumuşadı ve Bakire’nin yani Persephone’nin geri dönmesine ve annesiyle buluşmasına izin verdi. Ancak yeraltından ayrılmadan önce, hilekar Hades ona bir nar tanesi yedirdi – böylece onların evlilik bağını ebedi kıldı ve kızın yeraltı dünyasına dönmesi gerekecekti. O zamandan itibaren yeraltının kraliçesi olan Persephone, bir yılın üçte ikisi için annesiyle buluşmak üzere yeryüzüne dönecek, geri kalanını yer altında geçirecekti.
Yatıştırılmış olan Demeter, toprağın yeniden meyve vermesine izin verdi. Olympos’a dönmeden önce, Eleusislilere bir hediye daha verdi; onlara “kutsal ayinlerini”, Gizemleri öğretti. Öğretileri ilk alanlar krallar – Triptolemus, Eumolpus ve Keleus’tu. Ancak kimse öğretilerin ne olduğunu açıklamayacak, çünkü tanrılara olan saygı dudakları mühürlü tutacaktı.
Kutsal Gizemlerin Sırrı Açığa Çıkamaz!
Eski Yunanlıların kutsal kitapları yoktu. Din, ibadet eylemi yoluyla öğretilirdi. Gizemlerin özü bireysel inisiyasyondu. Sürece katılmayı seçenlere ölümden sonra mutluluk garantilenirdi.
Büyük Gizemler her yıl sonbaharda, Boedromion ayında (Eylül-Ekim) düzenlenirdi. Şenliklerin organizasyonu Atina devletinin sorumluluğundaydı. Cinsiyet, sosyal statü veya maddi durum ne olursa olsun herkesin katılma hakkı vardı. Hatta köleler bile, eğer masrafları karşılanırsa katılabilirdi. Ancak cinayet işleyenler, Yunanca bilmeyen ve bu nedenle olayı anlayamayanlar katılamazdı.
Atina kanunları ve gizemlerin gerekliliği, insanların Gizemler esnasında yaptığı ritüelleri açığa çıkarmasını yasaklamıştır. Kaynaklar, ünlü şair Aiskhylos ve general Alkibiades‘in bile susma yeminini bozdukları için dinsizlikle suçlandıklarını kaydetmiştir.
Ritüel, Demeter’in kızı Persephone’yi dokuz gün boyunca aramasını temel aldığından dokuz gün sürerdi. lk beş gün boyunca kutsal nesneler önce Atina’ya nakledilir, ardından inisiyeler eşliğinde gösterişli bir şekilde Eleusis’e getirildi. Festivalin en popüler etkinliği olan bu kortej halka açıktı.
Eleusis Gizemlerindeki Bilinen Ritüeller
Hazırlık, Küçük ya da Agra Gizemleri
Adaylar öncelikle Küçük Gizemler festivaline katılmak zorundaydılar. Bu ön festival, Antesterion ayında (Şubat) Atina’nın Agra banliyösünde, İlissos Nehri’nin kenarında düzenlenirdi. Efsaneye göre, Herakles‘in inisiyasyonu için kurulmuştu. Çünkü Herakles aslen Atinalı olmadığı için Eleusis Gizemleri‘ne katılma hakkına sahip değildi.
Festival Arifesinde
Eleusis’teki Telesterion‘da saklanan kutsal nesneler (hiera), şehri kutsamak için bir sandıkta (cista) Atina’ya taşınırdı. Bu kutsal nesnelerin ne olduğu bilinmiyor. Geçici olarak Atina’daki Akropolis‘in kuzey yamacında küçük bir tapınak olan Şehir Eleusinion‘da barındırıldılardı.
Rheitoi Gölleri’ni Geçiş
Kutsal Yol üzerinden Atina’ya doğru ilerleyen alay, Demeter ve Kore’ye adanmış iki gölün bulunduğu Rheitoi’nin bataklık düzlüğünden geçer. Atina Konseyi, rahiplerin güvenle geçebilmesi için göllerden birinin üzerine sadece 1,5 metre genişliğinde bir köprü inşa ettirmiştir.
Toplanma
İnisiyasyon için adaylar Agora’da toplanır ve kayıt yaptırırdı. Gizemlere ayrıca her yıl tüm şehri temsil etmek üzere seçilen “ocak çocukları” kızlar ve erkekler de katılıyordu. Şehir onların inisiyasyon masraflarını karşılardı.
Yürüyüş
“Denize!” diye bağıran rahipler ve adaylar Phaleron ya da Pire’deki deniz kenarına yönelirdi. Orada bedenlerini arındırmak için kendilerini ve kurban edecekleri hayvanları yıkarlardı.
“Kurban hayvanlarını getirin!”
Atina ve diğer şehirler adına kurbanlar sunulan gündür. Çağrı üzerine, hayvanlar sunaklara götürülürdü. Her aday Demeter onuruna bir domuz yavrusu kurban etmek zorundaydı.
Asklepios Günü
Tanrı Asklepios’un Atina’ya gelişini ve Şehir Eleusinion’da misafir edilmesini kutlayan gündür.
Alay
Rahipler Şehir Eleusinion’dan kutsal nesneleri alır ve Akropolis’in aşağısından yürüyerek Kerameikos (Atina’da hala bulunan bir yer) bölgesine inerlerdi. Orada Metanira yolunu izleyerek Eleusis’e kadar tapınak için gerekli olan kutsal nesneleri taşıyarak yürürlerdi. Alaya rahipler öncülük ederdi.
Rahiplik
Gizemlerin rahip ve rahibeleri olan Eumolpidler (“İyi Şarkı Söyleyenler”) ve Kerykesler (“Haberciler”) Eleusis klanlarından geliyordu. Yüksek rahip yani hierophant, Eumolpidler klanındandı. Telesterion’da kutsal nesnelerin saklandığı Anaktoron isimli alana tek başına girerdi.
Tapınağa Varış
Adaylar gecenin ilerleyen saatlerinde Tapınağa ulaşırdı. Meşalelerle tapınağın avlusuna girip, geceyi orada arınma törenleri ve dualarla zamanlarını geçirdiler. Kykeon içerek (su, arpa ve nane ile karıştırılmış içecek) oruçlarını açarlardı.
Halka Açık Tören Sona Erer
Alay kutsal nesneleri Eleusis’e geri getirdiğinde halka açık törenler sona erdi. Ardından inisiye olacaklar sunağa girerdi, birçok adakla birlikte geçit töreni yolundan geçerler ve inisiyasyon için Telesterion’a girerlerdi.
Peki sonrası?
Antik Çağ boyunca inisiyeler sükut yasasına uydular ve Telesterion içinde yaşananları açıklamadılar. Tanıklar, nadir ve belirsiz olsa da, yapılması gerekenlerden (dromena), söylenenlerden (legomena) ve gösterilenlerden (deiknymena) bahseder. “Dromena” muhtemelen Demeter ve Kore’nin acılarını anlatan antik bir oyunun yeniden canlandırmalarıydı. “Legomena” bir tür mistik öğreti olurdu. “Deiknymena” muhtemelen, hierophant’ın yani rahibin, Anaktoron’dan yani kimsenin giremediği tapınağın kutsal odasından bir ışık patlamasıyla açığa çıkardığı kutsal nesnelerdi.
Eleusis Gizemlerinin Tarihsel Gelişimi
Demeter ve Kore’nin tapınağı, on bir yüzyıl boyunca aktifti. Demeter’in Eleusis’te tapınımı için ilk kesin arkeolojik kanıtlar M.Ö. geç 8. – erken 7. yüzyıla dayanmaktadır. Bu kanıtlar, ritüel ateşlerde yakılan figürinler, tabletler, kaplar ve diğer sunulardır. Bu sembolik “kurbanlar” halka açık bir şekilde tapınakta gerçekleştirildi, böylece yer altı tanrıçası toprağın ve kadınların verimliliğini sağlayacaktı. Kurbanlar, M.Ö. 6. yüzyıla doğru azaldı, bu sırada kült gizem tapınımının özelliklerini aldı, inisiyasyonun gizliliğini ve ölüm sonrası mutluluk kavramını vurguladı. Ritüel sunuların kökeni, Eleusis kültünün erken dönemde Attika’nın komşu bölgelerinde popüler hale geldiğini göstermektedir.
Eski Yunan dini politeistikti. Çoğu zaman, şehirler kendi koruyucu ve hamisi olduklarına inandıkları belirli bir tanrı ile özel bir ilişki vurgulayan ayrı, yerel mitolojik gelenekler yaratmışlardı. Eleusis’in koruyucusu ise Demeter ve Kore’dir. Bu ikili şehrin akropolisinde tapınılan ve siyasi ve dini açıdan en önemli tanrılardı. Varlıkları şehir kararnamelerinde sürekli olarak yer almış ve kamuoyuna açık bir şekilde sergilenmişti. Tanrıçalar özel nitelikleriyle temsil edilmişti – Demeter genellikle kutsal sandık (cista) üzerinde otururken bir buğday demeti tutar, genç Persephone ise meşale taşıyarak ayaktadır. Onların yanında, daha küçük boyutlarda insanlar yer almaktadır.
Eleusis, Atina’ya çok yakın bir konumdadır. Atinalılar, Demeter’in kutsal hediyelerini alan ilk şekir olduğunu iddia ettiler. Zamanla Gizemlerin tüm Yunanistan’da yayılması Atina’ya politik bir statü getirdiği gibi, Eleusis’in artan gelirleri de katkı sağladı.
Eleusis’in verimli topraklarında tahıl, zeytinyağı ve şarap üretildi. Kentin diğer gelir kaynakları arasında Eleusis kireç taşı ocakları ve şehrin ticari limanı yer alıyordu. Çevre kentler tarımın ilk mahsullerini (aparchai – buğday için en az 1/200 ve arpa için 1/600 oranında) tanrıça Demeter’e sunmak için Eleusis kentine verirdi. Bu ‘dini’ nitelikteki vergi, Atina’ya ekstra tahıl sağlamıştır. Çünkü Attika’nın üretim kapasitesi sıklıkla yetersizdi. ‘İlk ürünler’ bugün arkeolojik alanda hala görülebilen ambarlarda saklanmıştır
Klasik ve Helenistik dönemler boyunca, Eleusis halkı (demos) Attika’daki en büyük bölgelerden biriydi ve Atina Konseyi’nde (Boule) 11 veya 12 önemli sayıda koltuk sahibiydiler. Tapınak ve akropolis etkileyici duvarlarla korunuyordu. Batı Attika’daki en önemli kale olarak, Eleusis tehlike zamanlarında komşu belediyelerden insanlara da sığınak sağladı. Genç Atinalı erkekler (ephebes) askeri eğitimlerinin bir parçası olarak buradaki garnizona hizmet etmek zorundaydılar.
Roma döneminde, tapınak tüm dünyada önemli bir dini merkez haline geldi. Bugün arkeolojik alanda görülebilen bazı en etkileyici anıtlar, Gizemlere inisiye edilmiş imparatorlar tarafından MS 2. yüzyılda inşa edilmiştir.
Hristiyanlığın yükselişiyle Eleusis kültü hemen dağılmadı; ancak, MS 392’de Theodosius tarafından putperestliğin yasaklanmasıyla ani bir şekilde sona erdi. Son darbe, tapınağı yıkan ve son rahibi(hierophant) öldüren Vizigotlar tarafından MS 395 geldi ve kült tamamen yok oldu.
Ören Yerindeki Önemli Yapılar
KALLICHORON KUYUSU
Efsaneye göre, tanrıça Demeter kızı Persephone’u günlerce aradıktan sonra Eleusis’e vardığında, dinlenmek için bir kuyunun yanına, sözde Kallichoron kuyusuna oturmuş. Seyyah Pausanias’ın belirttiğine göre, burası Eleusis kızları tarafından gerçekleştirilen danslar, tanrıçaya adanan kutsal ayinlerin bir parçasıydı. Yapı, M.Ö. 6. yüzyılın sonu – 5. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. Bugün, daha sonra inşa edilen yapılar yüzünden tam olarak görülebilir değildir. Kuyunun derinliği bugün 6 metredir. Kuyunun ağzının alt kısmı hem su çekmek için basamak hem de tanrıçaya ilahiler söylenirken oturulan yer olarak çift fonksiyonluydu.
BÜYÜK PROPYLON
Tapınağın giriş kapısıdır ve M.Ö. 5. yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiştir. Atina’ya dönük olan yapı, Akropolis’teki Propylaeanın merkezi kısmının neredeyse birebir kopyasıydı.
PLOUTONION
Ploutonion, antik Yunan tanrısı Pluton‘a (yani Hades) özel olarak adanmış bir tapınaktır.
Tepenin kuzeydoğu eteğinde, ilk kültün çekirdeğini oluşturmuş olabilecek kayaya oyulmuş iki yüzeysel mağara bulunmaktadır. Mağaraların nasıl kullanıldığı ve hangi ritüelin gerçekleştirildiği açık değildir, ancak bu özel konumun Pluton’un kutsal alanının inşası için belirleyici olduğu görünmektedir. Büyük mağaranın önünde 5,12z6,80 metre ölçülerinde küçük bir tapınak yer alır.
Buradaki mağaralara insanlar, Persephone ve Hades ile ilgili olan ve bir yeraltı meyvesi sayılan nar adaklarını günümüzde bırakmaya devam etmektedir.
KÜÇÜK PROPYLAEA
Anıtsal kapıdır ve alan daha sonra kuzeye doğru genişletilmeden önce tapınağın ana girişiydi. Büyük Propylaea ana giriş olarak inşa edildiğinde, kapı Küçük Propylaea olarak tapınağın iç girişi görevini gördü. İki karyatid heykelinin taşıdığı düz bir konsollu tavan vardı. Bunlardan biri Eleusis Müzesinde sergilenirken, diğeri, 1812 yılında İngiliz seyyah Edward Clark tarafından çalınıp Cambridge’e götürüldü ve hala orada sergilenmektedir.
ALAY YOLU
Alay Yolu, Tapınak içindeki İera Odos’un (Kutsal Yol) devamıdır ve Küçük Propylaeadan Demeter’in ana tapınağı Telesterion’a, kayalık eğim boyunca eğilerek giden yoldur. Yolun her iki yanında üzerlerinde heykellerin ve diğer adakların durduğu kaideler vardı. Bunlardan bazıları hala yerinde görülebilir. Alay Yolu’nun sağ tarafında, üst kısmında 0,53 metre derinliğinde bir oyuk bulunan büyük bir kaya, muhtemelen ibadet edenlerin parasal sunularını bırakmaları için bir tür “sunu kutusu” olarak hizmet etmiş olabilir.
TELESTERION (DEMETER TAPINAĞI)
Bu, tapınağın en önemli yapısıdır çünkü içinde Eleusis Gizemleri‘nin ritüelleri gerçekleştirilmiştir. Yapının mimari kalıntıları M.Ö. 5. yüzyıla aittir. Merkezinde, kutsal eşyaların saklandığı küçük boyutlarda dikdörtgen bir alan olan Anaktoron (Kutsal Kutsalların Kutsalı) bulunuyordu. Giriş sadece en yüksek rahip olan Hierophant‘e izin verildi ve Gizemlerin gecesi sırasında inisiyelere bu alanı ‘açardı’. Anaktoron’un dışındaki taht, Hierophant’a aitti. İbadet edenler ayrıca, sunakların kurulduğu ve sayısız adakların gerçekleştirildiği Kutsal Avluda toplandılar. Avlu, Telesterion’un doğu, kuzey ve güney tarafına uzanıyordu.
Aynı yerde, M.Ö. 6. yüzyılın başlarında, Solon döneminde Telesterion inşa edildi ve burada bir dikdörtgen cella (ana tapınak) yer aldı. Tapınağın itibarının ve sürekli artan ziyaretçi sayısının büyümesi, M.Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısında yerin kutsallığına uygun olarak hep aynı yerde yeni bir bina inşa etmeyi gerektirdi. Bu yer, mitolojiye göre, tanrıça Demeter‘in kutsandığı yerdi.
M.S. 170’de, Telesterion, kuzey kökenli bir istilacı olan Costoboci tarafından yakıldı. İmparator Marcus Aurelius (161-180) dönemindeki yeniden yapılanmasında, klasik dönem planı korundu ve kuzeye doğru yaklaşık iki metre genişletildi.
Eleusis Arkeolojik Müzesi
Müze, arkeolojik alandan geçtikten sonra tepede yer almaktadır ve küçük bir müzedir. Girişinde Roma döneminden bir lahit sergilenmektedir. Lahidin bir yüzünden Kalidonya Domuz Avı sahnesi vardır. Böyle eserler genelde zengin kimseler için yapılmıştır ve çoğu fakir insan öteki dünyaya basit bir testi, amfora ya da parfüm şişesi ile uğurlanmıştır.
Müzenin ilk salonunda çevredeki antik mezarlardan bulunmuş olan gömü adakları sergilenmektedir. Kadınların gömü hediyeleri genellikle metal aynalar, parfüm şişeleri, kozmetik eşyaların ve takıların konulduğu kaplardı. Bu kaplarda kadınların gündelik hayatı betimlenmiştir. Öte yandan bebeklere adanan sunularda, tombul bebekler ya da mutlu genç çocuklar kaplar üzerinde resmedilmiştir.
Diğer odalarda ise tapınaktan ve diğer yapılardan çıkarılmış önemli anıtlar ve heykeller sergilenmektedir. Bunların en önemlisi Küçük Propylaea’da bulunmuştur ve gizemlerin kutsal nesnelerinin saklandığı ve taşındığı sandık olan cista’yı başında taşıyan iki rahibe heykeli yani karyatid’tir. Bunlardan biri müzede segilenirken, ötekinin yeri çalındığı için boş bırakılmıştır. Karyatidin “ikiz kardeşi” İngiltere’deki Fitzwilliam Müzesi’nde sergilenmektedir. 19. yüzyılda İngiliz gezgin E.D. Clarke tarafından oraya götürülmüştür. Clarke, yerel Osmanlı valilerini rüşvet vererek ve köylülerin karşı çıkışlarına rağmen onu almıştır.
En son odada ise Eleusis ayinlerinin ufak bir canlandırması yer almaktadır ve birkaç dakikada bir bu ayin yinelenmektedir. Kesinlikle oturup etkileyici mistik müzik eşliğinde bu sunumu izlemelisiniz!